Murakami’nin editörü anlatıyor: “1Q84 gezegeninin çekirdeğindeki ağırlık merkezi aşk”
Handan Akdemir’i gazeteci olarak tanıdım. Hayatımın en zor dönemlerinden birinde yanımda olan, beni destekleyen meslektaşlarımdan biriydi. Aynı kitapları seviyor, aynı ideallerin peşinde koşuyor ve kendimizi aynı insanların yanında iyi hissediyorduk… Tanıdığım en maharetli kalemlerden biri olan Handan daha sonra ani bir kararla gazeteciliği bırakıp yayın dünyasına geçti. Şimdi uzun süredir Doğan Kitap’ın editörlerinden biri. Haruki Murakami’nin dev romanı 1Q84’ün editörlüğünü de o yaptı.
Eh, bu durumda ben de kaçınılmaz olarak önce kitabın çevirmeni Hüseyin Can Erkin’e, sonra da Handan’a gidip *Hadi bana ve diğer Egoist Okur’lara 1Q84’ü anlatın” dedim. İşte Handan’ın anlattıkları…
“Aşk 1Q84 gezegeninin çekirdeğindeki ağırlık merkezi”
“Ben Tengo’yu büyük bir aşkla seviyorum, dedi Aomame, hafifçe mırıldanarak. Tengo’ya âşığım. Bu, asla ucuz bir tiyatro değil. 1Q84 yılı, kestiğinde damarlardan gerçek kanın akacağı gerçeklik dünyası. Acı her şeyiyle acı, korku her şeyiyle korku. Gökyüzündeki ay sahte değil, gerçek ay. Gerçek bir çift ay. Dahası, bu dünyada ben Tengo için seve seve ölümü kabul ettim. Kimsenin bunun sahte olduğunu söylemesine izin vermem.”
“Haruki Murakami çok satmasının ve sevilmesinin dışında edebiyat açısından niçin önemli bir yazardır?” sorusunun yanıtı kendi içinde gizli. İnsanlar neden bir kitabı almak, okumak isterler? İstediğiniz kadar pazarlama faaliyeti yapın, bir kitabın ancak belli bir noktaya kadar satın alınmasını sağlayabilirsiniz. Ama satın almak ile sevmek farklı şeylerdir. Dünyadaki en dahice pazarlama faaliyeti bile bize bir şeyi sevdirmeyi başaramaz. Murakami’nin edebi dehası zaten bu kadar sevilen bir yazar olmasının nedenlerinden biri diyebiliriz. Haruki Murakami Japonya’dan çıkmış bir dünya yazarı. Bu yüzden tüm dünyadaki okurlara değmeyi, onların içinde bir şeyleri tetiklemeyi başarıyor. Çok iyi bir kurgu ustası ve okurlarını, anlattığı nasıl bir hikâye olursa olsun o hikâyenin içine çekmeyi, o hikâyeden oluşturduğu gizemlerle dolu dünyanın içinde tutmayı başarıyor. Edebiyatın misyonlarından biri de insanın kendi varoluşuna ve içinde yaşadığı dünyaya anlam vermesine yardımcı olmaksa Murakami bu konuda gerçek bir usta.
1Q84 Türkiye’de de Japonca baskısı yapıldığı günden bu yana bekleniyor. Türkiye’de bir Murakami okuru oluştu çünkü. Bu romanı bu kadar cazip kılan yarattığı dünyanın gerçekliği. Fantastik öğelerle harmanlanmış ama kendi içinde tutarlı ve sonuna kadar gerçek bir dünya manzarası çizmesi. Bu dünyada geçen, bizi soluk soluğa bir sayfadan diğerine çeken bir hikâye anlatırken yazarın bize “bir şey” yapıyor olması olabilir yanıt. Okur edebiyatla temasında bir beklenti içindedir. Ona bilmediği bir dünyayı anlatacak, zihnini açacak, belki duygularını tetikleyecek bir aracı ile karşılaşmak ister. Murakami için edebiyatın büyücüsü denir hep. Bu büyücülük tanımı hiç de yersiz değil. Çünkü Haruki Murakami tıpkı bir Şaman öykü anlatıcısı gibi bizi meraklandıran bir öykü anlatırken aslında içimizde bir yerleri kurcalar. Bir çocuğu tatlı bir masalla oyalayıp dişini çekmek gibi içimizde bir şeylerin yerini değiştirir. Adeta bir tür kalp masajı yaparak bizi sürdürmekte olduğumuz hayatın içinde yeni bir hayata uyandırır.
1Q84’ü anlatırken “yürek atlası” tanımını kullandık, çünkü insan yüreğine dair bir roman 1Q84. Okur ne bulacak bu romanda? Katmanlı bir roman 1Q84. Edebiyatın kült klasikleri Ulysses gibi, Murakami’nin ismini ödünç aldığı 1984 gibi, hatta teşbihte hata olmaz derler, kutsal metinler gibi. Katmanlı metinlerle ilgili şunu söylemek yanlış olmaz. Okurun ne bulacağının yanıtı okurun hangi farkındalık düzeyinde olduğunda gizlidir. Okur hazır olduğu mesajları bulacak bu kitapta. 1Q84’ü okuyan birinin varoluşunda aşk önemli bir yer tutuyorsa muhteşem bir aşk hikâyesi okuyacak. Kendini gerçekleştirmek için her yolu deneyen, iki dünyanın bir araya gelmesini bekleyen bir aşk. Okur günlük rutinin içinde “yaşamam gereken hayat bundan mı ibaret?” diye düşünüyorsa paralel bir evrenle tanışacak. Aslında paralel evrenleri her saniye yarattığı sonucuna varacak. Kapılıp sürükleneceği bir aksiyon hikâyesi arıyorsa, en kaba tanımla bir tür “kiralık katil” olan bir kadının son “işi” ve ardından başlayan amansız bir takip hikâyesini okuyacak. Yazma uğraşı üzerine düşünüyorsa bir metni, kitabı başarılı kılan unsurun kolektif bilinçte bir şeyleri harekete geçirme gücü olduğuna hükmedecek. 1Q84 her bir okur için başka bir katmanını açacak çünkü.
Aşk 1Q84 gezegeninin çekirdeğindeki ağırlık merkezi. Bu kitaptaki aşk öyküsü kendini gerçekleştirmeye yeminli bir aşk öyküsü. Bu kadarını söylemek yeterli. Kitabın büyüsünü bozmayalım. Ama bu kitaptaki aşkın insanı dönüştüren bir aşk olduğunu söylemek mümkün. Sonuna kadar gerçek, uğruna canından vazgeçmeye ve dünya değiştirmeye razı olunacak bir aşk.
Murakami okurları bu romanda da Murakami’nin gözde temalarını, nesnelerini, imgelerini bulacak. Yine kedilerle karşılaşacağız. Yine her gün bizi ziyaret eden bir karga olacak. Bu kitapta bir kez daha Murakami’nin bir kurgu ustası olduğunu teslim edeceğiz. Yine caz klasiklerine doyacağız. Dünya edebiyatına, kültürüne damgasını vuran yazarlarla, düşünürlerle, George Orwell’la, Marshall McLuhan’la, Lacan’la, Çehov’la, Shakespeare’le bir kez daha buluşacağız.
Romanın uzunluğu sorun olur mu diye soruyorlar. Bilakis! 1Q84’ün okuru kendisini öylesine sürükleyici bir hikâyenin ortasında bulacak ki 1256. Sayfaya ulaştığında okumaya ilk başladığı günlere özlem duyacak. Kitabın uzunluğu ayrıca bir amaca hizmet ediyor. Bunu belki ancak kitabın sonuna ulaştığımızda anlayacağız. Birilerinin bize “dur” demesi gerekiyor ve Murakami bir amaca yönelik olarak bizden durmamızı istiyor bu kitapla. O amaç nedir? Gündelik hayatın rutinleri içinde tıkanan bir şeyler var. Algımızda, yüreklerimizde akışı kesen bir şeyler. Algımızda yeni kapılar açmak, yüreğimizde bir şeylerin yeniden harekete geçmesini sağlamak için gerekli bir uzunluk bu.
Handan Akdemir
Subscribe
0 Comments
oldest