Egoist okur

Joyce’un “derin sesli, uykulu, sabırsız” karısına mektupları

“Merak ediyorum, bende bir delilik var mı diye. Yoksa aşk delilik mi? Bir an seni bir bakire ya da Madonna gibi, bir an sonraysa utanmaz, küstah, yarı çıplak ve açık saçık bir kadın olarak görüyorum! Ya sen beni nasıl düşünüyorsun? Benden iğreniyor musun?”

James Joyce, sonradan karısı olacak Nora Barnacle ile 1904’ten 1924’e kadar aralıklarla mektuplaşmış. Bugün Cornell Üniversitesi arşivinde yer alan bu mektuplar şimdi Alakarga Yayınları etiketiyle Türkçede. Okunmalı mı? İçimde çarpışan zıt karakterlerden biri evet diyor, öteki o evet diyeni ayıplıyor. Neden peki? Okuyun, konuşalım…

“Ulysses”i okumadım ve bundan utanmıyorum!

20’inci yüzyılın en çok yıkan ve en çok kuran yazarı Joyce’un karısına mektupları çıktı

İtiraf edeyim; kafamı karıştıran bir yanı var elimdeki kitabın. Yine de James Joyce’un şimdi burada anlatmak istemeyeceğim fazlasıyla ‘kirli’ erotik hayallerini de içeren bu mektupları okumadan duramadım. Ama şunun da farkındaydım: Joyce bu mektupları, mesela bembeyaz bir kadın külotundaki küçük kahverengi bir lekenin onu nasıl tahrik ettiğini  ben ya da siz ya da bir başkası için yazmamıştı. Nora dışında kimsenin okumasını isteyeceğini sanmıyorum.

Dedim ya, bu kitap ruhumu ikiye böldü. Bütün iyi kitaplar gibi!

Suat Duman’a da sordum bunu; anlattı:

“Yirminci yüzyıl çok sayıda dahi yazara tanıklık etti. Yaşadığımız çağı hallaç pamuğu gibi attı bu yazarlar; yalnızca edebiyata değil, günlük hayata, siyasete, her yönüyle yaşam biçimimize yıldırım gibi çarptılar. Hepsi içinde, Kafka’dan, Marquez’e, Woolf’a, Faulkner’a dek bütün büyük yaratıcılar içinde en çok yıkan ve en çok kuran Joyce oldu dersek yanlış olmaz.”

“Joyce’un mektupları evet daha önce yayınlanmıştı ama ilk kez sansürsüz baskısıyla okurla buluşuyor. Joyce’un ‘yalın düşünceli, çabuk heyecanlanan, derin sesli, uykulu, sabırsız Nora’sına yazdığı tutku dolu, yer yer vahşi satırları okumak bize ne verecek? Doğrusu yazarın metinleri Türkçeye çevrildi ve yeni özenli çeviriler de birbiri ardına yapılıyor. Joyce okumak isteyenler, o kitapların muazzam evrenine adım atmalı. Buna şüphe yok. Yine de umuyorum bu mektuplar okurun, bir yazarın samimi, canlı, gelgitlerle dolu günlük hayatına, duygusal çalkantılarına, Nora’ya duyduğu ruhsal ve fiziksel aşkının coşkusuna tanıklık etmesine olduğu kadar, onun zorlu edebiyatına giriş için de bir vesile olur.”

Haklı elbette. Sadece bazı yazarların değil, bazı okurların da içinde bir hain gizlenebiliyor belki. Mesela benim içimde bir tane var. Alakarga Yayınları’ndan çıkan bu kitabı sabırsızlıkla okuyan işte o hainin ta kendisi. Biraz daha ileri giderek, size de aynısını tavsiye ederim.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

2 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Haniş Gözen
6 years ago

Bu kitabın İsveççe çevirisini okudum. Birçok kez elimden bıraktım, sonra gene döndüm ve bitirmeden bıraktım. Sanki Joyce’un ve karısının bu denli özellerine girme hakkım olmadığını düşündüm.”Benden iğreniyor musun” sorusuna, Nora’nın “jes” dediğini duyar gibi oldum. Sevişmelerinin ardından Nora’nın kocasının yüzüne bakmaktan çekindiğini okumuştum bir yerlerde.