Berrin Sönmez: “Kimse masum değil; hepimiz kadına şiddetin ortağıyız”
Aile içi şiddet gören kadınların yüzde 94.0’ı çalışmıyor, yüzde 6.0’ı çalışıyor. Soyal güvencesi olanların oranı yüzde 47, olmayanların oranı yüzde 53. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 33.5, ilkokul mezunu olanların oranıysa yüzde 29.3. kadınların öğrenim durumu arttıkça şiddete uğrama durumları da düşüyor. Üniversite mezunu olanlar toplamda sadece yüzde 2.8’lik bir bölümü oluşturuyor.
“Kur’an, içinde ‘kadın hakları’ teriminin geçtiği tek kutsal kitaptır ve kadınla erkeğin eşit olduğunu söyler” diyen tarihçi Berrin Sönmez’e önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süre önce yaptığı “kadınla erkeğin fıtratında eşitlik yokur” açıklamasını sordum. “Sayın Cumhurbaşkanı o konuşmada kadını baştacı eden sözler söyledi. Ama bu baştacı edilme durumu kadını hayatın karar mekanizmalarından uzakta tutmak anlamına geliyor” diye cevap verdi. “Ayrıca kadının ve erkeğin yaradılıştan birbirine eşit olmadığı görüşü, gerçeği yansıtmıyor. Kuran’a göre bütün insanlar eşit çünkü.”
Kadınlar için karanlık zamanlar mı?
Tarihçi ve kadın hakları aktivisti Berrin Sönmez, Başkent Kadın Platformu üyesi. Başta Amargi olmak üzere çeşitli feminist yayınlara yazıyor. Burada yalnızca şahsi görüşlerini dile getirdiğini özellikle vurguladı.
Berrin Sönmez: “Bunları söylerseniz size feminist zannederler, dedi. Benim için bir sakıncası yok, çünkü zaten feministim”
Son yıllarda bizde ve dünyada kadına yönelik şiddet artmış gibi görünüyor, ne söylersiniz?
Resmi kaynaklar da aynısını söylüyor. Bunun altında yatan birinci neden kadınların kendilerini eskisinden daha güçlü görmeleri ve üretime daha fazla katılmaları. Bu, onların maddi olarak kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağladı, erkekler de onların yeni kazandığı bu gücü kabullenemeyince şiddete başvurmayı seçti.
Peki bunu önlemenin yolu ne?
Kadına yönelik şiddet meselesinde öncelikle şunu görmemiz lazım: Hiçbirimiz masum değiliz! En tepedeki devlet adamından en aşağıdaki kanun uygulayıcısına, ailelere, konu komşulara kadar birey ve kurum olarak herkes şiddetin ortağı. Kadına yönelik şiddet sadece gelenekle izah edilecek bir durum değil. Hukuk sistemimiz kadına hep bir koruma saikiyle yaklaşıyor. Bu yüzden yargıcından polisine, kolluk kuvvetine kadar kanunun bütün uygulayıcıları kadına “güçsüzdür” paradigması içinden bakıyor. Yani kadın ve erkek hukuk gözünde eşit olmadığı için hukuk önünde de eşit olamıyor. Bunun sadece kadınların sorunu olmadığını bilmeli, tüm toplumun elini taşın altına sokmasını sağlamalıyız. Kadın cinayetlerinde suçlular çoğunlukla kocalar ve sevgililer, yani kadınların en yakınları. Bir kere bu kişilerin yalnız olmadığını peşinen kabul edelim; azmettiricileri ve işbirlikçileri çok.
Kim bu azmettirici ve işbirlikçiler?
Akrabalar, aileler, kadının dedikodusunu yapan komşular, erkeğin kahvehane arkadaşları… Erkeğin o kadını öldüreceğini anlayıp engel olmamak bile bir sorun fakat işin bir de azmettiricilik tarafı var. Namus cinayetlerinde eskiden küçücük çocukların eline silah verirlerdi ama artık aile büyükleri azmettirici olarak o çocuklardan daha büyük cezalar almaya başladığı için bu tür olaylar azaldı. Zaten cinayet kurbanı kadının ailesine büyük sorumluluk düşüyor. Kızını neden korumadı, şiddet gördüğünü bildiği halde niçin devlet makamlarından koruma istemedi? Üstelik 6284 sayılı kanunda “şiddeti bildirme yükümlülüğü” var.
“Kadın hakları ifadesinin geçtiği tek kutsal kitap belki de Kuran’dır”
Kadına şiddetin bir yeri var mı İslam’da?
Kadın hakları aktivisti olarak bir gün bir konuşma yapıyordum, İslami camiadan bir erkek, “Aman Berrin Hanım, bunları söylerseniz sizi feminist zannederler” dedi. Bir sakıncası yok benim için, çünkü zaten feministim. (Gülüyor) İslam’ı soruyorsunuz; İslam dini, hakikaten kadınlara çok önemli kazanımlar bahşetti. “Kadın hakları” ifadesinin geçtiği tek kutsal kitap belki de Kuran’dır. Ondan önceki kutsal olan, olmayan yazılı metinlerin hiçbirinde “kadın hakları”na benzer bir terim yok.
İslam kadına hangi hakları verdi ve bunlar niçin uygulanmıyor?
Kadının insandan bile sayılmadığı bir dönemde Kuran, onu evlilik kurumunda koruma altına aldı. Nikah aktinde kadına tanınan haklar doğrudan doğruya toplum içinde kadını korumaya ve güçlendirmeye yönelik haklardı. Miras alma hakkı mesela; kadına ailesinden kalan mirası kocasına vermek zorunda kalmaksızın dilediği gibi kullanma tasarrufunu verdi. Döneminin çok ilerisinde… Bugüne de ışık tutacak iyileştirmelerdi bunlar. Seküler toplumlarda da kadınlara benzer haklar verildiğini unutmayalım, yani arada bir çelişki yok. Ancak sizin de söylediğiniz gibi 1400 yıldır bu haklar uygulanmıyor. Hz. Muhammed döneminde kadınlara tanınan haklar o öldükten sonra uygulamada geri alındı, çünkü erkek zihniyeti daima baskın çıktı.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest