Ahmet Cemal: “Şiir çeviren kişi bir nevi şair olmalı”
Posted by gülenay börekçi on August 5, 2017 · 3 Comments
“Şiir çevirmek için öncelikle besteci olmak, sözün bestecisi olmak gerek” demişti Rilke, Bachmann, Goethe, Kafka ve daha birçok büyük yazar ve şairin çevirmeni Ahmet Cemal. Nesli tükenenlerdendi, kaybı o yüzden derinden hissedildi, acı verdi… Geçen hafta ölen bu çok önemli çevirmen yazarımızı, Egoist Okur olarak ben de anmak istedim. İşte “sözün bestecisiyle” birkaç yıl önceki röportajımız…
Ahmet Cemal: “Çevirmenin yabancı dili kadar, kültür altyapısı da önemli”
‘İyi çevirmen azalıyor,’ diyorsunuz…
Evet, nitelikli çevirmen, işini iyi yapan çevirmen git gide azalıyor. Bu, bir süreden beri böyle. Bazı nedenleri var tabii bunun. Bir kere, yalnızca iki dil bilmekten ibaret değil bu iş. Ülkenin kültür dokusu gevşedikçe çevirmen de nitelik kaybediyor. Rahmetli Tomris Uyar’la çok sık konuştuğumuz bir konuydu bu. Çevirmenin yabancı dili kadar, kültür altyapısı da önemli. İşte o altyapı giderek zayıflıyor, doğal bir sonuç olarak da iyi çevirmen azalıyor.
Sizi en çok üzen şey ne bu sözünü ettiğiniz tabloda?
Giderek daha az okuyor ve hızla okuma özürlü bir toplum haline geliyoruz.
Halbuki görünüşte daha çok kitap yayımlanıyor sanki.
Çeşit olarak evet, ama adet olarak hayır. Eskiden beş altı bin basılırdı bir kitap, şimdi bin adet basılırsa iyi deniyor. Tüm o geçen yıllar boyunca artan nüfusu da düşünürsek günümüzde okumaya olan ilginin azaldığı açıkça anlaşılır.
Çeviri açısından bakarsak, ne gibi sonuçları oluyor bunun?
Yeni çevirmenler yaptıkları işi iki dili iyi bilmeyle çözebileceklerini sanıyorlar. Kimse çevirdiği eserin, yazarın kültürünü tanımaya kalkışmıyor. Eh, o zaman da pek çok gaflar çıkıyor ortaya; anlatımda yoksulluk oluyor. Üstelik bu durum düzeleceğine giderek kötüleşiyor.
Edebiyat çevirisi söz konusu olduğunda iyi bir çevirmen hangi özelliklere sahip olmalı?
Kaynak metnin dilini, kültürünü çok iyi bilmesi gerek. Aynı şekilde yazarı, hayatını, yaşadığı dönemi ve kültürünü de tanımalı. Diğer eserlerini okumuş olmalı. Üniversitelerin çeviri bölümleri teknik çeviri açısından önemli olmakla birlikte edebiyat çevirisi konusunda işe yaramıyor pek. Benim düşünceme göre edebiyat çevirisi öğretilmez.
Çeviriyi bir yana bırakırsak, kültürel hayatımızda neler yanlış gidiyor?
Söylediğim gibi, bu ülkede kültüre, bilgiye ve insana verilen değer giderek azalıyor. Son günlerde epeyce sık tartışılmaya başladı bu konu, en son Erdal Atabek yazdı hayatımızda parasal değerlerin öne çıktığını. Eski bazı değerler de artık değer olmaktan çıktılar, önemsiz addedilmeye başladılar. O eski değerler arasında kişinin işini iyi yapması da vardı. Eksikliği en çok hissedilenlerden biri bu.
Siz, ne çevireceğine kendisi karar verebilen bir çevirmen oldunuz. Bu her zaman böyle olmuyor değil mi?
Ben çok okuyan bir insandım, aileden gelen bir şeydi bizde okuma sevgisi. Sonra Doğan Hızlan’ın yardımıyla çeviriye başladım ve sevdim bu işi. Önceleri küçük şeyler çeviriyordum, sonra bir gün kendimi çevirmen olarak buldum. Günümüzde çevirmenler genellikle yayınevlerinin verdiği şeyleri çeviriyorlar. Başlangıç için tamam, ama ileride de böyle olursa sakıncalı bir şey. Çünkü her şeyden önce insan, diyalog kuramadığı bir yazarı iyi anlayamaz, iyi de çeviremez. O bakımdan edebiyat çevirmeni profesyonel değildir.
Size göre çeviride en iyiler kimler?
Rahmetli Behçet Necatigil. Sonra Tomris Uyar, Cevat Çapan, Akşit Göktürk, Bertan Onaran, Fatih Özgüven… Bunlar ilk aklıma gelenler. Tabii eskilerden Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat ve Vedat Günyol var. Bu isimler çeviri dünyamızın avuntuları.
Şimdi baktığınızda…
Hayır, onlara yakın isimler görmüyorum. Belki gelecekte olur.
Peki neler görüyorsunuz?
Bu saydığım isimler bilgi dağarcıkları çok büyük kişilerdi. Çevirmen oldukları kadar edebiyatçıydılar da. Şimdikilerse öyle değil.
Size dönersek; kuramsal yazılar, romanlar ve denemelerin yanı sıra şiir de çevirdiniz…
Evet, sevdiğim bir şey şiir çevirisi. Özellikle de Rilke, Bachmann, Goethe gibi şairlerin şiirleri…
Şiir çevirisi diğer çeviri türlerinden hangi yönleriyle ayrılıyor?
Öncelikle besteci olmak, sözün bestecisi olmak gerek şiir çevirmek için. Bir de her zaman söylerim; şiir çeviren kişi aynı zamanda bir nevi şair olmalı.
O halde bir aracı değil, eserin sahibi konumunda oluyor çevirmen…
O, kitabı Türkçe söylemiş, bizim dilimizde yazarın ağzından konuşturmuştur çünkü. Çok önemli bir şey bu.
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Çok doğru. Hatta “bir nevi” değil “bizzat” şair olmalı. Mısraya duyguyu sonunada kafiyeyi koyamıyorsan bırak öyle kalsın, hiç anlaşılmasın daha iyi :)
“Vergilius’un Ölümü”nü çevirmesi 40 yıl alan ustanın önünde ben de saygıyla ve minnetle eğiliyorum.
Canım İpek :)