Egoist okur

LANETLİ: Çirkin olduğunda daha güzelsin! 

Epeydir okumak istiyordum Gregory Maguire’ın imzasını taşıyan “Lanetli”yi. Okuyunca gördüm ki, kötüler değişmiyor. Katıksız iyilerse masallarda bile yok artık.

Öpüşmenin sonu hep kan revan…

Çirkin olduğunda daha güzelsin!

Gregory Maguire imzalı bir kitapta rastladım ona.

Epeydir okumak istiyordum zaten adı “Lanetli” olan bu kitabı.

Gerçekte zayıf ve korkak bir adamdan başka bir şey olmayan ama gölge oyunu efektiyle kendisini olduğundan çok daha büyük gösteren sahte büyücüsü, iyi ve kötü cadıları, güzel ve çirkin yaratıkları, iksirleri hatta bol entrikalı büyücülük okuluyla, nasıl söylemeli, tam ağzıma layıktı. Ama işte okuyamamıştım bir türlü, denk düşmemişti.

Geçen gece arkadaşlarımla peynir, şarap, sohbet üçlüsünün tadını çıkarıyorduk ki masanın ortasına “pat” diye düşüverdi. Yani aslında tam öyle olmadı galiba ama şarabın etkisiyle bana düşmüş gibi geldi.

“Lanetli”, aslında “Oz Büyücüsü”nün ters yüz edilmiş hali. Kahramanı, Batının Kötü Cadısı. Bebekliğinden itibaren onun hayatı anlatılıyor. Nasıl kötü biri olduğu, daha doğrusu nasıl bir türlü tam kötü olamadığı… İyi Cadı’nın hainliğini görüyor, büyücülük okulunda en hızlı yükselenlerin entrikayı en iyi becerenler olduğunu keşfediyoruz ve kötülüğe alet olan sersem iyilere üzülüyoruz.

Yeşil teninden ötürü azınlıkta kalmaya mahkûm olan Elphaba, en sevdiği insanın başına gelenlerden sonra yüzünü karanlık tarafa çeviriyor. Beden yaptığı yanlışlar için ruhtan özür diliyor, ruh ise davet edilmeden girdiği bedenden kurtulmayı arzuluyor… Oysa bazen insan çirkin olduğunda daha güzel.

“Lanetli”nin yazarı Gregory Maguire bir eşcinsel, azınlık psikolojisini iyi biliyor belli ki, o yüzden kitabına siyasi bir boyut da katabilmiş. Şöyle diyor: “Ben çocukken herkes Nixon’un gençleri, Vietkong’un Kötü Cadı’sıyla savaşmaya gönderdiğini sanıyordu. Oz ülkesinden hiç çıkmayan Büyücü’ye benzer bir şekilde Beyaz Saray’dan dışarı adım atmayan Nixon, şüphecilerin sorularını cevaplamayı hep reddediyordu.”

Görüyorsunuz ya, kötüler pek değişmemiş. Katıksız iyilerse masallarda bile yok artık. Ne biri ne öteki olamayanlara gelince; hep ve en çok onlar hatırlanıyor.

Gülenay Börekçi

Lanetli

Frank L. Baum’un “Oz Büyücüsü” kitabında Dorothy Batının Kötü Cadısı’nı yendiğinde hikâyeyi sadece onun gözüyle gördük. Peki ya karşı taraftaki esrarengiz cadı? O nereden çıkmıştı? Neden bu kadar kötüydü? Daha doğrusu kötü müydü?

Gregory Maguire’ın yarattığı dünya öyle canlı ve zengin ki, Oz artık o çocuk filminde seyrettiğimiz Oz değil. Hayvanlar sadece konuşmuyor, birinci sınıf vatandaşlık hakları için mücadele ediyorlar. Munchkindlandliler’se orta sınıf konforuna kavuşmaya can atıyorlar. Teneke Adam’ın astığı astık, kestiği kestik. Büyüdüğünde Batı’yı şerriyle titreten, küçük yeşil kız çocuğu Elfaba da işte zeki, sinirli, hayatı boyunca yanlış anlaşılmaya mahkum bir mahluk. İyi ve kötü hakkında içimize nakşolmuş tüm önyargılara meydan okuyor.

Lanetli, Nazi Almanyası’ndan Nixon Amerikası’na kadar her şeyi taşlayan muhteşem bir alegori. Mükemmel bir kara mizah ürünü, edebi bir şölen, iyi ve kötü üzerine derin bir felsefi çalışma, Oz’un gizli kalmış tarihi.

İnsan her ayrıntısından zevk alıyor ve Elfaba’yı anlamaktan, ona hayranlık duymaktan kendini alamıyor.

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments