Murakami + Owen Davey: Uzayın derinliğinde kaybolan bir âşık ve bir köpek
Haruki Murakami’nin son romanı “Sputnik Sevgilim”, bir üçlü aşk hikayesi ekseninde, K’nın uzak bir Yunan adasında kayboluşunu ve kendini buluşunu anlatıyor. Astronot Köpek Laika ise, insanın amansız dünyayı değiştirme hırsını konu alan bir kitap.
Bir Murakami romanının içinde olduğumu nasıl anlarım?
“Ona Laika’yı, o talihsiz köpeğin uydunun minik penceresinden dışarı bakan kara, nemli gözlerini hatırlattım. Laika nereye bakıyor olabilirdi?”
Bu kitabı Haruki Murakami yazmış: Sputnik Sevgilim
“Sen benim bir parçamsın… Ben âşık oldum, şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor. Öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de.”
Haruki Murakami son romanı “Sputnik Sevgilim”in bir yerinde böyle diyor. Kitap Japonya’dan bir Yunan adasına uzanan bir üçlü aşkın hikâyesi. Kahramanlarından biri, K. adlı genç bir öğretmen. (Franz Kafka’nın “Şato”su ve Orhan Pamuk’un “Kar’ından sonra edebiyatta K. adlı üçüncü karakter.) Durmadan sigara içen ve ikinci el bol paltolar içinde kaybolan kız arkadaşı Sumire ise bir Kerouac romanından fırlamış görünen genç bir yazar. Sumire, şarap üreticisi Miu’ya aşık olunca değişiyor. Salaş kıyafetlerini bir kenara atıyor, şık elbiseler, topuklu ayakkabılar giymeye başlıyor, olmadığı biri gibi görünmeyi denerken yazarlığı bile unutıyor. Ve her fırsatta, mesela sabahın 4’ünde bulduğu bir telefon kulübesinden arayarak K.’ya Miu’ya duyduğu aşkı, tutkuyu anlatıyor. K. da kalbindeki acıyı bastırarak sabırla dinliyor; platonik aşkının Miu’nun uydusu haline gelişini, hayatta onun yörüngesinde dönmekten başka bir işlevi kalmadığını üzüntüyle izliyor. “Büyük patlama” ihtimalini unutmaya, daha doğrusu yörüngesinden çıkan uydulara ne olduğunu aklına getirmemeye çalışıyor. İki kadın bir Yunan adasına tatile gidince, acısı iyice artıyor ama yapacak bir şey yok! Derken bir gece yarısı Miu’dan telefon geliyor. Sumire sırra kadem basmış. K. da elbette çılgın bir Murakami kahramanı olarak her şeyi bir kenara bırakıp Sumire’sini aramaya, bulmaya koşuyor… Sonrası kötülüğün kol gezdiği cennetsi bir mekanda geçen bir John Fowles romanı sanki. (“Büyücü”yü hatırlayalım. Ama tabii az sulandırılmış Murakami üslubuyla… Bir parça da Michelangelo Antonioni’nin müthiş filmi “L’Avventura”yı. Eh, Murakami söz konusuysa, benzetmelerin sonu gelmez, David Lynch’in “Mulholland Drive”ı da bir yerlerden bize göz kırpıyor sanki.) Özetle Murami sevenler bu kitabı da sevecektir, diğerleri için bir şey diyemem. (Sputnik Sevgilim, Haruki Murakami, Doğan Kitap)
Bu kitabı da Owen Davey çizmiş: Astronot Köpek Laika
Murakami’nin kitabından bir alıntı daha: “Ona Laika’yı hatırlattım. Uzayın sonsuz karanlığında sessizce dolaşması beklenen insan yapımı o uyduyu. Talihsiz köpeğin o uydunun minik penceresinden dışarı bakan kara, nemli gözlerini. Uzayın baş edilmez ıssızlığını. Laika nereye bakıyor olabilirdi?”
İşte İngiliz yazar, çizer Owen Davey de Laika’yı hatırlayanlardan. Davey’nin ödüllerini sıralamaya yerim yetmez. Kendisi aynı zamanda LOM adlı bir grupta çalıyor, yogaya meraklı, nefis kekler yapma konusunda iddialı, kendi deyişiyle iflah olmaz bir bilgisayar oyunu manyağı. Bir de çocuklar için çok güzel kitaplar yazıyor. “Laika the Astronaut” adlı kitabını, yazar arkadaşım Gökçe Gökçeer tavsiye etmişti. Bizde de yayınlandığını görmek güzel. Şüpheci karakterim beni yanıltmıyorsa, bu küçücük şahane kitabın yayınlanmasında Gökçe’nin parmağı var.
Önce Laika’nın gerçek hikayesini anlatayım. Sokak köpeği Laika, uzaya giden ilk canlı. (Elbette kendi isteğiyle aldığı bir ünvan değil bu, insanların sınırları çoğunlukla zalimliğe varan işgüzarlıklarından biri.) İşte bu türden acımasız işgüzarlıklara eğilimli, üstelik muhtemelen Amerikalı meslektaşlarını geçsinler diye amansız bir yarışa mecbur bırakılan Sovyet bilim adamları da günün birinde bir sokak köpeğini alıp 1 hafta eğitiyor, ardından da sırf “Acaba şimdi ne olacak?” sorusuna cevap alabilmek ümidiyle apar topar uzaya gönderiyorlar. Laika adını verdikleri So-kö’cük haliyle uzayın karanlığında, bindiği aracın aşırı ısıdan yanması sonucu tek başına ölüyor.
Biraz daha ayrıntı: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, 4 Ekim 1957’de, biraz da Amerika Birleşik Devletleri’nden önce davranmak telaşıyla uzaya Sputnik adlı bir uydu fırlatmıştı. Topu topu 80 kilo ağırlığındaki Sputnik, Dünya’nın yörüngesine oturan ilk uydu oldu. 96 dakikada bir tur atıyordu ve bu sonsuza dek böyle sürüp gidecekti, kısaca “Uzay çağı” başlamıştı.
Kazandığı zaferi afili bir hareketle taçlandırmak isteyen SSCB, Sputnik’ten birkaç hafta sonra uzaya Sputnik 2’yi göndermeye karar verdi. Hem de için de bir canlıyla… Böylece çok da umursanmayacağını düşündükleri bir denek buldular. Laika adını verdikleri talihsiz köpek, 3 Kasım 1957’de, yani Ekim Devrimi’nin 40’ıncı yıldönümü kutlamaları sırasında, uzaya fırlatıldı. İki de yedeği vardı, Muşka ile Albina. İkisi de daha sonra yeryüzündeki testler sırasında kullanılacaktı. (Bunun bir şans olduğunu söyleyemeyeceğim, denek olarak kullanılan hayvanların içler acısı hali malum.)
Öncesinde ve sonrasında, dünyada Laika için yapılan protestolar yeri göğü inletti. Fakat burada da bir çelişki vardı, zira ABD’deki uzay çalışmaları sırasında, maymunların ve farelerin kullanılmasına itiraz eden pek yoktu.
O dönem ekipte yer alan uzay tıbbı uzmanı Dr. Vladimir Yazdovsky bile bile ölüme yollanan Laika için samimiyetle üzülenlerdendi ama onu kurtarmanın bir yolu olmadığının da farkındaydı. Mecburi uzay seyahati öncesinde hiç değilse güzel bir son gün geçirsin diye Laika’yı evine götürmüş, saatlerce çocuklarıyla oynamasını izlemişti. Sonradan, “Laika çok iyi huylu bir köpekti” diye anlatacaktı, “Sakin ve tatlıydı. Onun için bir şeyler yapmak istedim, çünkü pek az ömrü kalmıştı.”
Owen Davey’nin kitabına gelince; bu çok kederli hikayeyi nefis ele almış ve küçük okurların kalbini incitmeyecek şekilde anlatmayı, yani “iyi bitirmeyi” seçmiş. Böylece ortaya kaybetmek, yas, bellek ve sevgi üzerine bir kitap çıkmış. Sonunda gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz, ama mutluluktan. Özetle küçük bir çocuğu bu kitapla çok ama çok sevindirebilirsiniz. (Astronot Köpek Laika, Owen Davey, MEAV Yayıncılık)
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest