Posted by gülenay börekçi on July 25, 2018 · Leave a Comment
Herkes sanattan söz ediyor ama sanatın ne işe yaradığı meçhul. Tamam, koleksiyonerler, galeri sahipleri, yayıncılar ve daha bir sürü profesyonel için önemini anlıyoruz. Ama bir sanat eseri ona hayranlık duyan kişide ne gibi bir değişime yol açar, işte o biraz belirsiz. “Terapi Olarak Sanat”ın yazarı Alain de Botton ise, sanatın kusurlarımızı düzeltmemizde, en sıradan ikilemlerimizi […]
Read More
Bu yazı yazar, şair, romancı, ressam ve iyi insan John Berger‘in “Görme Biçimleri” adlı kitabındaki bir anekdottan yola çıkarak yazıldı. Hayata, ölüme ve sanata dair. İsimsiz heykeller kenti İstanbul Berger ve Kokoschka anekdotları vesilesiyle bir başka ressamın, Cezanne’ın söylediklerini hatırlayalım: “Dünyanın yaşamından bir dakika geçiyor, onu olduğu gibi resmedin.” Ölüme meydan okuyanlar John Berger ve […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on April 21, 2018 · Leave a Comment
Tim Parks New Yorker için James Joyce, Charles Dickens, Thomas Hardy ve D.H. Lawrence’la tanışmanız, buluşmanız halinde yaşayacaklarınızı yazmış. Ama tabii söz konusu edebiyatçılara pek de sevecen davranmamış. Yerden yere vurmuş onları, karakterlerinin en berbat, en dayanılmaz, en pislik özelliklerini ifşa etmiş. Hepsini çok sevdiğim yazarlar olduğu için, başta biraz bozulduğumu, Parks’ın neden böyle yaptığını […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on April 8, 2018 · Leave a Comment
Marcel Proust’un 9,609,000 harften oluşan (Fransızca orijinali) şahane romanı “Kayıp Zamanın Peşinde”si en uzun roman. Her şeyi bilen Umberto Eco’ya göre, Augusto Monterroso’un yedi kelimelik “El Dinosaurio”su ise en kısa roman. Türkçesi dört kelime: “Uyandığında, dinozor hâlâ oradaydı.” Yine de fikrim aynı. Ben klasikleri ve birkaç istisnayı bir kenara bırakırsak, uzun roman sevmeyenlerdenim. Anlatayım… Adorno’dan […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on March 28, 2018 · Leave a Comment
“Edebiyat ölüyor mu diye endişelenmemize gerek yok, çünkü hiç bu kadar fazla edebiyat olmamıştı. Belki artık musibete bir sağlık uyarısı eklemenin zamanı gelmiştir,” diyen Tim Parks’tan kaçırılmayacak bir kitap önereceğim. Metis Yayınları’ndan çıkan “Ben Buradan Okuyorum”, yazarından yayıncısına, eleştirmeninden okuruna kitapla, edebiyatla ilgili benzersiz bir sorgulamalar silsilesi… Çeviride kaybolanları da sorgulamış. Mesela yıllardır aklıma takılan […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on March 17, 2018 · Leave a Comment
“Alacakaranlık Kuşağı” diye bağımlısı olduğum bir dizi vardı. Bir bölümünde dilini kaybeden bir adam anlatılıyordu. Adam günün birinde çevresindekilerin “öğle yemeği” yerine başka bir şey, yanlış hatırlamıyorsam “dinozor” dediklerini işitiyordu ve “Dinozora gidelim mi?” sorusu ondan başka kimseye acayip gelmiyordu. Günler geçtikçe “yerini şaşırmış” kelimelerin sayısı hızla artıyor, aralara son hızla tamamen anlamsız ses öbekleri […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on February 23, 2018 · Leave a Comment
Portlandlı tutkulu okur Ursula K. Le Guin, bir süre sonra kendi hikayelerini yazmaya karar veriyor. Her gece çocukları uyuttuktan sonra sabahlara kadar yazdığı öyküleri beğenen yok. Hangi dergiye gönderdiyse red cevabı alıyor, şurada burada tek tük şiirleri çıksa da editörler onun yazdıklarıyla ilgilenmiyor. Peki ya sonra? Okuyalım… Gülenay Börekçi Ursula K. Le Guin: “Bu yaşımda, […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on February 23, 2018 · Leave a Comment
Bazı kitaplarla aranızda ilk görüşte aşk olur. Daha kapağını gördüğünüzde, içinizde coşkuya benzer bir şey kabarır. “Bunu hemen okumalıyım” dersiniz. Kendinizi kitabın isminin yahut kapağının vaat ettiği dünyaya yakın hissettiğinizden mi, yoksa size o kitapta hayatınızı kolaylaştıracak, güzelleştirecek bir sır varmış gibi geldiğinden mi, bilmem… İşte Sarah Bakewell’in tam adı “Nasıl Yaşanır ya da Bir […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on February 23, 2018 · Leave a Comment
Toplu olarak bakıldığında Joyce’un yazdıkları ülkesi İrlanda’ya ve halkına bir armağan da sayılabilir aslında. Dublin, gecesi ve gündüzüyle, sokakları ve en kuytu mekanlarıyla, tarihi ve geleneğiyle, soğuk kış aylarında şehrin ve mezarlıkların üzerini örten karıyla Joyce’un romanlarında ve öykülerinde canlandı, kağıt üzerinde de yaşayan bir yere dönüştü. Edebiyat, karın James Joyce’un “Dublinliler”inde yaptığını bile yapamayacaksa […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on February 8, 2018 · 2 Comments
“Merak ediyorum, bende bir delilik var mı diye. Yoksa aşk delilik mi? Bir an seni bir bakire ya da Madonna gibi, bir an sonraysa utanmaz, küstah, yarı çıplak ve açık saçık bir kadın olarak görüyorum! Ya sen beni nasıl düşünüyorsun? Benden iğreniyor musun?” James Joyce, sonradan karısı olacak Nora Barnacle ile 1904’ten 1924’e kadar aralıklarla mektuplaşmış. […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on January 30, 2018 · Leave a Comment
Zoran Zivkoviç okudunuz mu hiç? Alacakaranlık kuşağında geçen tuhaf, yaşanması olanaksız ama kışkırtıcı öyküler yazıyor. “İmkansız Karşılaşmalar” adlı kitabını hatırlayalım. Tadına doyulmaz bir kitap, yazarla Egoist Okur için kısa bir sohbet gerçekleştiren Ayşe Kilimci’ye göre Zivkoviç’in dilimizde yayınlanan en esaslı yapıtı. Öldüğünün farkında olmayan birine hayata dönüş fırsatı sunulursa tepkisi ne olur sizce, nasıl tercihler […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on December 31, 2017 · Leave a Comment
Douglas Coupland‘ın bir öyküsünde okuduğum aşk tarifi ve Clive Barker‘ın bir yerlerde karşıma çıkan formüle etme çabası terk edilmiş birini teselli etmeye yarar mı? Açıkçası ben denedim, pek işe yaradı diyemem ama göz yaşları içindeki bir arkadaşımı biraz olsun güldürebildim. Belki size de iyi gelir. Gözetleme teknikleri ve ilişki temrinleri Douglas Coupland, Clive Barker ve […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on November 7, 2017 · Leave a Comment
Filozof, dahi, kültürel şeytan avcısı Witold Gombrowicz’in külliyatı ilk kez toplu olarak yayınlanıyor. Everest’ten çıkan ilk kitap, otobiyografik roman “Trans-Atlantik” ve ardından gelen “Kosmos”. Sırada Gombrowicz’in 1952-69 arasında bir dergide yayımladığı “Günlükler” var. Sürgündeki bir edebiyatçının tıpkı günümüz bloggerları gibi hayatının en mahrem ayrıntılarını okurlarıyla paylaşması heyecan verici. Eduardo Galeano: “Yazarlar dürüst olmalı, politik olmaları […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on October 14, 2017 · 1 Comment
Sinema dergisi Rabarba’nın Ekim sayısı okurları büyük romancımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yayınlanmamış senaryolarıyla buluşturuyor. Dergiyi edinmenizi hararetle tavsiye ederim ama öncesinde Tanpınar’ın araştırmacı yazar Handan İnci ve ekibi tarafından gün ışığına çıkarılan senaryolarına, film eleştirilerine kısaca bir göz atmaya ne dersiniz? Martin Riker: “Tanpınar, Batı dünyası için heyecan verici bir keşif” Bu sayısıyla arşivinizde bulunması […]
Read More
Posted by gülenay börekçi on October 13, 2017 · Leave a Comment
“Kendini Amerikalı sayan bir Anadolulu, Rum sayan bir Türk, Türk sayan bir Rum, Anadolulu sayan bir Amerikalı, New Yorklu sayan bir göçmen, göçmen sayan bir New Yorklu, hem hepsi hem de hiçbiri. Üst üste binmiş kimliklerin çoğaltırken azalttığı, güçlendirirken zayıflattığı bir adam. Adı Elia. İlya, İlyas, Aliya. Soyadı Kazancıoğlu. Kazan.” Zülfü Livaneli’nin Amerikalı yönetmen Elia […]
Read More