Altay Öktem: “Altınel’e gösterilen tepkiye, eleştiriye tahammülsüzlük diyemeyiz”
Tutunamayanlar Polemiği sürüyor… Şair-yazar Altay Öktem’i yazılarından, dergilerinden ve elbette Beni Yanlış Öptüler, Tanrı Acıkınca, Sonsuz Sıkıntı gibi kitaplarından tanıyoruz. Biliyorsunuz, zaman zaman Egoist Okur için de yazıyor…
Öktem, Oğuz Atay’ın ona göre niçin bir çeşit dokunulmazlığı olduğunu anlatıyor, yani olaya tamamen farklı bir yerden bakıyor, hatta Altınel’e saldıranları anladığını ifade ediyor… Yazısında, “Oğuz Atay’ı sadece bir yazar olarak ele alamayız” diyor. “Tutunamayanlar, edebiyatımızdaki bir dönüşümün simgesidir. Postmodernizm öncesi kaleme alınmış ilk postmodern anlatıdır ve yazıldığı dönemde her ne kadar yok sayılmaya, görülmemeye çalışılsa da, edebiyatımızda, toplumcu gerçekçiliğin sınırlarını aşıp farklı türlerde ve farklı anlayışlarda da ürün verilmesinin önünü açan, bir hegemonyayı kıran en önemli simgedir. Bu yüzden Şavkar Altınel’e gösterilen tepkiyi eleştiriye tahammülsüzlük olarak değerlendirmek yanlış olur. Gösterilen tepki, hem edebiyat anlayışı hem de dünya görüşü anlamında, bir kesimin sahip çıktığı değerleri korumaya çalışmasından kaynaklanıyor.”
Gülenay Börekçi
TUTUNAMAYANLAR polemiği
Şavkar Altınel: “Ataistler ve ben”
Mine Söğüt: “Altınel’e ateş püskürenler kişiliklerinin şifrelerini veriyor”
Hakan Bıçakcı: “Tutunamayanlar değil, kendini tutamayanlar…”
Toros Öztürk: “Şavkar Altınel’e sarfedilen sözlere en çok Oğuz Atay bozulurdu”
Hamdi Koç: “Atay olanları görse bir kez daha ‘Neredesin, ey okur?’ diye sorardı”
Tolga Meriç: “Kimse Oğuz Atay’ı sevdiği için aptal çıkmayacağı gibi, sevmediği için de aptal çıkmaz!”
“Altınel’e gösterilen tepkiye, eleştiriye tahammülsüzlük diyemeyiz”
Ben Oğuz Atay’ı sevmeseydim, “Oğuz Atay’ı sevmiyorum” deme cesaretini gösteremezdim. Çünkü bu cümleyi kurmak, edebiyatımızın son kırk yıllık gelişimini alaşağı edip yerine nasıl bir edebiyatı hayal ettiğine ait kurgusal bir gelişim çizgisi oluşturmak ve bunun her açıdan daha iyi olacağını kanıtlamak zorunluluğunu da getirir ki, bunu başarabileceğimi sanmam. O yüzden de, sevmesem bile o cümleyi kurmam!
Elbette herkesin bir yazarı sevme ya da sevmeme, beğenme ya da beğenmeme, eleştirme, hatta yeri geldiğinde yerden yere vurma hakkı vardır. Ama Oğuz Atay’ı sadece bir yazar olarak ele alamayız. Tutunamayanlar, edebiyatımızdaki bir dönüşümün simgesidir. Postmodernizm öncesi kaleme alınmış ilk postmodern anlatıdır ve yazıldığı dönemde her ne kadar yok sayılmaya, görülmemeye çalışılsa da, edebiyatımızda, toplumcu gerçekçiliğin sınırlarını aşıp farklı türlerde ve farklı anlayışlarda da ürün verilmesinin önünü açan, bir hegemonyayı kıran en önemli simgedir Tutunamayanlar.
Bu yüzden Şavkar Altınel’e gösterilen tepkiyi eleştiriye tahammülsüzlük olarak değerlendirmek yanlış olur. Gösterilen tepki, hem edebiyat anlayışı hem de dünya görüşü anlamında, bir kesimin sahip çıktığı değerleri korumaya çalışmasından kaynaklanıyor.
Küfür etmeden, saldırmadan, hakaret etmeden tartışamayacak mıyız? Elbette gösterilen tepki ve üslup çirkindi. Ama dedim ya, ben Oğuz Atay’ı sevmeseydim, bunu söylerken, bu tepkileri de göze alır, öyle söylerdim. Çünkü Oğuz Atay’la nehir ikiye ayrılmıştır. 2. Yeni de, hatta Yusuf Atılgan’lar, Bilge Karasu’lar, Enis Batur’lar, hatta hatta günümüzde yeni yeni yazılmaya başlanan korku, fantastik, bilimkurgu gibi alttürler de hep o nehrin bu tarafında kalıyor.
Ben çıkıp rahatlıkla Yakup Kadri’yi, Recaizade Ekrem’i ya da Peride Celal’i vb. vb. yok sayabilirim, ama Sait Faik’i yok saymaya kalkarsam, oturup epeyce bir vakit düşünürüm. Çünkü söz konusu olan sadece bir yazar değil, edebiyatta kanal açan, günümüze kadar ulaşan bir edebiyat anlayışı ve o anlayışla bütünleşen politik bir tavır; farklı bir anlatım biçimi, bir tarz ve üsluptur. Oğuz Atay’ı yok saymaya kalktığımda ise, edebiyatı, şiirde 40 kuşağı, romanda köy romanıyla sınırlandırıp oraya bir bıçak atmaya kalktım demektir. O zaman, bugünü de yeniden kurgulamam, yapılandırmam gerekir. Seveyim ya da sevmeyim, bugün edebiyatta var olan isimleri, diyelim bir Hakan Günday’ı, Mine Söğüt’ü, Hakan Bıçakcı’yı, Aslı Tohumcu’yu vb. vb. Tutunamayanlar’ın ve ardından gelen edebiyat anlayışının durağına uğratamadan, 40 Kuşağı ve köy edebiyatı çizgisini tutup bugüne doğru sündürerek yaratamam.
Şavkar Altınel’e tepki gösterenlerde Oğuz Atay saplantısı olduğunu ya da günümüzde Atay’a tapınan müritler bulunduğunu sanmıyorum. Günümüz edebiyatını oluşturan en önemli temel taşlarından biri yerinden oynatılmaya çalışılınca, içine düşülecek olan boşluğun korkusuyla paniğe kapıldılar o kadar. Eh ben de edebiyatımızın şu anki durumundan çok memnun olduğumu söyleyemem. Ama kendi yazdıklarım da dâhil olmak üzere, son kırk yılın kafama yıkılmasını da istemem!
Altay Öktem
Subscribe
0 Comments
oldest