Egoist okur

Bay Perşembe’den Kişisel Toplantı Notları

“20’li yaşlarını 90’larda yaşamış, ama dibine kadar yaşamış olanlar bilirler 6:45 kitaplarının ve K.T.N.’nın taşıdığı gizli anlamları…” diyor Rafet “Bay Perşembe” Arslan. Ve devam ediyor: “Kaan Çaydamlı’nın yeri ayrıdır, çünkü o benim kişisel tarihimde kavşak noktası olmuş üç kitabın da yayıncısıdır; girişlerindeki K.T.N. ile birlikte…” K.T.N., yani 6:45’çilerin Kişisel Toplantı Notları, Rafet’e bir vakitler esas ismini ve hayattaki esas yolunu buldurmuşlar. Zira adı artık uzun zamandır Bay Perşembe olan Rafet şöyle diyor: “Bir yayınevi ile büyümek sözü, burada abartıya ya da süse kaçmaz; her 6:45 okurunun bildiği gibi… Gerisi K.T.N., gece ve mavi…”

Egoist Okur, hiç kimsenin kendi kişisel toplantı notlarını tutmayı ihmal etmemesi gerektiğini düşündüğü için bu yazıyı, yani Bay Perşembe’nin kişisel toplantı notlarını iftiharla yayınlıyor…

Bay Perşembe’den Kişisel Toplantı Notları

A

Bazı kitaplar vardır, onlar hiçbir zaman sadece bir kitap değillerdir. O kitapların sayfaları, başka bir zamanın kodlarını, selülozun ve matbaa mürekkebinin içinde saklarlar. Özel’dirler…

Onlar yazarları kadar okurunun da, ilk gençliğinden vardığı menzile okuduğu kitapları, içtiği votkaları, öptüğü-öpmediği ve öpmemeyi seçtiği kadınların hafıza kaydını tutarlar. Tıpkı, Kaan Çaydamlı’nın K.T.N. yapıtı gibi. Çünkü bu notlar “hüzün dediğimiz ağızda buruk bir tat bırakan o garip duygunun ta kendisidir.”

K

K.T.N; editörü Ş.E.’nin giriş metninde belirttiği gibi tefrika usulü, düzensiz parçalar halinde yayınlanmış bir yapıttır. Çarpışık tanışıklıkların, yağmurun, kedilerin, Karga’daki şömine ateşinin, lodosun ve Moda Çay Bahçesinde adisyon olarak tutulan çay tabaklarının hüznünü içinde taşıyan; yaşan kalıntıları/kazıntılarıdır. Kayıtsız bir ilgi ile hayatı yaşayan(ve gözleyen), başarmanın ‘o tuhaf’ şaşkınlığını, kaybetmenin bilinci ile kuşanan, buruk ve minör fragmanlar olarak.

“Gözlerindeyse yaşlı bir ruhun aydınlığı vardı.” Her şey kaosa teslim, hüzün bile…

T

K.T.N; bizlere uzun hikâyeler anlatmaz, sadece anımsatmakla yetinir. Çünkü öyle yaşanmış ve tercih edilmiştir. Bir iç ses, sessiz bir düşünme eylemi olarak, an’ın anımsattıklarına değinir ve geçer.

Eğer yolculuk kişiselse, kendine aksine dönmek, kendi hikâyesini yazmak okura ve onun yaşadığı an’ın sonsuzluk içindeki yerine kalmıştır. “Terbiye edilmiş bir nehir akmaktaydı… Neyse yürüdüm.”

N

“Bazen üşür insan.”

Doksanlı yıllarda 20’li yaşlarını yaşamış ama dibine kadar yaşamışlar bilirler; 6:45 kitaplarının ve K.T.N’nın taşıdığı gizli anlamları. Çaydamlı’nın yeri ayrıdır, çünkü o benim kişisel tarihimde kavşak noktası olmuş üç kitabın da yayıncısıdır; girişlerindeki K.T.N’ler ile birlikte.

1

“Her şey ters görünüyordu mavi bile.”

Annemi kaybetmiştim, hemen üstüne yeni bir yaşam, hoş geldin Eylül. İçimdeki kaosun tam da patlama anlarında, Konak’taki Kabile Kitapevinden almıştım; Albemuth Özgür Radyo romanını…

O gece soluksuz bitirdim, içimde büyüyen ve ne olduğunu bilmediğim bir doğumun ebesiydi; sadece.

O gece Albemuth Özgür Basın adlı mecmuaya soyunma kararı aldım. Her şeyin sadece kendisiyle var olduğu ve yok olduğu yerde.

2

Apar topar askere götürülmüşlerdi, ne olduğunu ben bile anlayamamıştım. Kanırta kanırta geçti 15 ay. Bir tek, askeri gazinoda Cocteau’nun Beyaz Kitap’ını okurken, üzerime dikilen tuhaf bakışlar kaldı üzerimde. Gerisi militarizm ve her askere alınanın bildiği gibi hiçbir üniformaya küfür yapışmaz.

Sonrası… Kamuflajdan yeni kurtulduğum günlerdi, içimde bir şeyler ölüyordu, zihnim yarılıyor, başkalaşıyordu her gün/gece. Alsancak Adası, çılgınlıkların sarhoşluklara karışması ve mutant doğum sancıları. Her şey haftanın 4. gününe mi kilitliydi, yoksa sadece beynimdeki bir hastalıktan mı ibaretti; hala bilmiyorum. Tek anımsadığım, sürekli elimin altındaki Cortazar’ın Açıklayıcı Bilgiler El Kitabı ve onun hayatî, tam da beş yerinde geçen Perşembe günüydü.

Sonrası; yağmurlu bir Perşembe gecesi Dantel Sokak’ta bir kadını boğmaya yeltendim (olmadı), üstüne bir öykü yazdım ve artık Perşembe delisine çıkmıştı çıplak adım.

Uzamayacak ve uzamaması gereken hikayeler adına.

3

O; Mayıs günü masadaki kitabımın yanına, bir kalem koydu K.

Moda Çay Bahçesinde 5 kişiydik, sadece anın tanığı…

Ç

Yıllar geçti, sanırım yaşlandık biraz. Her şey değişti mi, yoksa her şey aynı mı; bilmiyorum. İçimdeki sancıya takılıp kaldığım her an “bazen” diyorum.

“İnsan sadece en derin acısının yankısı olan birini sevebilir.”

Z

Sanırım, bir yayınevi ile büyümek sözü, tam da burada abartıya ya da süse kaçmaz; her 6:45 okurunun bildiği gibi. Gerisi K.T.N, gece ve mavi…

“Olsun, Rock’n Roll iyidir, her zaman.”

Rafet Arslan

24 Mayıs 2011, Moda Çay Bahçesi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
burcu yıldızer
13 years ago

İnsan bu yazıyı okuyunca bir tane de tam da buraya aynı böyle bir not düşmek istiyor. Gece ve mavi haddinden fazla göz kırpıyor. B: Nasıl bir anın dışa vurumudur ki birkaç karakterlik bir yerden sıyrılıp koca koca karakterlerin dünyasına dalıvermek. Tam da sevdiğim gibi. Bir koşu gittim yanına. Kollarımdan taşan cümleleri, o geceden sonra o aldı. D: Bir Han içinde konaklıyoruz. Gelip geçenler, yakıcı güneş ışığı ve uzaklardan gölgesi akşamüstlerine düşmüş şehrin büyülü dokusu… Her şey bir anlık duraksamanın ardından mı gelişivermişti? Sonrası, nefes almadan koştuğumu hatırlıyorum. Ve hanlar… Kapısı kırılmış duyguların uğrak yeri gibidir. – : Elimde bir kitap.… Read more »