Egoist okur

Başkalarının kitaplarını yazan GÖLGE YAZARLAR

Gölge yazarlık bir nevi yazı doktorluğu. Gölge yazarlar da, kitabını yazacakları şahsiyetin ham fikirlerini bir araya getiriyor, ayıklıyor, o kişiye özel bir üslup yaratarak kağıda döküyorlar. En azından öyle varsayılıyor…

Gölge yazar denince benim aklıma ilk gelense, başrolünü James Woods ile Brian Dennehy’nin oynadığı bir Hollywood aksiyon filmi. Mafyöz bir katil sonradan best seller romanlar yazarak ünlü olan bir emekli polise gidiyor ve hayatını yazmasını emrediyor. Sebep açık: “Artık saygıdeğer biri olarak anılmayı istiyorum”.  Yani yazar  kaleminin kuvvetiyle katilin kağıt üstünde erdemli biri gibi görünmesini sağlayacak… Tabii sağ kalmaya niyeti varsa. Film bayağı dandik ama hikaye çok güzel, oyuncular harika. (Buradan seyredebilirsiniz.)

İşte bu mesleğin bizdeki üç mensubunun, akademisyenlerin gölge yazarı Osman Köroğlu’nun, siyasilerin gölge yazarı Kaan Göktaş’ın, ünlülerin gölge yazarı M. Sarp Keskin’in ve şu sıralar çocuklar için yazdığı “Ayasofya Konuştu” yayınlanan harika insan Füsun Çetinel’in anlattıkları… Onlar filmdeki Ewan McGregor kadar kelle koltukta yaşamıyorlar elbette ama anlattıkları ilginç.

Füsun Çetinel röportajı: AYASOFYA KONUŞTU: İstanbul’un sırları

Fotoğrafta The Ghost Writer filminin bir sahnesindeki Ewan McGregor’u görüyorsunuz. Ghost Writer (hayalet yazar), yani ‘gölge yazar’ın İngilizcesi.

Başkalarının kitaplarını yazan GÖLGE YAZARLAR

Kitap yazmak isteyen ama bu konuda yeterince donanımı olmayanlar adına kitap yazmak olarak tarif edebileceğimiz gölge yazarlık Türkiye’de pek bilinen bir meslek sayılmaz. Yakın zamana kadar yeterince yaygın değildi. Ünlülerin yazı denemelerini yayınevi editörleri düzeltir, o yüzden de ortaya çoğunlukla uydurma birtakım kitaplar çıkardı. Son yıllarda ise iyi yazılmış kitapların okura daha kolay ulaşacağını fark edenlerin sayısıyla birlikte, gölge yazarların da arttı. Mesela yazar, çevirmen ve eleştirmen Cem Akaş’ın genç bir ekiple oluşturduğu G Yayın Grubu, gölge yazarlığıın çağdaş bir biçimi.

G YAYIN GRUBU (Gölge Yazarlar Ofisi)

“Ünlü yazarların ortak noktası, yazdıklarını okur önüne çıkmadan önce  iyi bir editöre okutmaları”

Bünyesindeki çeşitli yayınevleri aracılığıyla, şiir sevdalılarının, anı ve deneyimlerini geniş kitlelerle ve yeni kuşaklarla paylaşmak isteyenlerin, öykü ve roman yazarlarının, Türk edebiyatının yeni ve yenilikçi seslerinin, akademisyenlerin ve akademik nitelikli çalışmalar yapan araştırmacıların yapıtlarını, özenli kitaplar halinde okurlarla buluşturuyor; kurumlar için prestijli yayınlar hazırlıyor. Genişkitaplık’ta sanattan denemeye, romandan anıya çeşitli kitaplar yayınlanıyor. Günebakan, masal ve şiir kitaplarının yayınevi. Geyikligece, Türk edebiyatının çok yeni ve çok iyi seslerini bir araya getiriyor. Gymnasium, akademik çalışmaları yayınlıyor.

