İspanyol Edebiyatına inanmayan İspanyol yazar: Javier Marías
Büyük İspanyol yazar Javier Marías’la yapılmış bir röportaj okudum geçenlerde. Okuma alışkanlıkları ve zevkleri üzerineydi, hemen atladım tabii. Bir kısmını buraya alıyorum) Açıkçası sık sık not aldım okurken, size de tavsiye ederim.
Marías’ın çocukken okuduğu Enid Blyton romanlarını hâlâ saklamasıysa beni bile şaşırttı.
Javier Marías
Javier’in melankolisi: Aldatmak bir cinayet şekli olabilir mi?
Javier Marías (solda) ve Enid Blyton
İspanyol Edebiyatına inanmayan İspanyol yazar: Javier Marías
Başucunuzda hangi kitaplar duruyor?
Patrick Radden Keefe’nin “Say Nothing”i. John Meade Falkner’ın gençken ilk okuduğumda bayıldığım ve o zamandan bu yana hep yeniden okumak istediğim sürükleyici romanı “Moonfleet”in yeni baskısı. George Saunders’ın merak ve biraz da endişeyle beklediğim “Lincoln in the Bardo”su. (Coşkulu methiyeler beni biraz endişelendiriyor.) Giuseppe Tomasi di Lampedusa’nın “Viaggio in Europa”sı. Lampedusa’nın “Leopar” romanı en sevdiğim kitaplardan biri, bu yüzden onun yazdığı her şeyi okurum. Bir de yavaş yavaş baştan sona yeniden okuduğum Montaigne’in “Denemeler”i.
Son okuduğunuz harika kitap hangisi?
Henüz bitirmemiş olsam da “Say Nothing” gerçekten harikulade bir kitap. Okurken yer yer dehşete kapıldım, yer yer büyülendim. Sloganı “Kuzey İrlanda’da cinayet ve hafızaya dair gerçek bir hikâye”… Bana sanki anlatılan pekala “Bask Ülkesinde cinayet ve hafıza” da olabilirmiş gibi geliyor düşününce. Biliyorsunuz, bizİspanyollar 40 yılı aşkın bir süre boyunca ETA terörüne maruz kaldık
Yakın zamanda ilk kez okuduğunuz bir klasik roman oldu mu?
Bir roman değil ama Chateaubriand’ın “Mémoires d’outre-tombe”unu daha önce okumamıştım. Tam bir başyapıt, göz kamaştırıcı.
Hiç kimsenin duymadığı kitaplar arasında en sevdiğiniz hangisi?
“Kimse okumamıştır” demek aşırı bir yorum olur ama Richard Hughes’un yazdığı “A High Wind in Jamaika”,nedense pek bilinmez, oysa Conrad’ın ölümünden sonra yazılmış en iyi Conradvari romandır aslında. Sir Thomas Browne’ın yazdığı “Hydriotaphia, Urn Burial” da pek bilinmez. Browne, çağının W.G. Sebald’ıdır. Yıllar önce İngilizce yazılmış en güzel şeylerden biri olduğunu düşünmüş ve İspanyolca’ya çevirmiştim.
21 yaşından önce okunması gereken kitap hangisi?
Eh, birçoğu da muhtemelen o yaştan sonra okununca biraz hayal kırıklığı yaratıyor zaten: “Muhteşem Gatsby”, “Deniz Kurdu”, “Çavdar Tarlasındaki Çocuklar”… Gerçi bu sonuncusu 30 veya 40’ta bile hayal kırıklığı yaratmıyor.
40 yaşına kadar okunmaması gereken kitap var mı?
Birisi “Don Quijote” hakkında şöyle demişti: “Çocuklar bu kitaptandan sıkılıyor, gençler eğlenceli buluyor, yaşlılarsa anlıyor.” Çok doğru. Ayrıca “The Leopard” da bence tam anlamıyla politik bir roman sayılmaz, daha çok ölümü ya da bitişi, sonu usulca kabulleniş üzerine bir kitap.
Yaşayan romancılar, oyun yazarları, eleştirmenler, gazeteciler, şairler arasında en çok hangisini beğeniyorsunuz?
Çağdaşlarımı okumuyorum galiba. Onlarca yıl “güncellenmeye” çalıştım, sonunda anladım ki, sınırlı zamanımıboşa harcamışım. Ama Charles Simic ve Adam Zagajewski’nin poetikalarına hayranım. Alice Munro’ya çok hayranım. Patrick Modiano’ya (İspanya’da ilk kez 1980’lerde benim tavsiyem üzerine basılmıştı) ve Julian Barnes’a hayranım. Tarihçi Antony Beevor’a hayranım. Ve şimdi hatırlayamadığım birçok kişiye de elbette.
Bir kitap üzerinde çalışırken neler okursunuz? Ve yazarken ne tür okumalardan kaçınırsınız?
Yazdıklarımla ilgili şeyler okuyorum genelde. Araştırma malzemesi değil ama romanımın konusu veya “ruhuyla” ilgili şiirler oluyor bunlar. Shakespeare’den Keats’e, Eliot’tan Wilfred Owen’a, Lope de Vega’dan Machado’ya. Çağdaş yazarların romanlarından uzak durma eğilimindeyim. Beni rahatsız ettiklerinden değil. Sadece kendi romanınıza konsantre olduğunuzda bir süre dünyadaki tek kitabın sizinki olduğu gibi aptalca bir fikirle yaşamanız gerekiyor. Evet, biliyorum, bu gerçekten son derece aptalca bir fikir ve pratikte imkansız.
Son zamanlarda bir kitaptan öğrendiğiniz en ilginç şey nedir?
İrademize çok güvendiğimizi öğrendim. Ayrıca minnettarlığa çok güveniyoruz. Halbuki pek dair de umutlanmamak gerekiyormuş. Bunu, Steven Runciman’ın “The Fall of Constantinople: 1453”ünü yılda sadece iki kitap basan alçakgönüllü yayınevim Reino de Redonda’dan çıkardıktan sonra öğrendim.
İspanyol edebiyatı hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen birine hangi kitapları önerirsiniz?
Ulusal edebiyatlara inanmıyorum. Yazdığınız dil önemlidir önemli olmasına ama gene de edebiyat söz konusuysa bu, ikincil sıradadır. “İspanyol edebiyatı” diye bir şey yoktur. Cervantes’ten Juan Benet’e, Quevedo’dan García Lorca’ya, Jorge Manrique’den Antonio Machado’ya, Lazarillo de Tormes’ten Valle-Inclán’a İspanya’dan çıkmış çok büyük yazarlar vardır ama her biri diğerlerinden çok farklıdır. Açıkçası ben birçok başka ülkenin yazarına, yurttaşlarımdan çok daha yakın hissediyorum kendimi.
Bir edebiyat eserinde sizi en çok ne etkiler?
Yakınlık. Okumaya ara verip şunu söylerim kendime bazen: “Evet, ne kadar doğru, işte aynen böyle. Bunu biliyordum ama işte elimdeki kitabı okuyana kadar da bildiğimi bilmiyordum.”
Özellikle hangi türleri okumaktan keyif alırsınız? Ve hangisinden kaçınırsınız?
Hâlâ kurmacadan hoşlanıyorum, hayalet hikâyeleriyse en zayıf noktam. Tarih, şiir, bazen de felsefe okumayı seviyorum bir de. Bugünlerde doğru dürüst felsefe yapılmıyor gerçi. Çok fazla diyalog içeren ve sessiz sakin göz gezdirmenin imkansız olduğu tiyatro oyunlarını ise pek okumuyorum. Günümüzde yakınma ve bayağılık için bir araç olduklarını fark ettiğimden beri anılardan ve günlüklerden de uzak duruyorum. Pek çok insan kendini kurban görmeye bayılıyor.
İnsanlar raflarınızda hangi kitabı bulunca şaşırabilir?
Enid Blyton’ın kitaplarını. Yahut P. G. Wodehouse’unkileri. Futbol üzerine kitaplar da olabilir. Açıkçası eklektik ve maceraya açık bir okuyucuyum.
Şimdiye kadar hediye olarak aldığınız en iyi kitap hangisi?
Bizzat Joseph Conrad’ın imzaladığı ve içinde kendi el yazısıyla yazılmış bir mektup bulunan “The Rover”. Mektup şöyle bitiyor: “Benimle arkadaşlık ederseniz karşınızda konuşabileceğiniz aklı başında bir insan bulacaksınız…” Bunu sevdim. Ayrıca birkaç saniyeliğine de olsa bu kitabı elinde tutmuş olması fikri de hoşuma gitti.
Çocukken nasıl bir okuyucuydunuz? Severek okuduğunuz kitaplar nelerdi?
Ben de çoğu çocuğun okuduklarını okudum: Verne, Stevenson, Salgari ve Dumas’nın macera romanlarını. Richmal Crompton’ın beni bir şekilde yazar olmaya teşvik eden “Just William” hikâyelerini. Enid Blyton’ı. Birçok çizgi romanı. Mesela “Rip Kirby” favorilerimdendi.
Diyelim ki, edebiyatçıların katılacağı bir yemek daveti veriyorsunuz. Ölü ya da diri hangi üç yazarı çağırırdınız?
İstediğim son şey edebiyat hakkında konuşmak, bu yüzden nazik, eğlenceli ve nüktedan olsan yazarları çağırırdım. Mesela Isak Dinesen ya da diğer adıyla Karen Blixen’i. Mark Twain’i. Laurence Sterne’ü. Ah, korkarım hepsi de ölü yazarlar.
Hayal kırıklığı yaratan, abartılan, kötü: Hangi kitabı sevmeniz gerekiyormuş gibi hissettiniz ve gene de beğenmediniz? Bitirmeden bıraktığınız son kitabı hatırlıyor musunuz?
Joyce’un Ulysses’ini. Bence eski moda gerçekçiliğin zirvesi bu kitap ve kendi zamanı için de katiyen yeni bir şey değil. Yer yer çok iyi ama genel olarak abartıldığını düşünüyorum. Dublinliler’i tercih ederim. Knausgaardvar bir de, Kavgam’ın birinci cildinin 300 sayfasını zor okumuştum. Dizinin toplam uzunluğu düşünüldüğünde çok fazla değil. Ama yine de 300 sayfa 300 sayfadır. Bunu söylediğim için üzgünüm ama bir noktada artık devam edemeyeceğimi hissetmiştim. Zamanımı yeniden Proust okuyarak harcamayı tercih ederim.
Hayat hikâyenizi kimin yazmasını isterdiniz?
Mümkünse hiç kimse yazmasın. Kendim de yazmam aslında. Benim için bir anlam ifade etmiyor, ilgilenmiyorum. Sadece sıra dışı, çarpıcı hayatları okumak ilginç geliyor. Hayatınız sizin için önemlidir ama başkalarına göre sadece kibar bir ilgisizlikle dinlenecek korkunçlukta ve çok sıkıcı bir şeydir.
Tekrar tekrar okuduğunuz kitaplar hangileri?
Shakespeare’in oyunları. Cesaretimi kırmak yerine, beni biraz daha yazmaya teşvik ediyorlar. Eliot ve Rilke’nin şiirleri. Conrad ve Henry James asla hayal kırıklığına uğratmazlar, Proust da hayal kırıklığına uğratmaz. Ah, Lampedusa’nın şu tek romanı…
Henüz okumadığınız için utandığınız yazarlar ve kitaplar hangileri?
Çok fazla. Titus Livy’i henüz okumadım. Kant’ı okumadım. Primo Levi’yi okumadım. “Orlando”yu okumadım. Okumam gerektiğinden de emin değilim. Dostoyevski’yi de pek okumadım. Onu bazen fazlasıyla patetikbuluyorum.
Şimdi ne okumayı planlıyorsunuz?
Gerçeği söylemek gerekirse, ben plan yapmam. Ne okuma, ne yazma ne de yaşama konusunda…
Derleyen: Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest