Egoist okur

“Kitaplar ve başka güzel ihtimaller…”

Bu yazı, “kabına sığamayan fırtınalı bir ruh” diye tarif edebileceğim ve bu açıdan yıllar önceki kendime pek benzettiğim bi’tanecik Arzu Akgün’den hem bana hem Egoist Okur’a tarifsiz bir yaş günü hediyesi. Okuyunca gözyaşlarımı tutamadım ama uzun süredir olmadığı kadar da mutlu hissettim kendimi.

Ve hemen Arzu’nun egoist Okur’daki köşesi “Rüya Görme Sanatı’na aldım. Siz de okuyun diye. Göreceksiniz; o size de bir hediye… Nihayetinde hepimiz epey bir süredir kitaplar okuyup birbirimizle rüyalarımızı paylaşıyloruz, öyle değil mi?

Ha bu arada Arzu’ya ve size şahane bir yıl dilediğimi söylemiş miydim?

Mutluluklar…

“Kitaplar ve başka güzel ihtimaller…”

Ergenlikte başkaydı. O zamanlar bir kitap okusam yazarıyla, bir şarkı dinlesem söyleyeniyle tanışmak isterdim. Sonra hayata dokundukça içimde bir şey kırıldı. Kitaptaki dünya daha çok kitapta kalır oldu. Onlar yazsın biz okuyalım ama tanışıp da hayallerimi yıkmayayım dedim.

Kitap benim hep sığındığım bir şeydi. Her şeyin olanca sıkıcılığıyla kendini tekrar ettiği yerde beni okumak kurtarmıştı. Bir şey bildiğimden değildi elbette. “Peki yaşadıklarınızla başedebilmek için ne yaptınız?” diye sormuştu psikologum da ben tam o an farkına varmıştım. Ölmekten, delirmekten, bu dünya üzerinde bir başıma olduğumu düşünmekten beni alıkoyan en önemli şey kitaptı. Önceleri “kimse beni anlamıyor” hissimi yazarlar, şairler aldı. Daha sonralarıysa benim sevdiğim kitapları sevenlerle kimseye haber vermeden, garip, sessiz hatta biraz da faşizan bir bağ kurdum. Sevdiğim kitapları sevenlerin benim gibi uykuya düşkün, benim gibi yemeyi seven, benim gibi vara yoğa ağlayan, benim gibi hem prenses hem çingene, benim gibi hep başka bir zamana ait olduğunu düşündüm. Benim ruhsal kabilem bazen masamın üstünde, bazen bir metroda birinin elinde gördüğüm kitaba bakıp ister istemez gülümsememde, bazen bir mağazada adamcağızın biri sadece öylesine bakarken “ayy mutlaka alın” dememde varlığını sürdürdü.

Zaman geçtikçe insanları tanımak istemez oldum sandım ama içimdeki “tebliğ etme sevdalısı kuş” susmadı. Birisinin iyi bir şey yaptığını düşününce illa bunu ona söylemek istiyorum. Küçükken hiç mi “aferin” dememişler bana, bu huyumun sebebi tam nedir bilmiyorum. Onu da psikolog bulsun bence. Ben gider söylerim, “İyi ki böyle bir şey yapmışsınız, ne iyi ettiniz de hayatıma geldiniz” diye.

Egoist Okur’u uzun zamandır okuyordum. Hatta “Kitaplar ve Başka Güzel İhtimaller” en sevdiğim sloganlardan birisiydi. Sonra bir gün Habertürk binasının asansöründe Gülenay’la karşılaştık. “Merhaba” dedim. “Siz Gülenay Börekçi’siniz değil mi? Egoist Okur’u yapmakla o kadar iyi bir iş yapıyorsunuz ki. Ben kendimi bildim bileli elimde kitapla gezerim, Egoist’i okurken hiçbir şey okumadığımı düşünüyorum. Ama çok şükür bunun kompleksine de düşmüyorum. Çünkü bunu kafama vurarak değil de önüme o dünyayı sererek yapıyor.”

Derken Gülenay’la arkadaş olduk. Gülenay da aynı bu site gibi renkli, oyuncaklı, şaşırtıcı, çok öğreten ama tepeden bakmayan, elini uzatan ama sararken boğmayan biri. Benim meraklı olduğu kadar tutucu bir yanım da vardır. Normalde “ben okumam böyle şeyleri” diyeceğim pek çok kitap Gülenay’ın sunuşuyla hayatıma girmiş sonra da ufuk açmıştır. Ayrıca yine Egoist sayesinde okumayla, yazmayla tam da benim gibi kendi çocukluğu, yaraları, hayalleri, kırık aşkları, büyük aşkları üzerinden bağ kuran insanlarla tanıştım.

Gülenay sevdiği bir kitaptan öyle bahseder ki; cümlede kitap yerine bir insan ismi koysanız rahatlıkla yıllardır tanıdığı ve onu hiç yarı yolda bırakmayan, hep yüzünü güldüren bir dostundan bahsettiğini düşünebilirsiniz. Kendisi de aynı benim pek sevdiğim alt başlıktaki gibi “Kitaplardan ve Başka Güzel İhtimaller”den haberdar eder bizi sürekli. En güzeli da hakikaten bu devirde pek az kalan bir şekilde Egoist’e yazan herkesi kendisinden fazla yüceltir. Bir an siz o site kendiliğinden işliyor. Herkesin aklına o yazdığı yazılar kendiliğinden geliyor sanırsınız. Yok, Gülenay üşenmez, çevresindekilerin ışığını onlardan bile fazla görüp ortaya çıkarır bazen.

Ben insanların adaletine güvenmesem de Tanrı’nınkine hala inanırım. Dolayısıyla Gülenay’ın etrafına saçtığı ışığın ona döneceğini de biliyorum. Çocuklukta bana sığınacak yer açan, ergenlikte kimsenin anlamadığı ruhumu tamamlayan, yetişkinlikte yalnızlığımı azaltıp bana dostlar kazandıran kitaplara bu kadar değer veren bu güzel kadın yeni yaşında çok çok çok mutlu olsun istiyorum. En güzel aşkı bulsun, harcayabileceğinden fazla para kazansın, sağlığı hiç bozulmasın, sevdikleri yanında olsun, başını yastığa rahat koysun, süprizler, yolculuklar, keşfetmediği şarkılar yeni yaşını ve bütün ömrünü süslesin diyorum.

Bu yazı kitaba ve dostluğa methiyedir. İyi ki doğdun Gülenay Börekçi! Şairin dediği gibi “Çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri”

Arzu Akgün

Subscribe
Notify of

2 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
10 years ago

Bizler Gülenay Börekçi’yi şahsen tanımıyoruz. Egoistokur sayesinde bu siteyi hazırladığını ve sonrasında gazeteci olduğunu öğrendik. Egoistokur’un yaydığı pozitif hava bizde de hazırlayan hakkında güzel duygular oluşturdu. Tıp ki sizin gibi pek çok kere kendisi hakkında güzel dileklerde bulunduk. En çokta Egoist okur ile bağını koparmamasını ve siteyi aynı duygular ve niyet ile sürdürebilmesini canı gönülden diledik. Bu yazıda onu yakından tanıyan ve dost olarak adlandırılan birinin samimi ve süzgeçten geçmemiş duyguları yer alıyor. Yazının ana nesnesi kitap görünse de yazarın dediği gibi kitabı kaldırıp yerine Gülenay koysa da bir şey değişmeyecek gibi görünüyor. Bizler bu duygu ve temennilere ek olarak… Read more »