“Paul Auster, Orhan Pamuk, Stieg Larsson, Sue Grafton… Dünyaca ünlü bu yazarların ortak noktası, yazdıklarını okur önüne çıkarmadan önce iyi bir editöre okutmaları. Okutmakla kalmayıp, sözcük seçiminden cümle kuruluşuna, olay örgüsünden karakter geliştirmeye dek pek çok konuda teknik danışmanlık almaları. Bunda utanacak birşey yok! Bir yazar, istediği kadar usta olsun, yarattığı kitaba uzaktan, profesyonel bir bakışla bakmayı beceremeyebilir. Bunu yapabilecek bir editöre gereksinimi vardır – güvenebileceği, kitabın ve yazarının iyiliğini isteyen, ne dediğini bilen, konusunda deneyimli bir editöre… G Yayın Grubu, ister onuncu çoksatarını yazmış, isterse ilk romanını yeni tamamlamış olsun, tüm yazarlara profesyonel anlamda editörlük hizmetleri sunmaktan gurur duyuyor. Bununla yetinmiyoruz – kitabınızla ilgili tüm gereksinimleriniz konusunda, deneyimli kadromuz size yardımcı oluyor – tıpkı bir koç ve bir doktor gibi…”

Füsun Çetinel (Empatiyi öne çıkaran gölge yazar)

“Hikayesini yazdığım kişiyle sırdaş, arkadaş, anne kız, baba kız oluyoruz”

Yazar Füsun Çetinel’le Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Ayasofya Konuştu” adlı şahane romanı için konuşurken öğrendim “hayalet yazar” olarak da çalıştığını. (Hayalet yazar, gölge yazar teriminin bir başka adı.) Ve tabii ona yazarlık ve öğretmenlik dışındaki bu ikinci kimliğini de sordum.

“Hayalet yazar, bir kişinin isteği üzerine, onun kitabını, onun kişisel tercihleri doğrultusunda kaleme alır. Kitap, müşteriyle yakın bir diyalog kurularak yazılır ve bitiminde müşterinin mülkiyetine geçer. Kitabı yazan kişinin kimliği gizli tutulur. Yayıncılık dünyasında bir hayli ilgi gören bir meslek. Ayrıca sosyal medyanın yükselişi sayesinde içerik tedarikçileri de bu tür yazarlara fazlasıyla ihtiyaç duyuyor. Hayalet yazarlık kimilerine göre “para için yapılan bir zorunluluk”, benim içinse anlamı çok farklı. Hikayesini yazdığım kişiyle, çalıştığım süre içinde bu kimi zaman bir yıla kadar uzayabiliyor, sırdaş, arkadaş, anne kız, baba kız oluyoruz. Tamamladığım her işle birlikte biraz daha olgunlaşıyorum biraz daha saygı duyuyorum insanlara.”

M. SARP KESKİN (Ünlülerin gölge yazarı)

“Kimse başkası adına kitap yazmamalı”

Biri sunucu, biri şarkıcı, biri de estetik cerrah olan şöhretler için gölge yazarlık yaptı. Hayatını bu işten kazandığı halde, gölge yazarlığı aslında doğru bulmadığını söylüyor.

Başkasının yerine kitap yazmanın doğru olup olmadığını bilmiyorum. Çünkü her şeyin taşıyıcısı olan dil sizin diliniz olunca, kitaptan okura geçen duyguların ne kadarı sizin, ne kadarı adına kitap yazdığınız kişinin, karışıyor. Karışmaması mümkün değil. Bu karışıklık, adına kitap yazdığınız kişinin o dili ve duyguları kabul etmesiyle ya da sizin kitap çıktıktan sonra, yazdığınız kitapla ilişkinizi kesmenizle bitebilen bir karışıklık değil. Kısacası o karışıklığı içinizde taşımayı göze almanız gerekiyor. İşin bir başka kuşku uyandırıcı yanı, dile getirilmese bile, her iki tarafın da sonuçtan asla tam olarak memnun kalamaması. Adına kitap yazdığınız kişi, istediği kadar tersini söylesin, kendi kaleminden çıkmadığı için kağıt üzerindeki halini tam olarak beğenemez. Eninde sonunda onun sınırlarına uyduğunuz için kendi kaleminizden çıkanı siz de tam olarak beğenemezsiniz. Bu beğenilmemiş alanların değiştirilmesi, iyileştirilmesi mümkün değildir. Bu karşılıklı tatminsizlik ve kuşku da, tıpkı söz ettiğim o karışıklık gibi, içinizde sürüp gider. Bana kalırsa, kendim çok yazdığım halde, sırf saydığım bu iki nedenden ötürü bile, kimse kimsenin adına kitap yazmamalı. Karşınızdaki profesyonel yazar olmalı. Profesyonel yazarlarla nehir söyleşi gibi belli ölçüde ortaklık içeren çalışmalarda haliyle bu dediğim sorunlar çıkmaz. Çıksa bile, her iki taraf da kesip atmakta ya da yıkıp yeniden yazmakta zorlanmaz.

OSMAN KÖROĞLU (Akademisyenlerin gölge yazarı)

“Tek kitapla parlayanlara dikkat edin, destek görmüş olabilirler”

En son bir akademisyen için kitap yazdı. Bilişim sektöründen bir yöneticinin blogunu da hazırlıyor. Gölge yazarlık diye bir şey olmasa, kötü yazılmış kitapların sayısının artacağını düşünüyor ve bu alanda bir dernek kurulmasını istiyor. Tabii açık açık “ben gölge yazarım” diyenler çıkarsa…

Gölge yazarlık bizde bilinmiyor pek. Zaten kendinizi anlatmakta zorlanabildiğiniz bir meslek. Bir açıdan da lüks kabul edilebilir gölge yazarlık hizmeti almak. Düşünsenize bir kaç sayfalık bir metin için asgari ücrete karşılık gelen bir parayı ödemeniz gerekebiliyor. Benim müşteri profilim, yazmak için vakti veya deneyimi çok az olan, kendini ifade için mecrası belli olmuş ancak içeriği daha sadece zihninde belirmiş, genelde 35-55 yaş arasında, şehirli, eğitimli, bir arkadaşından böyle bir hizmetin verildiğini duymuş, tavsiye üzerine ulaşmış kişiler genelde müşteri profilim. Daha çok orta ve üst seviye yöneticiler. Firma sahipleri. Girişimciler. Blog yazdıran oldu, oluyor. Köşe yazdırmak daha samimi ve uzun vadeli bir ilişki gerektirir; ama evet bunun da hali hazırda örnekleri var. Her iş gibi bunun da kendine has kuralları var… Üslup değiştirebilmek, farklı üslupta yazabilmek en temel kural. İstenen içerik türünü ve beklenen zenginliği, hizmet sunduğunuz kişinin profilini her kelimenizde değerlendirmeniz gerek. Gölge yazarlıkla ünlü olan birini bulamazsınız. Kimlerin gölge yazarlardan yararlandığının da açık bir cevabını bulmanız zor. Tek kitapla parlayan ve ardından eser veremeyen kişilerin yayınları incelenirse bu tür bir destek gördükleri anlaşılabilir. Köşe yazanlar arasında günlük hayatta yakın çevresince bu potansiyeli taşımadığı bilinen ancak aniden yazmaya başlayanlar da gölge yazar kullanmış olabilir… Bir de gayrı resmi gölge yazarlar var tabii. PR, halkla ilişkiler birimlerinde çalışanlar, metin yazarları, çevrelerindekiler, arkadaşları veya yöneticileri için ücretsiz hatır gönül ilişkisi içinde yazabiliyor.

Zorluklara gelince; müşteriler aceleci olabiliyor, kolay beğenmeyebiliyor. İyi niyetle kalite odaklı hareket etmek gerek. Tabii sabır da önemli bir erdem. Bazen de çıkan üründen siz memnun kalmayabilirsiniz. Müşteri tamam dese bile son bir dokunuş gerekebilir.

Bu alanda çalışanlarla bir kulüp veya dernekte bir araya gelelim, deneyim paylaşalım isterdim. Ama “ben gölge yazarım” diyen kaç kişiyi tanıyorsunuz?

KAAN GÖKTAŞ (Siyasilerin gölge yazarı)

“Bu işi yapana ‘satılık kalem’ deniyor”

Siyasilerle çalışıyor, çalıştığı kişilere gazete röportajlarından, kürsü konuşmalarına kadar her konuda destek veriyor. “Fiyat konusunda, berberler gibi, manavlar gibi bir tarifem yok. Işe göre fiyat biçiyorum” diyor.

Gölge yazarlığın bizde yurtdışındaki kadar yaygın olduğu söylenemez. Bizde tam tersine, bu işi yapanlara “kalemşör” , “satılık kalem” gibi sıfatlar uygun görülüyor. Ancak sosyal medyanın hayatımızda daha fazla yer tutmasıyla yaygınlaşacak ve kabul görecektir.

Gölge yazarlara başvuranlar genelde iki kategoriye ayrılabilir. Birincisi vakit yokluğundan yakınan iş adamı ya da siyasetçiler. Bir de tabii yazıyla arası iyi olmayanlar. Adam çok iyi bir hatip ancak yazmaya gelince tıkanıyor, cümleleri toparlayamıyor… Bu iki kesimin de dermanı biziz. Mesela, bir dönem BJK’nin yönetim kurulunda görev yapan ünlü bir holding patronu, bir gazetede spor yazıları da yazıyordu. Daha doğrusu o anlatıyor, bir gazeteci arkadaşım da bunları yazıya döküyordu. Sonra ünlü şarkıcılarımızdan biri Twitter hesabına “tweet” girmesi için, maaşlı eleman tutmuş. Bu da gölge yazarlık.

Ben en çok siyasilerle çalışıyor, onlara gazete röportajlarından, kürsü konuşmalarına kadar hemen her konuda destek veriyorum. Gölge yazarlığın temel kuralı, gizlilik. Müşteriniz durumu açıklamadığı müddetçe, insanlar yazılanları onun kaleminden çıkmış sanıyor. Bu büyüyü bozamazsınız. Bana göre temel kural ise, adına kalem oynattığınız kişiyle özdeşleşmek. Diyelim bir siyasetçi adına metin kaleme alıyorum. O kişiyi öyle özümsemeliyim ki, herhangi bir konuda ne düşünür, ne söyler, ne tepki verir, daha o ağzını açmadan bilebilmeliyim. Yoksa yazılanlar yapay kalır, kendini ele verir. Adamın kapasitesinin çok üstünde de çok altında da olmamalı yazılar.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

6 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Dilek V.T.
13 years ago

Enteresan … İki tarafın da sonuçtan memnun olabilmesi için epey uğraş gerektiren bir durum hakikaten…
Ama bazen anlatacak bir hikayesi olan ama nasıl anlatacağını bilemeyenler için tek yol olabilir…

Dilek V.T.
13 years ago

İki ucu keskin kılıç gibi birşey bu biraz…

12 years ago

Bu arada soldaki adam Ewan McGregor. The Ghost Writer filmini de bu vesileyle öğrenip listeye aldım. Buraya her geldiğimde yeni bir şey öğreniyorum yahu :)

[…] İşte bu mesleğin bizdeki üç mensubunun, akademisyenlerin gölge yazarı Osman Köroğlu’nun, siyasilerin gölge yazarı Kaan Göktaş’ın, ünlülerin gölge yazarı M. Sarp Keskin’in ve şu sıralar çocuklar için yazdığı “Ayasofya Konuştu” yayınlanan harika insan Füsun Çetinel’in anlattıkları… Devamını okumak için lütfen tıklayınız: http://egoistokur.com/baskalarinin-kitaplarini-yazan-golgeler/ […]