Anneler ve sadık köleleri
Posted by gülenay börekçi on July 6, 2014 · 6 Comments
Şu hayatta en büyük tehlikenin evin dışında değil içinde olduğunu Laura Esquivel’den okumaya ne dersiniz? Saklı Lezzetler adlı kitabın yazarı Esquivel’a göre, an gelir hayatta rastlayabileceğimiz en tüyler ürpertici mahluğun çocukluğumuzdan beri zaten yanı başımızda olduğunu fark ederiz. Görünüşü dikkat çekmez, herhangi bir anneye benzer. Lakin öyle büyük bir manevra kabiliyeti vardır ki; çocuklarının ellerini bağlayıp ağızlarını kapatır, onların iradesini tamamen kontrol altına alır. Düşünemeyen, konuşamayan, yürüyemeyen, sevişemeyen, gülemeyen ama annelerine sonsuza dek bağlı kalacak ölüler yaratmak için…
Anneler ve sadık köleleri
Saklı Lezzetler, ünü dünyayı tutan Acı Çikolata’nın yazarı Laura Esquivel’den “tenceresine sığmayan bir kitap”. Esquivel mutfağın, insanın içindeki yaratıcılığı, sevgiyi ortaya koyabileceği bir ortam olduğunu düşünüyor. Ve mutfak aynı anda birçok şey olabiliyor… Aşkın mekanı. Okuma odası. Yalnızların sığınağı. Sıcak bir okul.
Aşağıda tasarımıyla da dikkat çeken kitabın en güzel bölümlerinden biri yer alıyor.
Çocukken beni çocukların kanını emen cadının hikayesi dehşete düşürürdü en çok. Bütün numaralarını en ince ayrıntılarına kadar gözümde canlandırırdım. Cadının çocuğu yakalayıp kanını emişi, kanı emilmiş çocuğun fersiz gözleri, cesedi teşhis eden annenin attığı çığlık, ama her şeyden çok, ölü cildin o sarımsı rengi. Geceleri bu görüntüleri zihnimden atabileyim diye saatlerce uğraşırdım, arkadan gelen ani bir saldırıdan korunmak için de mutlaka sırtım duvara yapışık olurdu.
Birkaç yıl sonra gerçek tehlikenin evin dışında değil içinde olduğunu; yani kanın emilişinin bir metafor sayılamayacağını, dünyada cadılar dışında çocuklarının kanını emebilen bir insan türü olarak anne cadıların da bulunduğunu fark ettim. Bu tüyler ürpertici varlıklar neye benzer? Görünüşleri dikkat çekmez, herhangi bir anne gibidirler, ama çok büyük bir manevra kabiliyetleri vardır, çocuklarının iradesini kontrol eder, onların ellerini bağlayıp ağızlarını kapatırlar. Düşünce ve eylemin ifade araçlarını temsil eden unsurları…
Ellerin bağlanması iki yönde gerçekleşir… İlkinde vurma, tehdit, şantaj gibi baskılarla çocuğu bir şeyleri yapmaya zorlayarak, ikincisindeyse ellerin çocuğun şahsi isteklerini takip etmesini önleyerek. İtaat etmek zorunda kalan eller kararlılık yetisini yitirerek bir başkasına ait arzuların nesnelerine, cadı anne iktidarının araçlarına dönüşür.
Acı Çikolata’nın bir yerinde Tita annesinden ilk kez bağımsızlaştığında, elleriyle ne yapacağını bilemez. Ancak nesne olmayı bırakıp özneye dönüştüğünde, elleri artık onun gerçek doğasının talimatlarını yerine getirmeye başlar.
Ağzın kapatılması da ellerin bağlanması kadar önemlidir. Ağız, dış duyumlar dünyasının bedene giriş kapısı ve sözcükleri ifade aracı olarak azımsanamayacak ölçüde önemlidir. Acı Çikolata’da ağzın bu iki işlevine dikkat çekmeye çalıştım. Mesela Tita en ciddi krizinde acı çekerken, konuşma yeteneğini yitiriyor ve ancak Chenca’nın ellerinden “güvenilir” bir besin aldığında onu yeniden kazanıyordu. (…)
Tita’ya yardım etsin diye karşısına bir de peri anne çıkarmıştım. Nacha bir Tonatzin-Guadalup yani bir iyi anne imgesiydi; koruyucu, besleyen, besinler yoluyla ruhu, duygusallığı ve sessizlikte biriken arzuları özgürleştiren bir anne imgesi… Ona en ihtiyaç duyulan anlarda ortaya çıkan Nacha’nın varlığı sürekli kendini hissettiriyordu. Toprak ve yaşamsal geleneklerle desteklenen bir güçtür Nacha, cadı anneyi yenebilecek tek kişidir…
Cadı anne ile peri anne arasındaki mücadele kolay değildir. Cadı anne, baskısının haklılığını gelenekle destekler. Kuşkusuz onun gelenek anlayışı peri anneninkinin tersidir. Ait olmaktan memnuniyet duyacağımız ortak bellekten ya da ahlaki değerlerden çok, “Küçük kız, annesine ölünceye kadar bakmak zorundadır, bunu ya da şunu yapmaya mecburdur, şu ya da bu biçimde davranmalıdır…” cümlelerinin temsil ettiği gerçeği savunmak için, kişisel kaprisleriyle sorunu çarpıtır. Kontrol etme eğilimi, birikmiş öfkesi, iktidar düşkünlüğü, eril bir görünüşü olmasa da yetkeyi elinde bulundurma ve kullanma gücü, başka bir deyişle yok etme kapasitesinin sınırsızlığı, cadı annenin belirgin özellikleridir. Bu katı yürekli ve zalim “kan emici”, içinde yetkenin eril ve dişil iki sembolik biçimini de barındırır. Böylece dengesiz, karşıt tanımayan bir arzu diktatörlüğüne dönüşür, tıpkı siyasi parti PRI gibi…
Cadı annenin modus operandi’sinin, ona karşı duran birini safdışı bırakmak için iki farklı yönü vardır; fantazmagorik ve zehirli… Öyle ki sonunda varlığını, “bulaşıcı bir hastalık gibi” çocuklarından birine geçirir. Mesela Acı Çikolata’daki vampir anne, hastalığını Rosaura’ya geçirdi, yani annesinin ölümünden sonra kötülüğünü kızı sürdürdü, “gelenek bayrağını” eline alarak onu kendi istekleri, hevesleri, arzuları için kullandı. Öte yandan Tita’nın “psikolojik hamileliği”, affedilmemiş bir suçun yol açtığı suçluluk duygusunun bir çeşit dışa vurumuydu. Çünkü ağız sadece onu kapatandan kurtulabildiğinde özgürleşir. İşte o zaman hayalet kaybolur, ancak o zaman yemek insanlara yaşam ve rahatlık vererek gerçek işlevini yerine getirir, böylece irademizin ve varlığımızı idrakin eksiksiz kullanımı yeniden bizim elimize geçer.
Acı Çikolata’yı yazdıktan sonra ben de cadı anneye karşı çıktım ve onu yendim. Bu sayede ağzım ve ellerim özgürlüğümü besleyen varlıklar olarak kapasitelerini kullanma yeteneklerini geri alabildi. Geceleri “kanımı emmek” için cadı annenin ortaya çıkacağı korkusuyla boğulup debelendiğim anlarda gördüğüm o kabus da yok oldu.
Bunlar da ilginizi çekebilir :
“Düşünemeyen, konuşamayan, yürüyemeyen, sevişemeyen, gülemeyen ama annelerine sonsuza dek bağlı kalacak ölüler yaratmak için…” Bu kadar doğru bir cümle olabilir mi? Tüylerim ürperdi… İşte benim hayatım.
melda hepimizin hayatıdır belki, hatta kendileri farkında olmasa bile anne olanların da. bilmiyorum, ben enteresan buldum bu yazıyı.
Kesinlikle annenin de bir annesi vardı, onun da, onun da… Böyle olunca kimseyi suçlayamıyor insan. :)
ve bizim de çocuklarımız olacak :) yani benim olmaz belki ama olma ihtimali var ve gerçek kararımızı o zaman kararımızı vereceğiz aslında.
sanırım bu cadı anneLerin anneLeri de cadıyımş. Kendi eLLeri bağLandığı için başkaLarının eLLerini kuLLanıyorLar; çocukLarının eLLerini. Bu konuda şansLı doğduğum için, cadı anneLeri oLanLarı anLayamam. ama eğitimsiz oLdukLarını varsayabiLirim sanırım. umarım bizLer Nacha gibi ebeveynLer oLuruz :))
Bunun bilimsel aciklamalari ve bu tarz etkilerden nasil kurtulabiliriz (bu mumkundur, paradigmalarin farkia vardikca etkisizlestirmek) en iyi, psikolog Susan Forward tarafindan yazilmis. Ben cok faydasini gordum. Deytayli aciklamalari, ornekleri, digerlerinin tavirlarinda, ayrilarda yakaladigin gibi kendini de yakalamana, etkilenip degismene dogru yol aciliyor.
Bir yerde bu zinciri kirmak mumkun. Bir surec olsa da, bir gecede gerceklesmese de mumkun.