Nabokov sevdiğim yazarlara, şairlere sağlı sollu girişirken
“Kabul görmüş birçok yazar benim için yok hükmünde. Adları boş mezarlara kazınmış, kitaplarıysa sayfaları pek tenha defterler kadar bile işe yaramıyor. Kısacası okuma zevkim söz konusu olduğunda ortada koskoca bir hiçlik var,” demiş son derece sözünü sakınmaz biri olan, yapay nezaket gösterilerine yüz vermeyen Vladimir Nabokov.
Ben de işte oturup eski röportajlarını karıştırarak Nabokov’un hangi şairlerle romancıları yerden yere vurduğuna bir kez daha baktım. Zehirli sözlerinden öyle veya böyle kimse kurtulamadı, ne T. S. Eliot ve Ezra Pound, ne de Joseph Conrad ve Ernest Hemingway…
Vladimir Nabokov’un eserleri
Nabokov’un çevirmen olarak portresi
Nabokov’dan bir test: Gerçekten iyi bir okur musunuz?
Solda (üstten başlayarak saat yönünde) Freud, Hemingway, Faulkner, Eliot, Dostoyevsky, Camus, sağdaysa boks eldivenleriyle Vladimir Nabokov
Vladimir Nabokov sevdiğim yazarlara sağlı sollu girişirken
“Kabul görmüş birçok yazar benim için yok hükmünde. Adları boş mezarlara kazınmış, kitaplarıysa sayfaları pek tenha defterler kadar bile işe yaramıyor. Kısacası okuma zevkim söz konusu olduğunda ortada koskoca bir hiçlik var,” demiş son derece sözünü sakınmaz biri olan, yapay nezaket gösterilerine yüz vermeyen Vladimir Nabokov.
Ben de işte oturup eski röportajlarını karıştırarak Nabokov’un hangi şairlerle romancıları yerden yere vurduğuna bir kez daha baktım. Zehirli sözlerinden kimse kurtulamadı, ne T. S. Eliot ve Ezra Pound, ne de Joseph Conrad ve Ernest Hemingway…
Bittiğinde tabii kendi durumumu da sorgulamam gerekti. Nabokov’u seven biri olarak diğer şairlerle yazarların da bir kısmını çok seviyor olmamı hangi ihanet sözcüğüyle açıklayabilirim, şimdilerde bunu düşünüyorum.
T. S. Eliot ve Ezra Pound için: “İnsanın bu şiirleri niye beğenmesi gerektiğini anlayamadım”
“Yirmili ve otuzlu yıllarda, Eliot’ın birinci sınıf olmaktan epeyce uzak, Pound’unsa kesinlikle ikinci sınıf şiirine yaşıtlarımın çoğu gibi ben de maruz kaldım. Hatırlıyorum da, yıl 1945’ti, Eliot ve Pound’un şiirlerini ilk kez Amerikalı bir arkadaşımın evindeki konuk odasında okumuştum. Zerre etkilenmediğim gibi insanın bu şiirleri niye beğenmesi gerektiğini de anlayamamıştım. ‘Kim bilir, onları benden daha erken yaşlarda keşfetmiş okurların gözünde duygusal değerlerini koruyor olabilirler,’ diye geçmişti aklımdan.” (1964)
Bertolt Brecht, William Faulkner, Albert Camus ve Pound için: “Hepsi uydurma”
“Brecht, Faulkner, Camus ve daha birçokları benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Eleştirmenler ve meslektaşları tarafından tatlı bir şekilde ‘büyük edebiyat’ sayıldıklarını gördüğümde Leydi Chatterley’nin çiftleşmelerini ya da Bay Pound’un bomboş kibrini hatırlıyor ve “Bunların hepsi uydurma” diyorum kendi kendime. Bu kitapların bazı evlerde Dr. Albert Schweitzer’in yerini aldığı da gözümden kaçmıyor.” (1967)
Thomas Mann, Boris Pasternak ve Faulkner için: “Yazdıklarının göklere çıkarılması, hipnotize edilmiş bir insanın tahta sandalyeyle sevişmesinden farksız”
“Thomas Mann’ın o ahmakça Venedik’te Ölüm’ünün, Pasternak’ın melodramatik ve haysiyetsiz Dr. Jivago’sunun ya da Faulkner’ın mısır koçanı günlüklerinin (Kutsal Sığınak) birer ‘başyapıt’ olarak kabul edilmesi ya da en azından bazı gazetecilerin bunları ‘harikulade kitaplar’ diye nitelemesi benim için absürt birer yanılsamadan ibarettir. Hipnotize edilmiş bir insanın tahta sandalyeyle sevişmesinden farksız bir şeydir, yani varken bile aslında yoktur.” (1965)
W. H. Auden ve Robert Lowell için: “Kendini düşürdüğü sefil durumlara üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimden”
“Ada’nın (Ada ya da Arzu) herhangi bir yerinde Bay Auden’ın parodisini yapmış değilim. Bunu yapabilmem için şiirine aşina olmam gerekirdi. Gelin görün ki, ben sadece çevirilerinden birkaçını okudum ve şimdi, farkına varmadan kendini düşürdüğü sefil durumlara üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimden. Robert Lowell ondan da beter.” (1969)
Nikolay Gogol için: “Bazen değersiz, bazen eşsiz”
“Gogol’dan bir şey öğrenmemeye haddinden fazla ihtimam gösterdim çünkü bir öğretmen olarak Gogol’u son derece muğlak ve tehlikeli buluyorum. Ukrayna’da geçen eserleri gibi üstünkörü işlerine bakarsanız değersiz bir yazar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz. İyi olduğu, iyi yazdığı zamanlardaysa Gogol hakikaten eşsiz, hakikaten benzersizdir.” (1967)
Ernest Hemingway için: “Erkekler, boğalar ve çanlar hakkında yazdıklarından nefret ettim”
“Hemingway’i ilk kez 1940’ların başında tanıdım, erkekler, boğalar ve çanlar hakkında yazdıklarını okuyunca da nefret ettim.” (1967)
Joseph Conrad ve Hemingway için: “Zihniyet ve duygu olarak umutsuzca yeniyetmeler”
“Aralarında hangisi daha iyi diye düşünürsem, kesinlikle Hemingway’i seçerdim. Hiç değilse kendine ait bir sesi var. Ayrıca ‘The Killers’ adlı o pek şahane ve son derece sanatsal kısa öykünün yaratıcısı. Ve şu ünlü balık hikayesindeki (İhtiyar Adam ve Deniz) yanar döner renkleri olan balık ve adamın ritmik bir şekilde denize işemesinin tasviri harika. Conrad’ın hediyelik eşya dükkânı tarzına, şişelenmiş gemilerine ve romantik klişelerden oluşan deniz kabuğu kolyelerineyse gerçekten tahammül edemiyorum. Ayrıca bu yazarların ikisinde de ‘Keşke ben yazsaydım,’ diyeceğim bir şey bulamıyorum. Zihniyet ve duygu olarak umutsuzca yeniyetmeler. Aynı şey ortak salonumuzun evcil hayvanları, yüksek lisans öğrencilerinin tesellisi ve desteği olan bazı başka ah canım yazarlar için de söylenebilir. Bu yazarların bazıları hayatta ve ben henüz gömülmemiş, yani yaşayan ihtiyarları incitmekten nefret ediyorum.” (1964)
Fyodor Dostoyevski için: “Bir okurun hele bu okurun ona katlanması tamamen imkânsız”
“Rus olmayan okuyucular iki şeyin farkında değildir: Birincisi, Rusların hepsi Dostoyevski’yi Amerikalılar kadar sevmez. İkincisi, sevenlerin çoğu ona bir sanatçı olarak değil, bir mistik olarak saygı duyar. Dostoyevski, peygamber olmasının yanı sıra iki yüzlü bir gazeteci ve vasat bir mizahçıydı. Yazdığı sahnelerden bazılarının ve bir fars misali akıp giden diyaloglarının olağanüstü eğlenceli olduğunu kuşkusuz kabul ediyorum ama okurların onun duyarlı katillerine ve duygulu fahişelerine katlanması çok güç. Hele bu okurun katlanması tamamen imkânsız.” (1964)
“Karamazov Kardeşler’den de, adına Suç ve Ceza denen o korkunç kitaptan da hiç mi hiç hazzetmiyorum. Hayır, ruhun köşe bucağının kurcalanmasına da, insanın kendini yazıyla ifşa etmesine de bir itirazım yok ama bu kitaplarda günahlar, duygusallık ve bir çeşit gazeteci tavrıyla yazma merakı bana göre sıkıcılığın garantisi gibi. Ayrıca ana fikir, tüm hikayeyi baştan aşağıya çamura bulayacak kadar bulanık.” (1969)
Sigmund Freud için: “Avusturyalı bir delinin sıkıcı orta sınıf düşlerini görmeye niyetim yok”
“Neden zihnimin baş köşesini işgal eden bir yabancıya tahammül etmek zorunda olayım? Bunu daha önce de söylemiş olabilirim ama bir değil aslında tam dört doktordan nefret ettiğimi tekrar belirtmek isterim: Dr. Freud, Dr. Zhivago, Dr. Schweitzer ve Dr. Castro. Elbette ilki afili bir el hareketini hak ediyor hem de tam bazı meslektaşlarının gönlünden geçtiği şekliyle. Eski püskü bir şemsiyeyle dolaşan Avusturyalı bir delinin sıkıcı orta sınıf düşlerini görmeye şahsen hiç niyetim yok.” (1968)
Henry James için: “Yazdıkları pek sefil şeylerdi, baştan aşağıya sahtekarlık mahsulüydü”
“Cambridge’den ayrıldığımdan beri ne tek kelime yazdım ne de Henry James’in kısa öykülerinden oluşan bir koleksiyon haricinde bir kitap okudum. Onlar da açıkçası pek sefil şeylerdi, baştan aşağıya sahtekarlık mahsulü, uydurmaydılar. Bir gün birilerinin tüm o zarif bayağılıkların iç yüzünü iyice araştırması gerekecek.” (1952)
Eliot, Nabokov, Proust
Nabokov’un Marcel Proust ve T. S. Eliot üzerine şiiri
Nabokov’un 1948’de yakın dostu Edmund Wilson’a gönderdiği şiiri çevirmeye çalıştım, aşağıda okuyacaksınız.(Proust’un ses olarak “puslu hal” ifadesiyle uyuşması da, T. S. Eliot’ın “tuvalet”e yakışması da tamamen Nabokov’un ayıbı, ben masumum.)
“İlk başlarda beynim biraz uyuşmuştu Edmund,
Senin şu insanı uyurgezer yapan numaralarının etkisiyle…
Ama şimdi silkelenip kurtulunca bir kez o puslu halden
Anlıyorum bu hal ile ‘Proust’un pek uyuştuğunu
Ve ‘T. S. Eliot’ın tuvalete nasıl da yakıştığını.”
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest