Evin içindeyken ve hava bulutluyken de piknik yapabilmek için
Gary Snyder der ki: “Kirlenmeyi ve dağılmayı sevenler vardır. Gözlerini açar açmaz kahveye sarılır, geceyi birayla tamamlarlar. Temiz kalabilenler, kendilerinin ve diğer her şeyin değerini bilenler ise güne sütle başlayıp geceye meyve suyuyla son verirler. Bir de iki türlüsünü de sevenler, ikisi birden olanlar vardır; onlar çay içerler…”
Gary Syder’ın kim olduğunu bilmiyorsanız okuyun. Bu yazı en azından merak etmenizi sağlayacak.
Cat Stevens’tan Led Zeppelin’e, Nirvana’dan Belle and Sebastian’a içinden “çay” geçen şarkılar
Tek başına çay içilmez…
“Kirlenmeyi ve dağılmayı, dağılanları toplamayı sevenler vardır. Onlar gözlerini açar açmaz kahveye sarılır, geceyi birayla tamamlarlar. Temiz kalabilenler, kendilerinin ve diğer her şeyin değerini bilenler ise güne sütle başlayıp geceye meyve suyuyla son verirler. Bir de iki türlüsünü de sevenler, ikisi birden olanlar vardır; onlar çay içerler…”
Gary Snyder’ın bu sözleri bilemezsiniz nasıl güzel geldi bana. Kahve üstüne kahve devirdiğim gençlik günlerimi hatırladım, son zamanlarda sebze meyve sularına merak salışımı düşündüm. Fal bakan olmazsa kahve içmiyorum artık pek, sebze meyve sularıysa işte susuzluk gideriyor, açlık bastırıyor, o kadar. Lakin insan yetinemiyor tek bir şey olmakla; canı istediğinde kirlenmeyi de seviyor, vakti geldiğinde arınmayı da gereksiniyor.
Kim bu Gary Snyner derseniz, konuyla bir alakası yok ama söyleyeyim yine de; Jack Kerouac’ın ‘Zen Kaçıkları’ diye çevrilen kitabındaki Japhy Ryder karakterine ilham veren adam, Pulitzer ödüllü bir şair ve çevreci.
Ben yeni keşfettim çayın nefasetini, ruha iyi gelmesini, bedene enerji vermesini, düşünceleri harekete geçirmesini, mutsuzluğu seyreltmesini… Her fincan çayla yeni bir yolculuğa çıkmayı… Çay içilen her yerin bir biçimde sıcak bir yere, “eve” dönüşmesini… En çok da insana oyun oynuyormuş hissi veren hazırlanış biçimini… “Çay içmek siz içerdeyken ve hava bulutluyken de piknik yapabilmektir” diyen yazar Alice Walker haklı bence.
Hayır, poşetin üstüne sıcak suyu boca etmekten söz etmiyorum. Benim dediğim, “gerçek” çay hazırlamak… Önce incelikle seçmek o gün, o an, o yerde hangi çayı içmenin hoşunuza gideceğini. Sonra suyu ekleyip ağır ağır demlenmesini beklemek, mis kokusunu içinize çekmek, çayınızı ince belli bardaklarla, zarif fincanlarla servis etmek… Üzümlü-tarçınlı kurabiyeler koymak küçük bir tabağa. Ve bütün bunlar olurken, muhabbeti sürdürmek. Çünkü biliyor musunuz, çay hiçbir zaman tek başına içilmez. Onu kahveden ayıran en önemli özellik de budur. Yani insan çay içerken hep süregiden bir sohbetin içindedir, tek başınayken bile…
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest