Egoist okur

Dünyanın en çok tüketilen içeceğinin hikayesi

En sevdiğim yayınevlerinden biri olan Kitabevi Yayınları’yla tek derdim bir internet siteleri olmaması. Yine de yeni, güzel neler yapmışlar diye internetten bakmaktansa Cağaloğlu’na gidip Memet Varış’ın çayını içmek ve oradaki başka kitap tutkunlarıyla sohbet etmek elbette çok daha güzel. Kitabın yerini hiçbir şey tutamasa da insan insanla terakki eder çünkü.

Birçok güzel kitabından başka sadece bir konu üzerine farklı yazıların olduğu bir serisi de var. Bu seriden ben “Çay Kitabı”, “Türk Kahvesi Kitabı”, “Ayna Kitabı”, “Ehli Keyfin Kitabı”, “Saç Kitabı”, “Fal Kitabı” ve “Lanet Kitabı”nı okudum. “Tuz Kitabı”, “Ekmek Kitabı”, “Balık Kitabı”, “Nuh Kitabı”, “Yorgan Kitabı” da öncelikli olarak alınıp okunmayı bekliyor. Ayrıca “Ramazan Kitabı”, “Ağıt Kitabı”, “Tütün Kitabı” ve “Hapishane Kitabı” da var, tavsiye ederim.

Bugün bir çay tutkunu olarak kesinlikle kayıtsız kalamadığım “Çay Kitabı”ndan bilgilerden derlediğim bir yazıyla buradayım.

Okuma tavsiyesi

Çay Kitabı, Mustafa Duman

cayin tarihi kitabevi yayinlari arzu akgun

Arzu Akgün bu kez çayın tarihini yazdı

Çayın hikâyesi Çin’de başlar. Rivayet o ki; İmparator Shennong bir ağacın altında oturmuş içme suyu kaynatmaktadır. Ağacın yapraklarından bazıları suya düşer ve İmparator ortaya çıkan kokudan ve aromadan çok hoşlanır. Takvimler MÖ 2737’i göstermektedir.

Bu hikâyenin sonradan yazıldığı belli olsa da çay ağacının anavatanının Çin olduğu ve çok eskilere dayandığı doğrudur. MÖ 420 civarında ise yine Çin’deki Zen Budist Rahipler, çay yapraklarını meditasyon yaparken istedikleri gibi odaklanmak için kullanırlar. Manastırlarının yanında çay yetiştirirler ve satarlar. Çiftçiler nasıl çay ekileceğini öğrenmiş, çay artık günlük hayatın bir parçası olmuştur.

618- 907 yıllarında, Tang Hanedanı döneminde, Yunnan’daki çay üreten bölgelerle Çin ve Tibet’teki tüketicileri birleştiren “Tarihi Atlı Çay Yolu” kurulur. Japon ve Koreli Budist rahipler Çin’den çay tohumları alırlar ve yetiştirirler. Bu ülkelerdeki o dönem başlayan çay ritüellerinin bazıları günümüze kadar varlığını korumuştur. 828’de çay tohumları Kore’ye ulaşmış ve Kore’nin güney ucundaki Hwagae köyü yakınlarındaki Jiri dağı civarına ekilmiştir.

Yine Tang Hanedanından bir bilim adamı Lu Yu Cha Ching, Çay Kitabı’nı 760-762 yıllarında yazar.

Moğollar, 1271’de Çin’i işgal edince Çinlilerin incelikli çay kültürü yerine kendi çay kültürlerini getirirler ve özgün Çin çay alışkanlıkları yok olmaya yüz tutar. Ming Hanedanı gücü yeniden eline aldığında ise çay işleme yöntemleri değişir, kalıplar halindeki çay kütlelerinin yerini ayrı ayrı yapraklar alır.

Çayın tarihi aslında bize dünya tarihinin de nasıl şekillendiğini anlatır. 1590’larda Portekizli misyoner rahipler, Çin’den yazdıkları mektuplarda çayı tarif etmektedirler. 1610’da Portekizliler, Çin’de çay ihracatına başlamışlardır.

Portekizliler çay içen ilk Avrupalılardır ancak çayı popüler yapan Hollandalılar olur. En büyük çay ihracatını yapan Hollandalılar, diğer Avrupa ülkelerinde de çayın ticaretini yaparlar. 1619’da, Endonezya’dan diğer Avrupa ülkelerine göndermek için Batavia’da bir liman kurarlar. Başlangıçta yüksek fiyatı nedeniyle özellikle zenginlere hitap eden bir içecektir.

Çay başlangıçta zengin ve soylu sınıfa mahsus olarak kalır, daha sonra ise zamanla kısıtlı miktarla da olsa erişimi mümkün olmaya başlar.

Londra’da, bir gazetedeki çay reklamı, o zamanlar “Çin içeceği” olarak bilinen çaya Londra’da bir kafede erişilebileceğini haber verdiğinde takvimler 1658 yılını gösteriyordur. O sıralar İngiltere’de çok az miktarda çay vardır.

Çaya artan talep ve ilgiyle beraber çay ticareti de yoğunlaşır.

The East India Company, 1664’te, Java aracılığıyla Çin’den İngiltere’ye çay ihraç etmeye başlar.

Çayın İngiliz sosyetesinde popüler olması ise Portekizli Prenses Bragançalı Catherine sayesinde olur. İngiliz Kralı II. Charles ile 1662’de evlenen Prenses, misafirlerine çok sevdiği çaydan ikram ederek çevresinde de bu alışkanlığın oluşmasını sağlar.

Çayın popülerleşmesi çay ticaretini de hızlandırır. Kral II Charles çaya yüzde 119 oranında vergi koyar.

1689’a geldiğimizde ise Rusya-Moğolistan arasındaki Çay Yolu, Sibirya üzerinden çay ticaretini hızlandırıyordur.

Çayın dünya tarihini şekillendirmesini anlatırken elbette Boston Çay Partisi’nden bahsetmemek olmaz. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın başlamasında da çayın parmağı vardır. İngiliz hükümetinin çaya özel vergiler koyması sebebiyle ise 16 Aralık 1773’te Amerikalılar Boston Limanı’ndaki çay yüklü İngiliz gemilerine çıkarak 342 sandık çayı denize atarlar. Kimileri tarihe “Boston Çay Partisi” olarak geçen bu olayın hafızalarda yer etmesi nedeniyle bugün Amerika’da kahvenin çaydan daha popüler olduğunu söylerler.

Bir yandan da çayın nerelerde ve hangi koşullarda daha iyi yetişeceğine dair araştırmalar sürmektedir. Doğabilimci Joseph Banks, 1778’de, İngiliz Hükümetine çayın kuzeydoğu Hindistan’da daha iyi yetişeceğini söyler.

İngiliz Başbakanı William Pitt, 1784’de, çaya konulan vergiyi yüzde 119’dan yüzde 12,5’a düşürünce çay, üst sınıfın hegomanyasından çıkıp işçi sınıfı için de erişilebilir hale gelir.

Çay deyince hiç şüphesiz aklımıza ilk gelen şeylerden biri de “çay saati”dir. Çay saatinin mucidi yine bir kadındır ve tıpkı Portekizli prenses gibi misafirlerine ikramda bulunurken başlatmıştır bu geleneği. 1783-1857 yılları arasında yaşayan ve Kraliçe Victoria’nın da yakın arkadaşı olan Bedford Düşesi Anna Russell, yemek aralarındaki uzun boşlukları doldurmak için çayın yanına sandviçler hazırlatır. Bunu verdiği davetlerle çevresinde de yaygınlaşmasına sebep olunca bir geleneğin öncüsü olur.

Çayın yaygınlaşması elbette beraberinde başka ticaret alanlarını da getirmiştir. Porselen fincanların ayrı bir önemi vardır artık. Avrupalı zanaatkârlar 18. yüzyıl ortalarında porselen yapımında daha uzmanlaşmışlardır. Öğleden sonra içilecek çaylar için porselen çay takımları üretmek, o dönem için yükselen bir iş alanıdır. Kaliteli Çin porseleninden yapılmış fincanların kenarları genelde yaldızlıdır ve bu sayede geceleri ışığı daha güzel yansıtan fincanlar ortaya çıkar.

Çay bitkisinin tanınması, yaygınlaşması, bunun üzerine iş imkânları oluşması insanların arayışlarını da hızlandırır. 1823’te Hindistan Assam’da farklı yerel çay bitkileri keşfedilir. 1835’te Assam’da ilk işlenmiş çay bitkileri yetiştirilir. 1837’e geldiğimizde artık Amerika direkt olarak Çin’den çay ticareti yapmaya başlamıştır. 1840’larda Amerikalılar çay ticaretini daha hızlandırmak için “Clipper” denen daha süratli gemiler kullanmaya başlar.

İngilizlerin 1869’da, Sri Lanka’da çay üretmeye başlamaları, çay fiyatlarını kayda değer bir şekilde düşürür. 1872’de buharlı gemilerin kullanılmasıyla birlikte ise çay üretimindeki maliyet ve harcanan süre de düşer.

Çayın bütün bu yolculuğu süresinde, sıra poşet çaya gelmiştir. 1908’de New Yorklu çay tüccarı Thomas Sullivan, müşterilerine çay numunelerini ipek torbalarda gönderir ve bilinçsiz de olsa poşet çayın ortaya çıkmasına hizmet eder.

Çay, dünya tarihinin belirlenmesinde rol oynarken olup bitenler de tabii ki çay tüketimini etkiler. 1939-1945 yılları arasındaki, II Dünya Savaşı sırasında çay karneye bağlanır ve önemli çay ticaret yolları kapatılır. Daha sonra 1957’de Rotorvane makinesinin icadıyla ise çay üretimini daha etkin ve verimli hale gelir.

Çayın popülaritesi tarih boyunca giderek artmıştır. Çay şu an bütün dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecektir.

Arzu Akgün

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments