Kundera’dan gülmeyi unutmuş bir yüzyılın insanlarına
“Hey, alaycılar, kendinize gelin, roman ölmedi! Yaşayan en büyük yazar Milan Kundera hâlâ hayatta ve şimdi onun yeni kitabını okumaya hazırlanıyoruz. Yeni çıkan ‘Kayıtsızlık Şenliği’, görkemli, güneşli, derin ve komik bir kitap” diye yazmıştı geçen yıl bir Fransız eleştirmen.
İşte Kundera’nın son kitabını nihayet biz de okuyabileceğiz. “Kayıtsızlık Şenliği”, Can Yayınları etiketiyle raflarda…
“Şeytan’ın kötülüğün yandaşı, meleklerinse iyilik savaşçıları olduğunu düşünenler melekler tarafından böyle düşünmeye yönlendirilmiş olabileceklerini akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar. Açıkçası işler sandığınızdan çok daha karmaşık.” Milan Kundera
Kundera’dan gülmeyi unutmuş bir yüzyılın insanlarına
“Kayıtsızlık Şenliği”, Paris’te yaşayan dört arkadaşın, Alain, Ramon, Charles ve Caliban’ın hikayesi. Milan Kundera neyin gerçek neyin fantezi olduğunu çözemediğimiz kitabında dünyayı bu dört arkadaşın zihniyle anlamlandırmayı deniyor; hayata, aşka, cinselliğe ve politikaya onların gözünden bakıyor. Alain mesela çekip gitmiş annesiyle hâlâ canlılığını koruyan anıları aracılığıyla hesaplaşıyor. Ramon ölmekten korkuyor. Oyuncu Caliban bir türlü iş bulamıyor. Charles, insanoğlunun sığlığını ve budalalığını gösteren bir kukla oyunu sahneleme hayali kuruyor. Araya Sovyet diktatör Josef Stalin’in çevresindeki herkesle birlikte dünyayı da hizaya sokma hırsı ve siyasi tezleri giriyor. Milleti tehdit ederek dolanan Stalin bile mani olamıyor başta Nikita Kruşçef olmak üzere karşısında tir tir titreyen yoldaşlarının, o sırtını döner dönmez kahkahalara boğulmasına.
Hepsi sanki birbirinden kopuk kopuk yazılmış sürreel birer fragman. Yahut rüya. Okurken epey bir süre ne kadarı kurgu, ne kadarı tarih, kestiremiyorsunuz. Alışık olmayan okurlar şaşırabilir de ama Milan Kundera’yı sevenler zaten onu tam da bu yüzden sevmiyor mu?
“Ölümsüzlük”, “Kimlik”, “Bilmemek”, gibi romanların dahi yaratıcısı, bir tek belki “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” ve diğer birkaç ilk dönem eseri hariç kitaplarını hep roman sanatının olmazsa olmaz unsurları sayılan karakteri ve hikayeyi es geçerek yazdı. Başrolü fikirlere verdi, hikaye yerine de fikir teatileri sundu… Bir eleştirmen, “Bakkala giden birinin hazırladığı alışveriş listesini alıp kolaylıkla varoluşçu bir romana dönüştürebilir” diye yazmıştı, haklı olabilir.
“Madem öyle, biz bu romanları neden okuyoruz?” sorusuna da hazırlıklıyım. Çünkü Kundera alışveriş listesi yazsa bile, onda mutlaka kendimize dair bir şey bulabiliyoruz. Üstelik neyi anlatırsa anlatsın bunu olağanüstü bir zeka, derinlik ve espri kuvvetiyle yapıyor. Onu okurken kendimizi kitaptaki Stalin’in yoldaşları gibi hissetmiyoruz, yani gülebiliyoruz ve bu tam da yazarın istediği şey olduğu için, kimse bize dik dik bakmıyor. Özetle Kundera üslubunun kusursuz bir simgesi olan ve bize gülmeyi nasıl da unuttuğumuzu hatırlatan “Kayıtsızlık Şenliği”, katısız kalınamayacak bir roman.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest