Venüs der ki: Kızlar istediklerini okuyabilmeli!

“Yekta Kopan ve Şebnem İşigüzel, yakın tarihlerde yayımlanmış kitaplarıyla bize aileyi ve kadının değişmeyen yazgısını anlatıyorlar. Birbirlerinden çok farklı tarzda yazsalar da kadının kaç çocuk yapması gerektiğinin, dekolte giyip giyemeyeceğinin sıkça tartışıldığı şu günlerde bu tartışmalardan bunalmış olanlara kadının özgürlüğünü savunan görüşleriyle en edebi cevabı veriyorlar aslında. Kızlar istediklerini okumalılar bir de. Öyle değil mi?” […]
Read MoreDuru görü, kolektif bilinçaltı, gölge ve UYKUSUZLAR

Gülşah Elikbank çok sevdiğim bir arkadaşım. Onu bir yazar olarak benim için özel yapan şeyse fantastik edebiyata duyduğu aşkla karışık tutku. O kendini en çok bu dünyayla başka dünyalar arasında mekik dokurken özgür hissediyor. Bir solukta okuyacağınızı düşündüğüm sürükleyici yeni kitabı Uykusuzlar’a gelince, Gülşah bu kez rüyalardan bahsediyor. Bir günün en esrarengiz sekiz saatinde olup […]
Read MoreKaranlığa ve dehaya dair Kafkaesk bir test

Franz Kafka bugün modern edebiyat ikonu, başı haleli bir “açlık sanatçısı” kabul ediliyor ama eserleri esrarını korumaya devam ediyor. Tıpkı kadastro memuru Bay K.’nın gizemli şatoyu izlediği gibi derin bir saygı ve çaresizlikle bakıyoruz onun kaleminden çıkan sözcüklere. İşte, son günlerde elime geçen “Şipşak Kafka” adlı küçük ama güzel kitap, Kafka karşısındaki çekincelerimizi azıcık da […]
Read MoreHüzünlü mağluplar için yazıldı: “Olduğu Kadar Güzeldik!”

“Memleketin, yüzü ışıldayan bütün çocukları gibi, hayatının bir dönemini devrimin, insanın sırtını ılık bir elle sıvazlayan ihtimaline inanarak geçirmişti. Devrim olurdu, olmazdı, orası ayrı mesele. Ama devrime yalnızca inanmanın bile, razı olmamakla doğrudan ilgili, vicdanı serinleten, en olmadık zamanda insanın içini yeşerten bir lezzeti var. Babam ona inanmıştı gençken. İnanılmayacak gibi değildi.” Burcu Yıldızer, hastası […]
Read MoreOkan Bayülgen’den güzel yalanlar

“Yalanlar söylüyorum, geçmişle ve gelecekle ilgili. Bi’ şey elde etmek için değil, yalanlara inandığımdan! Bundan bir hikaye çıkmaz mı? Yalan söyleyenden değil; yalanlardan…” Bu sözler Okan Bayülgen’e ait. Ben geç kalmışım meğer, ama aslında Bayülgen bir süredir minik bir edebiyat blogu açmış, orada bazı kitaplara sesiyle hayat veriyormuş. Kendi yazdığı İnsansız Uzay Aracı adlı hikayeyle başlamış. Onu […]
Read MoreFrancisco Goldman: “Bu kitap âşık olduğum kadının kelimelerden oluşmuş bir portresi”

Çok ama çok güzel bir aşk romanı bu. Kederli olması gerekir, çünkü yazarı onu gerçek bir hikayeden; kendisinden çok genç olan eşi Aura’nın gecikmiş balayları sırasında bir surf kazası sonucu boynu kırılarak ölmesinden yola çıkarak yazmış. Ama hayır, bu kederli bir kitap değil, zira yazar tek bir satırda bile ölümü anlatmıyor, tam tersi hayatı ve aşkı […]
Read MoreHepimiz aynı oyunlarda yaralandık

“‘Bu sene bir tuhaflaştı havalar’ sohbetine malzeme verecek kadar tuhaf şeyler oluyordu havalarda” diyor Mahil Ünsal Eriş. Ben de diyorum ki bu sene bir güzelleşti öyküler. Hani, “İçime bir ad koyacak olsam Leyla derim, öyle güzelim.” Bi tanecik Burcu Yıldızer bu kez Mahir Ünsal Eriş’in geçen yıl hepimizin okuyup hasta olduğu kitabı Bangır Bangır Ferdi […]
Read MoreGrafik Kanon: Harikulâde bir ziyafet sofrası

Publisher’s Weekly, 500 sayfalık Grafik Kanon için “yılın çizgi edebiyat olayı!” demiş. Ve hakikaten doğruyu söylemiş. Bu kitap, uzun zamandır gördüğüm en mükellef ziyafet sofralarından biri. Bu sofrada büyük edebiyat yapıtlarının mini birer çizgi romana dönüşmüş biçimleri var. Gılgamış Destanı, Tehlikeli İlişkiler ve daha neler neler… Mevlana’dan 7 Öğüt, Mayaların kutsal kitabı Popol Vuh hatta Tibet […]
Read MoreYanardağın Altında: Malcolm Lowry’den yıkıcı bir roman

Malcolm Lowry’nin neredeyse bilinen tek romanı olan Yanardağın Altında bir kült roman. Yazar, bir bölümünü II. Dünya Savaşı sürerken yazdığı ve toplam dokuz yılda kaleme aldığı romanda insanlık ruhu ve varoluş ile ilgili temel dertlerini, yarattığı her bir karakterle, ayrı ayrı anlatıyor. Malcolm Lowry ve eşi Jan Gabrial Malcolm Lowry’den yıkıcı bir roman Uzun yıllarını […]
Read MoreMühürlenmiş bir zamanın kilitlerini açan roman

Filiz Kansu’yla tanışmıyoruz. Hakkında bildiklerim de fazla değil. Ehlileştirilemeyen ruhlardan olduğunu, bir de saplantılı bir şekilde yazdığını biliyorum sadece. Kansu bu yazıda gazeteci, yazar arkadaşım Füsun’a “12 Eylül gibi mühürlenmiş bir zamanın kilitlerini açıyorsun, bir çilingir maharetiyle” diyor. İtiraf ediyorum, okurken gözlerim doldu. Romanı eline alıp bir gecede bitiren, sonra da sabaha karşı bu yazıyı […]
Read MoreSimon Garfield’dan şahane kitap: “Tam Benim Tipim”

Bugünlerde Calibri adını çok duyuyoruz. Calibri dünyanın en çok kullanılan yazı fontu. Bizim hayatımıza girme sebebiyse Balyoz Davası. İyi ama bir yazı fontu böylesine kapsamlı bir davanın seyrini değiştirebilir mi? “Nedir bu Calibri’nin aslı astarı” diye merak etmek bizim de hakkımız değil mi? Balyoz Davası’nın seyrini bir yazı fontu mu değiştirecek? Bugünlerde hayatımıza Calibri denen […]
Read MoreFüsun Saka’dan ilk roman: “Zamansız”

Hastane odasında yatarken vakit geçirmek için bir yabancıyla internet üzerinden yazışmaya başlayan kadın kahramanımızın iç dünyasını, chat diyalogları üzerinden aktarıyor Zamansız. Geçmişi sarsıntılı, bugünü sıkıntılı, geleceği belirsiz bir kadını anlatıyor okurlara. Taşradaki bir istasyon şefinin kızı, kabuslarla dolu çocukluk günlerini, sorunlu cinsel ilişkilerini, 12 Eylül dönemi işkencelerini, mutsuz evliliğini anlatırken bir kadının öyküsünü bir dönemin […]
Read More