Egoist okur

7 farklı SHAKESPEARE

“Shakespeare Müslüman’mış, gerçek adı da şeyh Pir’miş.” Haydaaa!

Ortalık birbirine girdi tabii. Bana gelince, Shakespeare hakkında o kadar çok tevatüre şahit olmuştum ki şaşırmadım. Ama yine de bu işin aslını astarını araştırmayı ihmal etmedim… Sonuç? Mısıroğlu’na boşuna saldırdınız… İşte bazı Shakespeare’lerin hikayesi: Müslüman Shakespeare, Kraliçe Shakespeare, Hırsız Shakespeare, Kasap Shakespeare, Casus ve Anarşist Shakespeare, Çapkın Shakespeare, Ayyaş Shakespeare…

Şahsi fikrim, Shakespeare’in nereli olduğu pek de umurumda değil. Sonuçta onun kendinden başka biri olduğunu sanmıyorum ama yine de herhangi biri olabilir, hatta hiç kimse olmayabilir.

Shakespeare Shakespeare’dir, hepsi o kadar.

Shakespeare hakkında bilmek istediğiniz her şey

İnanmak isteyene öyle çok Shakespeare var ki!

Üniversitede 2 yıl Shakespeare dersi almıştım, dolayısıyla bu büyük şair ve oyunyazarı hakkındaki rivayetlerin çoğunu zaten biliyordum. Shakespeare’in eşcinsel ya da kadın olma ihtimalini de okumuştum, casusluk yaptığını da. Dini inançları konusunda da farklı görüşler vardı; kimilerine göre Anglikan, kimilerine göre Protestan, kimilerine göre de kimliğini gizlemek zorunda kalmış bir Katolikti. Mason veya Yahudi olduğu da söyleniyordu. Hele gerçek adının ne olduğu meselesine girerseniz, kendinizi karmakarışık bir labirentin içinde kaybolmuş gibi hissediyordunuz. Şahsen onun zamanda yolculuk yaptığını ve gelecekten geldiğini öne süren bir çatlağa bile rastlamıştım. “Stratford-on-Avon’lu bir eldivencinin oğlu olan William Shakespeare’in, hayatı boyunca tek bir oyun bile kaleme almadığı çoktan kanıtlandı” diyen mizah yazarı Mark Twain kuşkusuz haklıydı.

Dolayısıyla ‘her lafı olay’ adam Kadri Mısıroğlu’nun bildik ve sevimsiz saçmalıklarını pek umursamadım. Ama gösterilen tepkileri görünce de ister istemez lafa karışmak gerektiğini hissettim. Destek çıkmak için değil, adama dünyanın en acayip şeyini söylemiş gibi yapanlar çok bilmişlere “Abartmayın, çünkü bu, ilk kez söylenmiyor, Shakespeare’e dair yüzlerce varsayımdan sadece biri” demek için.

Öte yandan, bence Shakespeare adının mahlas olup olmadığı zerrece önemli değil. 52 yıllık kısa ömründen geriye 38 oyun ve 154 sone kaldığını ve o eserlerin dünya edebiyatında bir benzeri bulunmadığını biliyorum, bana bu kadarı yetiyor. Hakkında çıkarılmış yüzlerce efsaneyi umursamıyorum, onlar bence sadece Shakespeare’in her türden insanlık halini mükemmel yazabilme kabiliyetini, büyüklüğünü kanıtlıyor. Düşünsenize, 400 yıl önce ölmüş bu eşsiz şairin eserlerinde herkes kendinden bir parça buluyor ki bütün bunlar uyduruluyor. İnanmak isteyene, öyle çok Shakespeare var ki!

Shakespeare aslında kimdi?

Shakespeare’in gerçekte başka biri olduğu yolunda iddialar çok Uzmanların aslında Shakespeare olabileceğini söyledikleri 80 küsur kişi var. İşte onlardan bazıları…

Edward de Vere

Kraliçe I. Elizabeth’in sevgililerinden Edward de Vere, yani Lord Chamberlain aynı zamanda yetenekli bir şairdi. Bunu kimse bilmesin istediği için de arkadaşı William Shakespeare’in imzasıyla yazmıştı.

Sir Francis Bacon

Shakespeare gerçekte “Yeni Atlantis”in yazarı Sir Francis Bacon’mış. Kimilerine göre Bacon’ın bazı oyunları Shakespeare’inkileri andırmıyor da değil.

William Stanley

Kont William Stanley’nin hobisi tiyatroydu. Will adıyla sahneye çıkmaya da başlamıştı. İşe bakın ki bizim Shakespeare diye bildiğimiz şahsiyet bazılarına göre ondan başkası değildi. İleri gidip Shakespeare’in aslında William Stanley’ye âşık olduğunu söyleyenler de oldu. Sonelerdeki iyi kalpli, sarışın ve “eşiti” erkek oymuş; ikisini birden idare eden “Meşum Karanlık Kadın” ise I. Elizabeth’miş.

Ordu gibi topluluk

Mesela eleştirmen Joseph C. Hart ve Delia Bacon’a göre, Shakespeare aslında bir değil çok kişiydi. Oyunlarını aralarında Sir Francis Bacon, Sir Philip Sydney ve Sir Walter Raleigh gibi entellektüellerin bulunduğu kalabalık bir ‘parlak zekâlar ordusu’ yazmıştı.

En iyisi “Müslüman Shakespeare”den başlayarak bazı efsanelere göz atmak.

Müslüman Shakespeare

Shakespeare araştırmacısı Martin Lings’in 2004 tarihli kitabı elbette bu konudaki en önemli kaynak. Lings’e göre, eserlerindeki bazı ipuçları değerlendirildiğinde Shakespeare’in sufi geleneklerini iyi bildiği anlaşılıyor. Öte yandan bu tarz araştırmalar yapan başkaları da var. Sussex Üniversitesi’nde Shakespeare ve İslam üzerine araştırmalar yapan Matthew Dimmock, Shakespeare’in Müslüman olduğunu düşünmüyor ama “İslam olmasaydı Shakespeare de olmazdı” diyor ve iddiasını Shakespeare oyunlarından alıntılarla destekliyor. Claire Chambers da aynı fikirde. Geçen mayısta kaleme aldığı makalede İngiltere’nin İslam dünyasıyla iletişiminin tarihçesinden bahsediyor. I. Elizabeth döneminde ilişkiler iyice sağlamlaşmış, Kraliçe’nin teşvikiyle İngilizce metinler süratle Arapça’ya, Arapça olanlar da İngilizce’ye çevrilmeye başlanmış. Osmanlı İmparatorluğu, İran ve Fas’la ticaret de almış başını yürümüş durumdaymış. Müslüman âlimler, tüccarlar, diplomatlar da çeşitli vesilelerle İngiltere’ye geliyormuş. Fas elçisi Al-Annuri bunların en bilinenlerinden. 1600 yılında altı ay Londra’da yaşamış. Tabii ülkede göçmen düşmanlığının başlaması da bu tarihlere denk geliyor. Al-Annuri, Shakespeare’in ilk kez 1604’te sahnelenen “Othello”sunun Arap kahramanının da esin kaynağı. Ek bilgi: Shakespeare’in “Venedik Taciri”, “VI. Henry”, “Titus Andronicus”, “Fırtına” gibi 21 oyununda toplam 150 İslami motif yer alıyor, ikisinde Hz. Muhammed’den, birindeyse Kanuni Sultan Süleyman’dan bahsediliyor. “Othello” dışındaki oyunlarında İslam göndermeleri oryantalist birer süsten ibaret.

Kraliçe Shakespeare

Shakespeare’le ilgili duyduğum en garip rivayet, onun aslında bir kadın hem de Kraliçe I. Elizabeth olduğu. Biyografi yazarı Bertram Fields, “Shakespeare’in Gizemli Şahsiyeti” adlı kitabında, Kraliçe’nin hükümdar kimliğinden ötürü bir takma ismin ardına saklandığını ama aslında pekâlâ bu oyunları yazabilecek kadar yüksek eğitim aldığını belirtiyor. Ayrıca güya sonelerin içine bazı ipuçları da gizlemiş. Açıkçası ben inandırıcı bulmadım. Hele şuna iyice güldüm: Hesapta Shakespeare’in o gerçek olup olmadığı bile bilinmeyen ünlü portresinin sakalı, bıyıkları bilgisayarla iyice temizlendiğinde ve kafasına saç eklendiğinde, Kraliçe’nin aynısının tıpkısı oluyormuş.

Çapkın Shakespeare

Aktör Richard Burbage, Shakespeare’in en yakın arkadaşıydı, birçok oyununda başrolü ilk o oynamıştı. Ünlü Globe da dahil olmak üzere iki önemli tiyatro salonunun sahibi olduğu düşünüldüğünde, üstadın patronuydu da. İkisinin de çok çapkın olduğu hatta “paylaşımcı” bir ruha sahip oldukları söyleniyor. Mesela bir keresinde genç bir courtesan, kulise gidip Burbage’ı evine davet etmiş, hatta “Hizmetkârlarıma bu akşam ziyaretime III. Richard’ın geleceğini söyleyeceğim” demiş. Buna kulak misafiri olan Shakespeare de arkadaşından önce davranıp kadının evine “III. Richard” şifresiyle gitmiş, içeri de alınmış. En matrağı Burbage aheste aheste kapıda belirdiğinde hizmetkârlara, “Fatih William III. Richard’dan önce geldi” dedirtmiş.

Casus ve anarşist Shakespeare

Shakespeare’in neredeyse bütün oyunları hatta komedileri bile casusluk olaylarıyla doludur. Denen o ki buna sebep, gençliğinde Kraliçe’nin casusu olarak görev yapmasıymış. Shakespeare tarihçisi Stephen Greenblatt gibi tam aksine onun İngiliz Sarayı’na Katoliklerin casusu olarak sızdığını öne süren uzmanlar da yok değil. Bilindiği gibi Kraliçe I. Elizabeth o yıllarda Katoliklerin birçoğunu idama mahkûm ederek kanlı bir gövde gösterisi yapmıştı. Bir iddiaya göre şairin devlet memuru babası John da aldığı emir uyarınca Stratford’daki küçük Katolik Şapeli’nin mihrabını parçalamış. Öte yandan yıllar sonra Shakespeare’in doğduğu evde bulunan bazı belgeler, John’un aslında Katolik olduğunu ama öldürülme korkusu yüzünden bu hakikati herkesten gizlediğini ortaya çıkardı. Kendi gibi gizli Katoliklerle arasında haber alışverişini de küçük oğlu William üstleniyordu. William 26 yaşında Anne Hathaway’le evleninceye kadar ulaklığı sürdürdü. Birkaç yıl sonra da bilinmeyen bir sebepten Londra’ya gitti, karısını da yıllarca aramadı. Sonelerinden birinde “Yeniyetme bir anarşisttim” yazdığını hatırlatayım, tam olsun.

Ayyaş Shakespeare

Shakespeare’in bir gece “partilerken” aşırı alkol aldığı için öldüğü söyleniyor. Bu rivayete göre, meslektaşları Ben Jonson ve Michael Drayton’la bir handa buluşup adamakıllı dağıtmış, sabaha da cesedi bulunmuş. Belki de Londralı oyun yazarlarının esrarengiz şekillerde ölmesi âdettendir, bilmiyorum. Çünkü Christopher Marlowe 29 yaşındayken bir bar taburesinde bıçaklanmış, Robert Greene ise “salamura ringa balığı yediği ve bozuk bira içtiği için” zehirlenmişti.

Bu arada yeri gelmişken bir rivayetten daha söz etmek isterim… Shakespeare’in yaşıtı olan ve “Dr. Faustus” adlı fevkaladenin fevkinde oyunuyla tanıdığımız Christopher Marlowe, dönemin en parlak oyun yazarlarından biri, kimilerine göre de birincisiydi. Bazı Marlowe uzmanları Shakespeare’in olgunluk dönemi eserlerinin aslında Marlowe’a ait olduğunu, “ahlaksız” Shakespeare’in Marlowe’un geride kalan taslaklarını düzenleyerek kendi imzasıyla yayınladığını iddia ediyor.

Hırsız Shakespeare

Shakespeare gençken, Stratford’ın en güçlü derebeylerinden Sir Thomas Lucy’nin mülkiyetindeki bir geyiği çalarken yakalanıp kamçı cezasına çarptırılmış. Bu olay onu o kadar utandırmış ki Londra’ya taşınıp günün popüler mesleği aktörlüğü seçmeye karar vermiş. Sonrası malûm! Bahsi kapatmadan, devamını da anlatayım… Globe Tiyatrosu çalışanlarından biri, Shakespeare’in yıllar sonra en iyi bildiği yolla intikam aldığını, Lord Lucy için acımasız taşlamalar yazdığını söylemiş. Erken dönem dört biyografide yer alan bu olay, muhtemelen şairin Londra’ya taşınmasındaki esrarı çözmek isteyenler tarafından uyduruldu.

Kasap Shakespeare

Shakespeare’in babası eldivenci ve devlet memuru olmasının yanı sıra kaçak işler de yapıyormuş. Mesela yazın ormanda kestiği odunları kışın ateş pahasına satıyormuş. Biyografi yazarı John Aubrey’ye göre ise zaman zaman da kasaplık yapıyor hatta bu işe alışsın diye hayvan kesmeye oğlunu da götürüyormuş. Genç Will bir keresinde bir buzağıyı kesmiş ve bu, ona öyle büyük haz vermiş ki o gün ilk şiirini yazmış. Bence burada keselim. Yoksa olay televizyon dizisi “Dexter”a bağlanacak, biricik Shakespeare’imiz psikopatın teki çıkacak…

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments

Öğrenmenin yaşı yoktur, pek ilgim olmamasına rağmen, makaleniz o kadar güzel yazılmış ki nasıl bitirdim açıkcası anlamadım.