Egoist okur

Hem tanıdık hem de alabildiğine yabancı: Doppelganger

Alt başlığı “Ayna Dünyaya Yolculuk” olan Doppelganger, Hayır Demek Yetmez, Yanıyoruz, Bu Her Şeyi Değiştirir, No Logo ve Şok Doktrini gibi kitapların yazarı Naomi Klein’ın son kitabı. Klein, “ayna dünya” kavramıyla gerçek dünyanın çarpıtılmış ve kurgusal bir versiyonunun dijital ortamda egemen hale geldiğini ve bu durumun bireylerin gerçekle bağlantısının kopardığını anlatıyor. Doppelganger, Naomi Klein “Gölgesiyle karşılaşıp onu kabul edemeyen kişi, kayıp bir ruhtur” […]

Read More

Selim’i o büyük sofraya uğurlarken

Yazının bir iki paragrafını almıştım ama madem sayı artık piyasada değili, tamamını koyabilirim o halde… Gene de girişi falan ellemedim, öyle bıraktım :) Canım Filiz Aygündüz’ün ricasıyla Milliyet Sanat dergisine bir Selim İleri yazısı yazdım. “Hepimizin bildiği Selim İleri’yi istemiyorum bu yazıda, onu daha içeriden anlat,” dedi Filiz. Ben de öyle yaptım. Aşağıda yazının başlarından […]

Read More

“Başka kimsede olmayan bir Kafka havası”

Yazıyı birkaç ay önce, öykücü, romancı, denemeci, yayıncı Ferit Edgü’yü kaybettiğimizde yazmıştım, “Şimdi onu yeniden, yeniden okumak ve tartışmak zamanı. Bir edebiyatçının en ihtiyaç duyacağı şey bu çünkü. Göçüp gittiğinde bile,” demiştim. Siteye almadığım yazıları bir araya getiriyorum, o yüzden bu anma yazısı geç de olsa burada yerini alsın. Birkaç yıl önce Egoist Okur’a gönderdiği yargıç Karak’ı okumak için Ferit […]

Read More

“Hikâye satıcılığı” olarak hikâye anlatıcılığı

“Herkesin ağzında bir ‘anlatı’ lafıdır gidiyor,” diyen ve bu anlatı enflasyonunu bir çeşit anlatı krizinin varlığına bağlayan Byung-Chul Han, Anlatının Krizi adlı kitabında, “Bütün bu storytelling yaygarasının ortasında, kendini anlam ve istikamet eksikliğiyle açığa vuran bir anlatı boşluğu hüküm sürüyor,” diye devam ediyor sözlerine. Peki ama anlatıya dair neyin krizi bu ya da neyin eksikliği? […]

Read More

PATİKALAR ÜZERİNE: Yeryüzünün bağlantıları

Yürümek herkese iyi gelir. Fiziksel olarak bizi daha sağlıklı yaptığı yetmiyormuş gibi zihnimizi sakinleştirmek, düşüncelerimizi berraklaştırmak için de mükemmel bir araçtır. Kanıt isteyenler en yaratıcı fikirlerini yürürken bulduklarını söyleyen Nietzsche, Kant ve Rousseau gibi düşünürlere başvursun. Yahut Robert Moor’un Patikalar Üzerine adlı kitabını okusun. Patikalar Üzerine: Bir Keşif Umay Ana, nasıl Al Karısı oldu? Patikalar […]

Read More

Alışmayı, sindirilmeyi, susturulmayı reddetmenin romanı

Mavi dikkat çekici bir işti benim için. Bir kere editörü yakın arkadaşımdı. Tolga Meriç’i siz de bu sitedeki yazılarından, röportajlarından tanırsınız muhakkak. Künyede tanıdığım başka isimler de vardı, mesela çok sevdiğim romancı İnci Aral. En önemlisi de, çok güzel yazılmış bir romandı. Ensest, pedofili gibi konuları işliyor, bunu yaparken rahatsız edici olmaktan, sarsmaktan çekinmiyor, her satırında […]

Read More

Aydınlıkta ve karanlıkta Paul Auster

Yaşadığı süre boyunca Paul Auster kadar sevilmiş az yazar vardır. Oysa zamanında onu kıyasıya eleştirenler de olmuştu. New Yorker dergisinin ünlü eleştirmeni James Wood bunlardan biriydi mesela. İstedim ki, Auster’ı bir yazıyla anarken hem onun hayatına ve vasiyet romanı Baumgartner’a gelene dek yazdıklarına kısaca bir göz atalım hem de eleştirenlerin söylediklerine kulak verelim… Paul Auster’a […]

Read More

Zavallılar’ı niçin okumalı?

Alasdair Gray’in Zavallılar romanını beyazperdeye uyarlayan Yorgos Lanthimos’un -nedense- atladığı çok mühim kısımlarından bahsedeceğim bu yazıda. En basitinden kitapta kahramanın bizzat Alasdair Gray tarafından çizilmiş portresinin altında neden “Bella Baxter” değil de “Bella Caledonia” yazıyor olabilirdi mesela? Sonra Gray niçin kahramanımızı anlatırken “Geleceği parlak bir ulusun emekleme günlerinden” söz ediyordu. Bella neden durmadan “Bana daha çok […]

Read More

İhanetin terimi: Öp ve Anlat

1970’lerde glam rock’ın gaza getirdiği heyecanlı eleştirmenlerin, şarkı sözlerini edebiyat saydığı Bryan Ferry “Kiss & Tell” adlı şarkısını kimin için yazmıştı, kimin için köprüleri yakıp “öp ve anlat” demişti? Peki 21. yüzyılın çeşit bolluğundan başları dönmüş “cool” eleştirmenlerinin, kitaplarını pop müziğin yazıdaki karşılığı saydıkları Alain de Botton’un aynı adlı romanı? O kimin için yazılmıştı? Henry […]

Read More

İnsanlığın en mahrem anlarının tarihi

Geçen hafta Kalben’in evine habersiz girildi, köşe bucak kurcalandı, birileri hiç hakları olmadığı halde o evde gördüklerini filme çekip utanmadan yaydı ya, aklıma çok eski bir yazım geldi. Yeniden yayımlamanın zamanıydı belki de. Georges Duby ve Philippe Aries’in hazırladığı beş ciltlik ve 800 sayfalık Özel Hayatın Tarihi’ne, bize savaşların, antlaşmaların, ülkelerin tarihini değil, şahsa mahsus […]

Read More

Büyük soru: Sonsuz gece mi, bir anlık haz mı?

Geçenlerde Zeynep Uysal ile Murat Gülsoy’un Eksik Mecaz podcastini dinliyordum. İkinci bölümde sanırım, Zeynep Uysal’ın Goethe’nin Faust’undan seçtiği bir alıntıya bayıldım. (hem ayrıca favori yazınsal karakterimle ilgiliydi bu alıntı.) “Dur geçme öyle güzelsin ki diyecek olursam o âna, vur beni istersen zincirlere, hazırım o zaman yok olmaya, o zaman çalsın ölüm çanları, o zaman tamamlanır […]

Read More

Mizah duygusunu yitiren bir dünyada Milan Kundera

Bir yazar düşünün; daha 40 yaşına gelmeden Nazilerin, ülkesini işgal ettiğine, aynı toprakların birkaç yıl sonra Stalinizme teslim olduğuna, Prag Baharı’yla gelen özgürleşmeye ve ardından bastıran yoğun Sovyet zorbalığına şahit olsun, dahası bunların hepsini romanlarında anlatsın… Kundera’nın ruh ve beden, hafıza ve unutuş, çıplaklık ve hazımsızlık, uçma arzusu ve zemini terk edememe, aşkın siyaseti ve […]

Read More

Knut Hamsun’dan trajik bir aşk hikâyesi

Nobel ödüllü edebiyatçı Knut Hamsun, Victoria adını taşıyan incecik ama güzel, güçlü ve şiirli novella’sında sınıf ayrımcılığı ve toplumsal baskının belirgin olduğu bir toplumda aşkın imkansızlığından bahsediyor. Victoria’yı satın almak için Knausgaard: “Hayatı kitaplar değil edebiyat değiştirir” Knut Hamsun’dan trajik bir aşk hikâyesi Ünlü yazar Arthur Koestler, Knut Hamsun’un Victoria’sını “Tarihin en büyük aşk hikâyelerinden […]

Read More

Ágota Kristóf’un dilini masallardan ödünç alan üçlemesi

Macar yazar Ágota Kristóf’un savaş ve kıyım, zorbalık ve başkaldırı, aşk ve yalnızlık, arzu ve kaybediş, gerçek ve kurmaca gibi kavramlar üzerine kurduğu ve dilini masallardan ödünç aldığı üçlemeyi, yani Büyük Defter, Kanıt ve Üçüncü Yalan’ı okudunuz mu? Büyük Defter / Kanıt / Üçüncü Yalan Agota Kristof Çeviren: Ayşe İnce Kurşunlu Yapı Kredi Yayınları Kitaplarda […]

Read More

Şiirin Gılgamış Destanı’yla başlayan tarihi

Şiirin Kısa Tarihi adlı yapıtı en güzel anlatan şey yazarın ilk cümleleri: “Şiir nedir? Müziğin sesle ilişkisi neyse, şiirin dille ilişkisi odur. Şiir, özel kılınmış dildir. Özel kılındığı için hatırlanacak ve değerli görülecektir. Elbette ki her zaman bu şekilde işlemez. Yüzyıllar boyunca binlerce şiir unutulup gitmiştir. Ama bu kitap unutulmayanlar hakkındadır.” Şiirin Kısa Tarihi Şiir […]

Read More