Çantasızlar Kampı’ndan anekdotlar
Behçet Çelik, çocuklar ve gençler için yazmayı sevmiş görünüyor. Ama bu işin ayrı zorlukları da var gibi, çünkü “Yazarken, kitabınızı çocukların, gençlerin okuyacağını göz ardı etmemeniz, birçok karakteri onların diliyle konuşturmanız gerekiyor. Dikkatlerinin ne kadar çabuk dağılabileceği düşünülünce, olayların hızlı bir kurguyla ilerlemesi de şart” diyor. Sık sık kendi çocukluğunu hatırlatması ise Çelik için çocuklara yazmanın en güzel yanı olmuş.
Çantasızlar Kampı: Oyunun ve arkadaşlığın gücü
Okullar açılalı çok olmadı ama tatil döneminin kitabını yazdınız, neden?
Edebiyat bazen hiç gelmeyecek sandığımız şeylerin bir zamanlar var olduğunu ve bir gün yine geleceğini, onlarla yeniden karşılaşacağımızı hatırlatır.
“Çantasızlar” grubunu anlatır mısınız?
Oyun sayesinde çabucak kaynaşmış beş çocuk var romanda, temel dertleri oyunu sürdürebilmek. Kavgaları, tartışmaları da hep oyunlardan çıkıyor. Bir gün kendilerine oyun alanı olarak seçtikleri mekânı kaybedeceklerini öğreniyorlar ve orayı korumak, kendilerini, birbirlerini ve daha önemlisi arkadaşlıklarını korumak anlamına geliyor.
Ferenc Molnar’ın “Pal Sokağı Çocukları” romanındaki boş arsanın sizin romanınızdaki karşılığı eski bir kapı. Hangi kapı sizin çocukluğa dönüş biletiniz olurdu?
Benim dönüş biletim doğa ve çocukken okuduğum kitaplar. Şehirde büyüdüm ama yazları iki ay yaylaya çıkardık. Çocukluğuma dair hatırladıklarımın büyük kısmı yaz tatillerinde yaylada geçirdiğim zamanlarla ilgili. Ben 10 yaşına gelene kadar elektrik bile yoktu yaylada, ama doğayla iç içeydik. Oyun alanımız bahçe, orman, ağaçlar, dereler, tepelerdi… kitaplar önemliydi; “Pal Sokağı Çocukları” ve diğerleri. Şimdi yaz günleri öğle saatlerinde uzanıp kitap okuyabildiğimde, çocukluğuma gitmiş gibi oluyorum.
Bir çocuğun mahallede, sokaklarda top koşturarak seksek ve yakantop oynayarak büyümesi ile ev-okul çemberinde büyümesi arasındaki fark ne?
Hareketsizliğin sebep olduğu fiziksel gelişim farkı. Ev-okul çemberi arasında bir de saatlerce bilgisayar başında oturuyorlar. Onların ruhsal-duygusal gelişimini etkiliyor bu. Sokağın, mahallenin canlılığı, kalabalık oluşu, barındırdığı çeşitlilik çocukların sonraki hayatlarını da belirler. Bunlar önemsiz gibi gelebilir ama ama yetişkinlikte nasıl biri olacağımızı, dünyaya nereden bakıp gözümüzü nereye dikeceğimizi, olaylar karşısında nasıl tutumlar alacağımızı belirleme ihtimalleri küçümsenecek gibi değil.
Çelik’e göre okul çantası, oyun, yardımlaşma
OKUL ÇANTASI: Kitaptaki biraz da benim çocukluğum. Çocukken ne bulursam pantolon ceplerime doldururdum, hele yaz tatillerinde. Öteberiyi çantaya değil cebe tıkıştırmak, yazı, tatili, meşguliyetlerden kurtulmayı, aylaklık özgürlüğünü hatırlatıyordu sanırım. Şimdi sabahın erken saatlerinde okula gitmek için servis bekleyen çocukların kendilerinden büyük çantaları sırtlanmaları bana üzücü geliyor.
OYUN: Oyun çocukların temel meşguliyeti, varlıklarının bir parçası. Birbirlerini tanımalarının, yaşıtlarıyla iletişim kurmalarının, yaratıcılıklarını ortaya koymanın, kaynaşmanın, yarışmanın yolu… Sosyalleştiren bir yanı da var. Başkalarının varlığının bize güç kattığını ilk olarak oyunlarla deneyimliyoruz. Hem bize benzeyen hem de bizden çok farklı başka çocuklarla arkadaşlık ederken, kendimiz olmanın ve başkalarının varlığının önemini kavrıyoruz. Gelecekteki fikirlerimizi, duruşumuzu belirleyen de bu ilk deneyimler.
YARDIMLAŞMA: Bir başkasını bizden farklı kılan özellikleri, davranışları nedeniyle eşitimiz olarak görüp görmeyeceğimiz sorusuyla ilk kez çocuklukta karşılaşıyoruz. Bir de şunu görüyoruz: Tek başımıza altından kalkamayacağımız işler söz konusuysa, el ele vermek, dayanışmak gücümüzü arttırıyor. Romanı kurgularken, böylesi anlarda çocukların ne gibi tepkiler vereceklerini düşünmeye çalıştım. ‘Arkadaşlık’ sözü ilk anda oyunu çağrıştırıyor ama sırf o değil. Arkadaşlarımızın bize ne kadar güç verdiğini hatırlamamız gerek.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest