Egoist okur

AYŞE ŞASA: Yeşilçam’ın Kibritçi Kız’ı

Ayşe Şasa gitti.

Ah Güzel İstanbul ve Gramofon Avrat gibi filmlerin senaryolarının, Yeşilçam Günlüğü, Delilik Ülkesinden Notlar adlı çok güzel kitapların yazarı, Kemal Tahir’in, Halit Refiğ’in, Metin Erksan’ın dostu Ayşe Şasa’yla tanışıklığım 1990’ların başına dayanıyor.

Hayranlığım demeliyim aslında çünkü onun kadar güzel konuşan, güzel gülen, sezgisiyle, bilgisiyle, bilgeliğiyle ve elbette sohbetiyle ufuk açan çok az insan tanıdım.

Şimdi üzgünüm, uzun uzun yazamayacağım… Hem sevgili Ayşe Hanım’ın bendeki, bizdeki acısı çok taze olduğu için, hem de bir başka sevgili arkadaşımın hastalığıyla perişan halde olduğumdan…

AYŞE ŞASA: Yeşilçam’ın Kibritçi Kız’ı

Ben bugün Ayşe Şasa’yı, Timaş Yayınları’ndan çıkmış Bir Ruh Macerası adlı kitaptan kısaltarak aldığım bir bölümle anmayı tercih ediyorum. Atipik şizofreni teşhisi konduktan sonra kendini nasıl yalnız hissettiğini ve can yoldaşını, hayat arkadaşını nasıl bulduğunu, daha doğrusu onca yıldır ona en dostane bakan gözleri birdenbire nasıl hatırladığını, koşup o gözlerin sıcaklığına sığındığını anlatıyor o bölümde Ayşe Şasa. Hikayenin devamını biliyor olmalısınız… Denebilir ki hayatta bazen masallar gerçek olur, bu o türden bir masal işte.

Şahsen Ayşe Şasa’yı çok özleyeceğim. Ama sevgili eşi Bülent Oran‘ın yanında olduğunu bildiğim için huzurluyum.

Bülent geldi…

Sürekli insanları suçluyordum; ailemi, annemi, babamı, toplumu, arkadaşlarımı, bana vurulan darbeleri… Ateş püskürüyordum. Bu suçlamalard, şikayetler, kendime acıma hali bitip tükenmek bilmiyordu. Tam anlamıyla bir kuyunun dibindeydim, diri diri gömülmüş gibiydim. 1980’e doğru, birdenbire şöyle bir düşünceye kapıldım. “Hiç mi” diye sordum kendi kendime, “Yeşilçam’da hiç mi insana benzer, bana insanca davranan biri olmadı? Gerçekten benim hiç mi dostum yok?”

Tuhaf bir şeydi, hafızam kendisini birkaç kez gördüğüm Bülent Oran’ın isminin altını çizdi… Tanıdıklarım içinde bana en dostane bakan, gözlerinde dostluk okunan tek kişi Bülent’ti… Fevzi Tuna’nın telefonunu buldum: “Fevzi, Bülent nerelerde?” diye sordum. Bilmediğini ama öğrenebileceğini söyledi, ara sıra görüşüyorlarmış. “söyle, Bülent beni arasın!” dedim. Böyle tuhaf bir şey geçti içimden. Bülent mesajı alır almaz beni hemen aradı ve geldi. Son gördüğümde şişman bir adamdı. Anneme dedim ki, “Şimdi çok şişman bir adam gelecek.” Fakat Bülent onu görmediğim süre içinde elli kilo vermiş. Veremli biri gibi geldi buraya. “Bu mu şişman adam” dedi annem. Bülent geldi…

Bülent sık sık gidip geliyor. Bir süre sonra evlenmeye karar veriyoruz; bana müthiş bir merhametle sahip çıkıyor, beni hayata çevirmek için birtakım şeyler buluyor, gayret gösteriyor.

(…)

Bülent’le Yeşilçam’da olduğum süre içinde ihtilaflı bir durumumuz vardı, ayrı tarzların senaristleriydik biz. Onun yaptığı işlere bir hayli içerler, onları ticari bulurdum. Bizler, Halit Refiğ ve Metin Erksan mesela, daha sanatkârane bir sinemadan yanaydık. Fakat Bülent’in insan yanına paha biçilemezdi. Bütün ihtilafların üzerine sünger çekerek onunla uzun uzun konuşmaya başladım. Bülent’in bana söylediği, hiç unutamayacağım, çok dokunaklı bir söz vardı. Bir gün beni dinledi, dinledi… “Seni” dedi, “İnsanlar boyuna posuna bakarak kuvvetli bir şey zannediyorlar, oysa Andersen’in yağmur altında yalınayak kibrit satmaya çalışan Kibritçi Kız’ına benziyorsun!”

Bir Ruh Macerası’ndan, Timaş Yayınları

Ayşe Şasa’nın hayatından anlar

ayse sasa egoistokur timas yayinlari 04 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 05 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 06 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 07 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 09 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 10 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 11 ayse sasa egoistokur timas yayinlari 12

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments