Egoist okur

Bir fantastik kurgu üstadıyla kısa sohbetler

Zoran Zivkoviç, bizde en çok “Başka Zaman Kütüphaneleri”, “İmkansız Karşılaşmalar”  ve “Gizli Kamera” adlı kitaplarıyla -tanınıyor. Fakat bu, onun yeni kitaplarıyla karşılaşmayacağımız anlamına elbette gelmiyor. Dilimize ilk Cumhur Orancı’nın çevirdiği ünlü Sırp yazarın önemli eserleri Sola Yayınları etiketiyle teker teker dilimize aktarılıyor. Sanıyorum editör de Orancı.

Zivkoviç’le çok sevgili yazar arkadaşım Ayşe Kilimci, kısa bir sohbet gerçekleştirdi. Dahası sohbetin ardından ondan Türkiyeli okurlara hediye olarak bir öykü aldı. Sohbeti burada, Telefon adlı öyküyü ise bir önceki postta okuyabilirsiniz.

Hoşgeldiniz Bay Zivkoviç, Sizinle tanıştığımız için çok memnunuz.

Zivkoviç’ten Egoist Okur’lara öykü armağanı: TELEFON

“Bir gün karşılaşsak, Tanrı’dan tek dileğim olurdu; insanın aptallığı ve sorumsuzluğunu birazcık azaltması…”

Zoran Zivkoviç, fantastik kitaplarıyla tanınmış bir Sırp yazar.

Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nde karşılaştırmalı edebiyat bölümünü bitirmiş.

2007’den bu yana kendi okulunda yaratıcı yazarlık profesörü olarak çalışıyor.

Yazarlık, öğretim üyeliği, yayıncılık, çevirmenlik yapmış. Seksene yakın kitabı İngilizceden Sırpçaya çevirmiş. Yayıncılığı oyalayıcı, güç bir iş saydığı için artık yapmıyor, ancak öğretim üyeliğini ve yazarlığı sürdürüyor. Başlangıçta bilimkurguyla başlasa da, artık bu türün devrini tamamladığını düşünüyor. Hikaye ve romanın geleceği ona göre fantastikte.

Zivkoviç, 2003’te dilimize Başka Zaman Kütüphaneleri adıyla çevrilen kitabıyla World Fantasy Award’u (dünya fantezi ödülü) kazandı. Kitap bir ara İstiklal Kitabevi’nden çıkmıştı, şimdi önce Zepros Yayıncılık’tan, sonra da Sola Yayınları’ndan Zivkoviç külliyatının bir parçası olarak, yeniden basıldı.

Yetmişli yıllardan doksanlara kadar o dönem ilgilendiği bilimkurgu türünde yazmış. Dört de deneme kitabı var. Yayıncılığı da verimli, kendi kurduğu yayınevinde iki yüzden çok kitap yayınlamış.15 yıl boyunca hep beğendiği kitapları basma şansını yakaladığını söylese de bunun zaman zaman tüketici bir iş olduğunu eklemeden edemiyor.

Araştırmacı yanını es geçemeyiz, mesela hayli geniş tutulmuş bir bilimkurgu ansiklopedisi çıkarmış. Ayrıca kitapları yirmi dile çevrilmiş ve 23 ülkede basılmış, yine de Zivkoviç kendi ülkesinde ne kadar tanınırsa tanınsın hala “çok satan” bir yazar sayılamayacağını düşünüyor. Gerçi bu meseleyi umursadığı pek yok. Yayın dünyasının kimi cilveleri ve vampir edebiyatıyla başa çıkılamayacağı görüşünde.

Esaslı kitapların az sattığı konusunda onunla elbette hemfikiriz.

Aldığı ödüllere gelince; World Fantasy Award haricinde 4. Halka ile Milos Cirnijanski, Köprü ile Isadora Sekuliç ödüllerini kazandı. Stefan M.Luubisa Ödülü de var. 2005’te Belgrad’da bir televizyon kanalı, bir romanını televizyon dizisi yaptı. Sırp yönetmen Pulissa Dordaviç’in filmi İki de Zivkoviç’in kurgularından esinlenerek çekilmişti.  Tren ve Alarm Clock On The Night Table adlı öyküleri BBC’de radyo oyunu oldu. Prestijli Amerikan dergisi World Literature Today, 2007’de ona bir onur ödülü verdi. Zivkoviç bir ara, bilimkurguyla ilgili bir TV programı da hazırladı. Yazar kendini “Klasik ve asil düzyazının mütevazı uygulayıcısı” olarak niteliyor. Başlarda bir edebiyat ajanı, yapıtları ABD’de pazarlanabilsin diye, Donald Livingston takma adını kullanmasını önermiş ve elbette Zivkoviç bu öneriyi geri çevirmiş. 93-2016 arasında 21 kurgu kitap yazan Zivkoviç’in dilimize dört kitabı çevrildi. Üç yeni kitabı da yayın aşamasında.

Sıra geldi onunla kısa sohbetimize… “Bilimkurgu mu, fantastik mi?” diye soruyorum, cevap olarak bir armağan sunuyor biz Türkiyeli okurlarına; az önce okuduğunuz Telefon adlı öyküyü…

Peki etkilendiği yazarlar kimler? “Orta Avrupa geleneğinden olanlar” diyor. Hoffmann, Bulgakov, Kafka, Calvino, ayrıca Stanislav Lem, Arkadiy, Strugatskiy, Ursula K. Le Guin.

İlk yayıncım A.T. Küflü, “Yazar eşleri sorgusuz sualsiz cennetliktir” diye takılırdı bize bir zamanlar, ben de Zivkoviç’e takılıyorum, “Yazar eşlerinin sahiden cennette hazır yeri olabilir mi” diye sorarak. Diyor ki, “Cennet garantisi için bile olsa, hiçbir kadın, eşinin edebi tutkularının kurbanı olmamalıdır.” Hmmm, bir dakika! Yoksa yazarlığı erkek cinsine has bir uğraş mı sayıyor? Sorumu sezmiş gibi ekliyor: “Ayrıca, tanıdığım bazı erkekler eşlerinin edebi kariyerleri adına onları tutkuyla destekliyor. Bunu cennette yer garantilemek için mi yoksa yalnızca aşktan mı yapıyorlar, bilmiyorum.”

Tamam, durum düzelmiştir ey okur.

Tren öyküsünü düşünüyorum, herkesin karşısına bir kere mutlak çıkan bir karşılaşma sonrasında bellekten silinen Tanrı, Zivkoviç’in karşısına da çıkmış olabilir mi bir vakitler?

Yok, adam gerçekçi. Tanrı’yla hiç karşılaşmadığından emin. Anlayacağınız o ayrıcalıktan uzak kalmış ama bir gün karşılaşsa tek dileği olurmuş Tanrı’dan: İnsanın doğal aptallığı ve sorumsuzluğunu lütfen ama lütfen bir parça azaltması…

Zivkoviç’in insanlarla iç içe bir hayatı var. Toplu taşıma kullanıyor, köpeğini gezdiriyor, tiyatro tiyatro, konser konser gezip televizyonda spor programı izliyor ve elbette okuyor. Onu en çok mutlu eden şeyler bunlar. Yamb, yani bir çeşit zar oyunu oynuyor bir de.

İmkansız Karşılaşmalar kitabının ilk hikayesine gönderme yaparak soruyorum:

“Sonsuzluk koridorunda, üzerinizde kendi resminiz olan kapıyı açtığınızda dünyaya tekrar geri gelmek ister misiniz? Ve ne ya da kim olarak?”

“Bir sonraki yaşamımda yine yazar olmak isterdim” diyor ve ekliyor: “Umarım daha iyi bir yazar olurum.”

Bu kısma inanmayın, çünkü latife ediyor…

Ayşe Kilimci

Subscribe
Notify of

0 Comments
Inline Feedbacks
View all comments