Egoist okur

SORUYORUM: Sanat sadece parası olanlar için midir?

Albümlerini dinleyiciye parasız ulaştıran Bandista gibi müzik grupları gittikçe artıyor. Aynısını yapan yazarlar, sinemacılar ve bilim insanları da var. Kimileri karşı çıksa da, Copyright’ın, yani telif hakları sisteminin karşıtı olarak ortaya çıkan Copyleft, sadece parası olanın kültüre, bilime ve sanata erişmesini önlemeyi hedefleyen yepyeni ve özgürlükten yana bir dağıtım sistemi… Bir göz atmaya, hatta derinden incelemeye değer.

Sanat sadece parası olanlar için midir?

Copyright yani telif hakları başlangıçta sanat eserlerini ve fikirsel üretimleri korumak adına üretilmiş bir kavramdı. Fakat artık bambaşka amaçlara hizmet ettiğinden kuşku duyanlar var. Copyright’ın karşısında ise Copyleft duruyor. İnternetle birlikte sayıları hızla artan Copyleftçiler, insanlığın hizmetindeki fikir ve sanat eserlerinden kazanç beklemenin yanlış olduğunu düşünüyor.

Copyleftle ilgili birçok farklı mecrada sayısız yazı kaleme alan yazar Koray Löker, aynı zamanda Linux geliştiricisi ve bir özgür yazılım projesi olan Pardus’un koordinatörü. Zihnimi aydınlatmak için, Copyleft’in temellerinin ilk kez 1960’larda, sanatta ready-made, pop-art gibi kavramların ortaya çıkışıyla birlikte atıldığını anlatıyor. “Ray Johnson, telif hakları korunan görsellerden kolaj yapıp dağıtıma sokmayı Copyleft diye ifade etmişti. Bilinen ilk kullanım buydu. Copyleft’in bugün anladığımız anlamıyla tanınır hale gelmesi ise, Richard Stallman’ın özgür yazılım felsefesini tanımlamasıyla gerçekleşti.”

Biraz daha fazlasını öğrenmem gerek… Ona Copyleft’in normal prosedürde nasıl uygulandığını soruyorum. “‘Bu ürün copyleft’tir, alın istediğinizi yapın’ cümlesi bile kuralsızca iş görür” diyor. “Öte yandan yasal zeminde karşılığı olan gayet kurallı uygulamalar da var. Creative Commons (CC) bunların en popüler olanı. Bir de ticari kullanıma izin vermeyen ama sanatsal kullanımları serbest bırakan Art Libre Lisansı var.

Peki ama Korsan’la Copyleft niçin sık sık birbiriyle karıştırılıyor? Aralarındaki farkın bu kadar kolayca göz ardı edilebilmesinin bir sebebi olmalı… Koray Löker’e Copyleft’çilerin Korsan’a nasıl baktıklarını soruyorum: “Özgür bir kültür alanı inşası başka bir şey, birilerinin başkalarının emeği üzerinden kazanç elde etmesi başka bir şey. Elimdeki bir filmin kopyasını sana vermemle (paylaşım) bir grubun o filmin DVD’lerini izinsiz satması (korsan) arasındaki fark çok önemli. Öte yandan ben onu seninle paylaştığımda, dedikleri gibi sektör batacaksa, batan sektör olsun. Sadece parası olanın kültüre erişmesinden daha iyi… Ama tabii bir filmin 40 DVD’sini üretip parayla satmaya ve bundan geçinmeye başlarsam, bu artık paylaşım olmaz.”

Özetle Copyleft’e “dijital çağa iyi ayak uyduran güncellenmiş bir telif yaklaşımı” diyebiliriz. Örneğin bir müzik albümünü bu şekilde yayınlamak, onu dinleyiciyle arada para ilişkisi olmaksızın paylaşmak demek. Bu ne CD/DVD satışına engel olur, ne de lisans ücreti ödenmesine… “Tüm Hakları Saklıdır” yerine “Bazı Hakları Saklıdır” denmiş olur, hepsi bu. Ayrıca özellikle müzisyenler açısından artık tek gerçekçi gelir kaynağı performanslar, yani konserler… Dolayısıyla Copyleft ya da Copyright fark etmiyor, kimse albüm satışından zaten çok para kazanamıyor. Tabii bağış toplamak da söz konusu… Mesela Röyksopp ya da Radiohead gibi müzik toplulukları, albümlerini bağış yöntemiyle satmayı denediler, yani dinleyicilerden “gönüllerinden ne koparsa” istediler. Zarar etmediklerini biliyoruz.

Günümüzde bazı sinemacılar ve yazarlar da yarattıkları eserleri Copyleft yöntemiyle dağıtmaya başladı. Koral Löker son olarak, “Tohumlar, genler ya da kültür endüstrisinin dışında kalan benzeri metalar için patentler söz konusu” diyor. “Copyleft ile ilgilenen aktivistler, patentlerin insanlığın ortak gelişiminin önünde bir engel oluşturduğunu düşünerek bunlara karşı çıkıyor. Kişisel fikrim patent sisteminin tamamen bir aldatmaca olduğu yönünde. Ayrıntılarına inip tartışmaya gerek yok, insanlığın ortak birikimini ticari imtiyaza çevirmek düpedüz namussuzluktur, bu kadar basit…”

Copyleft’e sıcak bakan yazınsal oluşum: altKitap

Kaybedenler Kulübü filmiyle yeniden gündeme gelen 6.45 Yayınları uzun süre telif haklarını fotokopi fanzinlere karşı korumadıklarını, onları tamamen serbest bıraktıklarını duyurmuş, böylece Türkiye’nin ilk popüler copyleft uygulayıcılarından olmuştu. (6.45 yeni çıkardığı kitaplarda tam aksi bir tutum seriliyor.) Müzik grubu Bandista da albümlerini Creative Commons uygulamasıyla yayınlıyor. Murat Gülsoy, Yekta Kopan ve Adnan Kurt gibi yazarların oluşturduğu altKitap sitesi de ilk akla gelenlerden. Sitede yayınlanan hiçbir kitaptan ücret talep edilmiyor. altKitap’ın bu üç isminin copyleft’le ilgili görüşlerini de aldık…

altKitap’ın Copyleft’le ilişkisini anlatır mısınız?

Biz özellikle bir lisanslama yöntemi benimsemedik. Copyright, yani yayın hakkı kitabın yazarına ve altKitap’a aittir diyoruz. Tercihimiz kendi sitemizden dağıtım yapmak. Olasılıkla, CreativeCommons’ın bazı alt lisanslama önerilerine uyuyor olabiliriz. Bilmiyoruz, önemsemedik de… altKitap, özgürce paylaşmayı destekliyor ve okurla para alışverişinde bulunmuyor. Ancak Copyleft’te olduğu gibi ürünleri yeniden yapmayı, değiştirmeyi ve yeniden yaymayı benimsemiyor.

Copyleft’in hangi alanlarda işlevi var?

Düşünsel üretimin her alanında işlevi var. Bilim zaten böyle çalışıyor. Bir şeyi yapmanın, bir sözü söylemenin, bir sayıyı işlemenin, ıslıkla çalabildiğiniz bir melodinin, bir aşk dizesinin, bir devrim marşının, bir küfür cümlesinin, küf tutmayan bugdayın, siyah lalenin, pamuk sekerin tarifinin copyright’ı alınabilir belki, hatta alınıyor. Ve Copyleft butün bunları paylaşmayı mümkün kılıyor.

Copyleft’ten yana olanlar üretimlerinin karşılığında ne kazanıyor?

Şan, şöhret! Bu işin şaka kısmı, Bill Gates’i herkes tanıyor, fakat Richard Stallman veya Lawrence Lessig’i kaç kişi tanır? Üretimleriyle para kazanmak, geçimini sağlamak herkesin hakkı. Copyleft’le parayı sınırsızca kazanmak, bunu bir iktidar aracı haline getirmek zorlaşıyor. “Güç kendini, özgürlük herkesi sevmektir” demişti Hazzlitt. Hepimiz, tüm insanlar kazanıyor copyleft’le.

Bilimde Copyleft

Koray Löker bizde bilim alanındaki Copyleft uygulamalarını şöyle anlatıyor… “İşin bu kısmı biraz karışık… Bilim, tamamen özgür olması gereken bir alan, yapılan çalışmalar da doğrulanabilirlik/yanlışlanabilirlik sağlamak açısından erişime açık bir literatür olarak yayınlanmalı. Halbuki bilimsel üretimi literatüre katmak için gerçekleştirilen konferanslara izleyici olarak katılmak isteyenler ücret ödemek zorunda. Sunulan bulgular parayla satılan dergilerde basılıyor, bu dergilere genelde bir ağın parçası olunca girilebilen kütüphaneler aracılığıyla erişiliyor. Bilimsel süreli yayın takip eden halk kütüphaneleriyle yok. Copyleft taraftarları arasında, bu konuya alternatif düzenlemeler getirmek isteyenler var. Sözgelişi geçen yıl Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM), Özyeğin Üniversitesi gibi kurumların da katılımıyla bir sempozyum düzenlendi. MIT, Harvard gibi Amerikan üniversitelerinde Açık Ders Materyalleri diye bir yaklaşım var, bunun Türkiye eğitim müfredatlarında da olması için çeşitli çalışmalar yürüttüler…”

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
10 years ago

Sanat, özellikle de şiir mutsuz kişiliklerin sığındığı bir liman değil miydi? Şöyle denilerek olay çok basit bir konuma indirgenebilir.Günümüz edebiyatını zenginler yapıyor.Ama gerçek edebiyatı parasızlığın da demirbaş olduğu sıkıntılar zincirine prangalamış insanlar yaşıyor ey ahaili