Artık Tanpınar’ı dinleyebilir, Tolstoy’u seyredebilirsiniz
Ahmet Hamdi Tanpınar nadir ses kayıtlarından birinde (belki de tek olanında) Yahya Kemal‘i anlatıyor. Lev Tolstoy‘sa nadir film parçalarından birinde hayatının son birkaç yılını izlememize izin veriyor.
Sağdaki görsel buradan alındı.
Ahmet Hamdi Tanpınar
“İlahi sabırsızlığın başka ellere geçmesi mukadderdi”
Yaşasın! Ahmet Hamdi Tanpınar’ın nihayet bir videosunu değil ama ses kaydını buldum, çok mutluyum. Zaten anladığım kadarıyla Tanpınar’ın tek kaydı bu olabilirmiş. Video’yu Dünyam adlı facebook sayfasında buldum. Egoist Okur’un müdavimlerinden Arzu Akgün aracılığıyla… Doç. Dr. Handan İnci’nin hazırladığı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘dünya’sını anlatan ‘bir görsel otobiyografi denemesi’ olan ‘Dünyam’ isimli kitaptan ilham alınarak oluşturulmuş sayfaymış bu. Kaydı bu linkten dinleyebilirsiniz. Diyor ki Tanpınar:
“Yahya Kemal’in eserleri arasında bir rubai, ölümünden sonra muhayyilemi adeta zaptetti. Çepçevre bahar içinde bir yer gördük/ Ferhad ile Şirin’i beraber gördük/ Baktık geceden fecre kadar ellerde/ Yıldızlara yükselen kadehler gördük…”
Bu rubaiyi vaktiyle bu kadar sever miydim bilmiyorum. Şimdi onda yalnız Türkçenin en güzel eserlerinden birini değil, Yahya Kemal’in kendisini görüyıorum. Sanki elinde kadehi, dudaklarında hepimizin tanıdığı o güzel ve hikmetli tebessüm, dinlenmiş yüzüyle bu dört mısraın çerçevesi içinden bize bakıyor.
İtiraf edeyim ki bu vehimde hakikat olan bir nokta vardır. Bu mısraların ve benzerlerinin ebedi saadet ve talihi yenme masalında asıl şahsiyetini aramıştı. O, bir kültürü ferdi bir macera gibi yaşayan, yaşamak isteyen insandı. Onun için tesiri bu kadar büyük oldu. Hayatımızda kalıntı halinde gördüğümüz bir yığın şey, onunla ‘yeni’leşti ve değer kazandı. Musikimiz, masallarımız, tarihimiz, dilimiz ve insanımız… Bu işi yapmak için tam zamanında gelmişti. Her sanatkarın hayatında asıl kemal noktası olan birkaç sene vardır. Yahya Kemal o birkaç seneyi devriyle tam bir doygunluk halinde yaşadı. Pek az şair onun kadar her teklifine cemiyetten sarih ve muayyen bir civap almıştı. Bu nedenle bir şairden ziyade o büyük chef d’orchestre’lara benzetmek hiç de hatalı olmaz. zaman bu uygunluk, bu aktüelde hüküm sürmeyi elbette kıskanacaktı. Nesiller birbirini ittikçe Yahya Kemal’in düşüncesi hatta sanatı münakaşa edildi. İlahi sabırsızlığın başka ellere geçmesi mukadderdi. Fakat onun yerine her zamanın malı olan, her zamanın malı olacak olan bir eserin etrafında toplanan haklı şöhret geldi. Kendi kendimi tekrar etmek pahasına da olsa onun, bizim asıl klasiğimiz olduğunu söylemek istiyorum.”
Merhaba Gülenay,
Aslında Tanpınar’ın bir filmi var, daha doğrusu bir filmde “kumarbaz” rolünde figüranlığı. Senaryosunu Ali Kaptanoğlu’nun (tabii ki Attila İlhan) yazdığı Lütfü Akad filmi Zümrüt’te. Başrollerini Sadri Alışık ile Çolpan İlhan’ın paylaştığı filmin bir yerinde kumarhanede geçen bir sekansta bir masada görünüyormuş. Fakat filmin kaydını baştan sona seyrettiğim halde onu gördüğümden bir türlü emin olamadım. Çolpan Hanım’a danışılabilir sanırım.
Sevgiler.
Bunu duydum ben Selahattin Bey ama emin de olamıyorum, doğru mudur diye. Ne dersiniz, ne hissediyorsunuz?
Önceki mektubuma ek:
Tanpınar’ın sahnesini meğerse Ekşisözlük’ten “bir de bana sor” bulmuş:
İşte entrisi: https://eksisozluk.com/entry/16047389
Bu da link verdiği sahne:
Filmi tekrar taramam lazım.
Harika, bilmiyordum.
Adını anladığım için “bir de bana sor”dan özür dilrim.
Sevgiler :)