Egoist okur

KÜRAR: İyileştirici bir hürmetsizlikle bakan hikayeler

Melike Uzun, “Kürar”da iyilikle kötülüğü bazen ayrıştırıp birbirlerinin üzerinden, bazen de eşleştirip birbirlerinin içinden çıkararak anlatırken, daha çok şiddetin zeminine yerleşiyor. İyilikle kötülüğü anlatmak için doğru bir zemin seçildiği için de, şiddet, bakar bakmaz görünen yüzlerinden, kolay kolay seçilemeyecek görünümlerine doğru yüz değiştiriyor. Genişledikçe genleşiyor ve böylece, hem iyiliğin hem de kötülüğün, kısaca insanın en […]

Read More

Cesur bir yüzleşmenin romanı: GÖZLERİNİ KAÇIRMA

“Seni uyandıran, kalçalarına dayanmış sert bir cisim oldu. Üstelik hareket ediyordu. İlk önce ne olduğunu anlayamadın. Çünkü nerede ve kimin kollarında uyuduğunu unutmuştun. Gece, hatırlanmaya çalışılan bir rüya gibi zihninde hayal meyal canlandığında cismin ne olduğunu da anladın. Yatağın sol tarafına, duvarla onun arasında yüzün duvara dönük yatıyordun. Seni yine köşeye sıkıştırmıştı. Belki de felsefe […]

Read More

Doğa’nın hayatı Facebook’ta kaç beğeni alır?

Hakan Bıçakcı, Doğa Tarihi’nde hem unutulmayacak bir kadın karakter yaratmış hem de tam bugünün romanını yazarak ileride 2000’lerin başlangıcındaki edebiyatı inceleyecek olan araştırmacılara iyi bir dönem malzemesi sunmuş. Yazarın eleştirel söylemi kendi hayatımıza dönüp bakmaya ve bu sistemin neresinde durduğumuzu sorgulamaya itiyor bizi. Romanla ilgili aklıma takılan son soru ise şu: Acaba plaza kadınları bu […]

Read More

Hayatla ÇIPLAK temas; hem çok güzel, hem acıtıcı!

“Yaşın ilerledikçe, giyinmeye başlarsın. Giderek daha fazla tabaka edinirsin, bunlar seni duyarsız kılar. Bütün toplum çıplak kalsaydı, önce birbirimizi kucaklar, sonra da toplu harakiri yapardık.” “Kendini çıplak hissetmiyor musun artık?” Babası yavaşça ve üzgün bir ifadeyle başını iki yana sallıyor. “Belki de o kadar çok tabakam yoktur, ama doğrudan temas benim için bir mucize olurdu.” “Yani […]

Read More

Figen Şakacı: “Çocukken kolay küser, yetişkinlikte kolay kırılırız”

İlk romanı 80’lerde geçen Bitirgen’de Figen Şakacı nevi şahsına münhasır kahramanı Hayriye’nin çocukluğunu anlatmıştı. Şimdi devam kitabı Pala Hayriye geldi. Bu kez hikaye 90’larda geçiyor ve Şakacı kahramanının elinden tutmayı, en mahrem anlarında onun yanında durmayı sürdürüyor. Peki ama kim bu Pala Hayriye? İnce, nazlı, nazenin kadınlardan sayılmaz, bu dünyaya kadın olarak gelmiş bile değil sanki. […]

Read More

Tutunduğun anlamlar uğruna neyini verirdin?

“Kızmaya değer şeyler olacaksa, sevinmeye değer şeyler de olacaktır. Sevinmeye değer şeyler olacaksa, demek ki o şeylerin de bir anlamı olacaktır. Ama öyle şeyler yok bu dünyada!” Sesini bir ton daha yükseltip “Birkaç yıl sonra hepiniz ölecek, unutulacak ve hiçbir şey olacaksınız; onun için, kendinizi buna bir an önce alıştırmaya bakın!” dedi. İşte o an, […]

Read More

PALA HAYRİYE: Bir kadının varlık arayışı

Genç bir kadın evden kaçıyor, kalın fitilli kadifesi kirden üzerine yapışmış, kaşı-bıyığı gür Pala Hayriye bu… Figen Şakacı, doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye’nin kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor. Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikâyesi… Ve Figen Şakacı, Bitirgen adını taşıyan ilk romanıyla başladığı büyüme hikâyesine Pala Hayriye’yle devam ediyor. “İstanbul’un göbeğinde bir […]

Read More

Murat Gülsoy’dan “Gölgeler ve Hayaller Şehrinde”

Murat Gülsoy’dan Osmanlı’nın çalkantılı bir dönemindeki toplumsal histerinin, bir akıl tutulmasının romanı: Gölgeler ve Hayaller Şehrinde… Önce kimin hazırladığını çok merak ettiğim bu şahane animasyon videoyu seyredin, sonra okumaya başlayın… Bana öyle geliyor ki bu romanı önümüzdeki dönemde çok düşünecek, çok konuşacak, tartışacağız… “Babamın ölürken yazdığı o satırlar, adamotunun çığlığından başka ne ki!” Onları kıskanıyorum. […]

Read More

ANGELOPOLIS: Naziler insan değil miydi?

Son yılların gözde canavarları Alacakaranlık dizisi dolayısıyla vampirlerdi. (Sadece canavarları değil tabii aynı zamanda arzu ve cazibe odakları da.) Danielle Trussoni’nin Asi Melekler (Angelology) adlı tozu dumana katan romanıysa bizi yarı insan-yarı melek bir ırkla, yani nefillerle tanıştırmıştı. Fakat bu “yanrı insan-yarı melek” meselesine pek kanmayın derim; zira Trussoni’nin nefilleri Sevgililer Günü kartlarında görmeye alıştığınız pembe beyaz tenli, tombul […]

Read More

KOETHI ZAN formülü: 5 gün + 1 saat + 500 kelime…

“Asla Yapma!” son ayların en çok satan uluslararası polisiyesi. Epey kanlı ve basbayağı ürkütücü. Bir nevi “Kuzuların Sessizliği”. Tek fark yazarının kadın olması. Koethi Zan’ın hikayesi de çok şaşırtıcı… Zan, Alabama’da, yani Amerikan taşrasının ücra bir köşesinde, tek bir roman bile okunmayan bir evde büyümüş. Okuma zevkini okuldaki öğretmenleri sayesinde edinmiş. Yale Hukuk Okulu’ndan mezun […]

Read More

Emrah Güler: “Yeni süperlerle tanışmaya hazır mısınız?”

Süper kahraman olduğunuzu öğrenseniz ne yapardınız? Sizi bilmem ama Emrah Güler’in “Sudan Gelen” adlı romanının kahramanı Nehir Nadir, “Süper kahraman olduğunu öğrenmeye kimsenin hazır olduğunu sanmıyorum” diyor. “Bense çizgi roman okumayı, süper kahraman filmlerine gitmeyi hayatından özenle uzak tutan birisi olarak daha da hazırlıksız yakalandım. Hâlâ ara sıra kendime bir süper kahraman olduğumu, dahası süper […]

Read More

ALBERTO MODIANO: “Kitabımın ana teması ÖTEKİ…”

“Alberto Modiano bir fotoğraf sanatçısı… Ancak bu kez yüreğinin ona hissettirdiklerini kaleminin ucuna gelen kelimelerle dile getiriyor. Bu fotoğraflar başka fotoğraflar. Ama tarih duygusu ve hep hatırlanması gereken hikayeler aynı. Metinlerde yakın geçmişin unutulmaz olaylarının hikayelere yansımış halini bulacaksınız. Duyarlılıkla ve incelikle” diyor ünlü Mario Levi, Alberto Modiano’nun öyküyle fotoğrafı birleştirdiği kitabı “Fotoğrafların Öteki Yüzü” […]

Read More

“Örtbas etme kültürü var gücüyle işledi”

“Onun ölümünün ardından adını vermeyen bir kişi ailesini arayarak Mustafa’nın arkadaşı olduğunu söylemiş ve şu bilgileri vermişti: “Çocuğunuzu öldüresiye dövdükleri sırada üzerinde sivil elbiseler vardı, sonra onu bir malzeme deposuna götürdüler. Burada, bir üniforma giydirdiler ve intihar süsü vermek için astılar. Ardından, sivil kıyafetlerini attılar. Onlar gittiklerinde, ben elbiseleri topladım ve size ulaşması için gizlice […]

Read More

ALİS’İN AYAKKABISI: Büyümüyor ama yaşıyor

Can Gürses’i duymuş muydunuz? Kitap-lık dergisine yaptığı röportajlardan yahut Bir+Bir için hazırladığı Edebiyat Gardrobu sayfalarından hatırlayabilirsiniz. Acayip yetenekli bir kalem olan dünyalar güzeli Can’ın ilk romanı da yayınlandı: En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın… Kemal Gökhan Gürses’in illüstrasyonlarıyla zenginleşen bu nefis romanı okumalısınız. Önümüzdeki hafta Can’la röportajımızı okuyunca zaten koşa koşa gidip alacaksınız. Ama o zamana dek […]

Read More

Hayatın anlamını Ayakkabı Takas Merkezi’nde öğrenin

Elimde On Derin Ayak İzi diye bir kitap var, işte okuduklarımdan bir bölümün özeti… Acı & Tatlı Sarmaşık adlı spiritüel yaşam merkezinde Endişe Arıtma Tesisi, Rüya Danışma Merkezi gibi bölümler var, en enteresanı da Ayakkabı Takas Merkezi. Bu, metaforik bir terim aslında. Zhuizm’e göre her birey, özel hazırlanmış bir çift ayakkabıyla gönderiliyor dünyaya. İnsanoğlu ona […]

Read More