Egoist okur

“Neden saklayayım, ben düpedüz hazcı bir okurum…”

Evyazı Tahtası. Küçük Bir Gökada. Tenezzül. Ev Hali. Tüm Nefesliler. Berhayat. Bunlar Lacivert ve SabitFikir dergilerinin genel yayın yönetmenliğini yürüten Mustafa Akar’ın şiir kitapları. Bir de kısa bir süre önce Turkuvaz Kitap etiketiyle çıkan “Gezegenin Tamahkâr Çocukları” var. O diğerlerinden farklı olarak Mustafa’nın ilk öykü kitabı. Şiirselliği baskın öyküler hepsi. (Okumadıysanız aşağıdaki linke bir göz atın.)

Peki ne okur Mustafa Akar, onun bir şair ve öykücü olarak oluşumunda pay sahibi olan -olmayan- kitaplar hangileridir? Hepsi aşağıda…


Mustafa Akar ve ilk öykü kitabı, Gezegenin Tamahkâr Çocukları

Mustafa Akar: “Düpedüz hazcı bir okurum. Sevdiğim, tat aldığım şeyleri okumak isterim…”

Çocukken en sevdiğin kitaplar hangileriydi? Senden kaçırılan kitaplar var mıydı, gizli gizli neler okurdun?

İlk okuduğum kitap Orhan Veli’nin Şiirler’idir. Ortaokul birinci sınıfta şiire olan meylimi fark eden edebiyat hocamız (ismi halen aklımda, Nurhayat Soyer) beni sürekli tahtaya kaldırıp Orhan Veli şiirleri okuturdu. Sonra bir gün babamdan şairin kitabını almasını istedim. Fakat babam kitaptaki kağıtların birçoğunun iki dizeye ayrıldığını görünce bu harcamayı gereksiz buldu. Aslında bu tutumluluğu bana bambaşka kapıların açılmasını sağladı. Giresun’daki Çocuk Kütüphanesi başka kitapları keşfetmemi sağladı böylece. (Burası eski bir Ortodoks kilisesinden kütüphaneye çevrilmiştir ve garip bir havası vardır. Kütüphaneden çok mabede yakın olduğu için insanda okudukları karşısında şaşkınlık hissi uyandırır.) Günlerimi ve saatlerimi o kütüphanedeki kitaplar arasında geçirirdim. Orhan Veli haricinde Jules Verne hayranıydım. O kütüphanede hangi kitabını bulduysam okudum. Bir de Beyaz Balina, Moby Dick. Daha o yaşımda –herhalde ortaokul 2 olmalı- kitap beni acayip etkilemişti.

Kitapla ilgili kötü alışkanlıkların oldu mu? Mesela hiç kitap çaldın mı veya ödünç aldığın bir kitaba el koydun mu?

Aslında bile isteye olmasa da yukarıda bahsettiğim Çocuk Kütüphanesi’ndeki Beyaz Balina’yı geri vermediğimi hatırlıyorum. Bir de bir üniversite hocamızın odasından o zamanlar çok arayıp baskısını bulamadığım Ebubekir Eroğlu’nun Modern Türk Şiirinin Doğası kitabını aşırmıştım. Bunlar haricinde sabıkam çok kabarık değildir. Bir kitabı sevdiysem gidip kendim almayı severim. Bir de Giresun’dayken günlerimi geçirdiğim Halk Kütüphanesi’nde bazı kitapların arasına gizli mektuplar koyar ve bu mektuplar aracılığıyla bazı insanlarla acayip dalgamı geçerdim. Uzaktan izlediğim bu insanların bir kısmı korkar, bir kısmı da kendini bir hafiye macerasının ortasında bulmuş sanarak mutlu olurdu. Halen görüştüğüm bir dostumu bu yolla tanıdım. Okuma eylemini sıkıcılıktan kurtarmak isterdim böylece.

Bir insan okumayı ne kadar severse sevsin, nihai seçimini en baştan yapmaz, farklı ve değişik şeyler okur, arada “yaramaz” seçimler yapar. Senin de bu tür ara dönemlerin oldu mu?

Muhakkak oluyor böylesi ara dönemler. Ama neden saklayayım ki, ben düpedüz hazcı bir okurum. Sevdiğim, tat aldığım şeyleri okumak isterim. Yine de bazen görev okumaları dönemim olur. Bir de inat okumalarım vardır. Sırf inattan Ulysses’i baştan sona okumuşumdur. Yine Tristram Shandy’yi inat ede ede okudum.

Okumak için tercih ettiğin özel bir saat ve yer var mı? Bizimle ideal okuma deneyimini paylaşır mısın?

Hiç böyle planlı okumalarım yoktur. Her yerde, hatta gürültülü ortamlarda bile rahatça okuyabilirim. Bir arkadaşım eskiden takılırdı, gittiğin her yere küçük küçük kütüphaneler kuruyorum diye. Askerde bile hatırı sayılır bir kütüphanem olmuştu koğuşumuzdaki dolapta. Bu anlamda otobüste de okurum, vapurda da. Özellikle kış geldiğinde uzun romanlar okumayı çok severim. Bir de bir alışkanlığım ya da diyetim vardır ki, uzun yıllardır zoraki durumlar haricinde çok bozmadım, o da günde 50 sayfa okumak alışkanlığıdır. Elimdeki kitap çok sevdiğim bir metinse tabii ki 100, 200 sayfa okuduğum olur ama mutlaka günde 50 sayfa okumaya çalışırım. Öyle yatakta, uykudan önce falan da okumayı sevmem. Gün içinde, herhangi bir yerde okuyabilirim.

Ne tür kitapları sever, okursun?

Dergi editörü olduğum için her tür kitabı okurum. Bir de Lacivert Dergi’de her ay bir dosya konusu çalışıyoruz. Dolayısıyla bazı dosyalar ek okumalar gerektiriyor. Haricinde, dediğim gibi fena halde hazcı bir okurum. Roman, hikâye okumaktan asla vazgeçmem. Şiir okurum demiyorum çünkü şiiri bir ders kitabı okur gibi okuyorum artık ya, o ayrı bahis. Bir de özel çalışılmış denemelerin hastasıyımdır. Gözle ilgili, bahçelerle ilgili mesela. Mesela zamanla ilgili diyelim. Sevdiğim bir eseri tekrar tekrar okurum. Her okuyuşta yeni bir yanını, tarafını keşfediyorsam, o eseri yıllar içinde okumayı bırakmam. Eski bir dostla yeniden sohbet etmek gibidir bu okumalar. Hem öğreticidir, hem de müthiş bir tanışıklık hissiyle doldurur insanı. 

Kütüphanenin bir haritasını çiz desem ne anlatırsın? Okumayı en az senin kadar seven biri kütüphaneni görse ne hazinelerle karşılaşır? Orada bizi şaşırtacak, senden beklemeyeceğimiz ne bulurduk? 

Düzenli bir kütüphanem olmadı hiç. Orda burda kalmış çok kitabım var. Ama şiir rafım her zaman çok iyidir. Yaşayan/yaşamayan birçok şairden imzalı özel şiir kitaplarım var. Bir de sözlükler. Eskiden her türden sözlük alırdım. Şimdi pek almıyorum eskisi gibi. İstanbul’daki evimde. Giresun’da annemin evinde ve Turkuvaz Medyadaki ofisimde dağınık halde kitaplarım. Yine de ben içlerinde ne ararsam bulabiliyorum.

Sehpanın ya da masanın üstünde hangi kitaplar duruyor şu an?

Haruki Murakami’nin son romanı Kumandanı Öldürmek duruyor. Bir beş yüz sayfa okudum, araya dergilerin baskı takvimi girdiği için yarıda bıraktım ama bugün yarın bitiririm kesinlikle. Soner Karakuş’un ilk şiir kitabı Gece Geç duruyor mesela. Bu sene okuduğum en iyi şiir kitabı diyebilirim. Ayrıca Enrique Vila Matas’ın Portatif Edebiyatın Kısaltılmış Tarihi de Murakami’yi bitirince okuyacağım kitap.

Rafta gördüğün zaman seni hangi kitaplar heyecanlandırıyor?

Refik Halit Karay mesela. Bana sorarsan kitapları tek başına bir Türkçe Üniversitesi. Yine Dostoyevski’nin Cinler’i. Her sene mutlaka orasından burasından tekrar okurum. Bir de hala Jules Verne beni heyecanlandırıyor.

Asla almam dediğin kitaplar var mı? Ne tarz kitapları ya da yazarları hiç okumazsın?

Şu kişisel gelişim şeysinden hiç hazzetmem. Bir de Türkçesi bozuk, özenilmemiş kitapları okuyamam.

Seni düş kırıklığına uğratan yahut  aşırı övüldüğünü düşündüğün kitaplar hangileri? Hoşlanman beklenen ama hoşlanmadığın bir kitap oldu mu?

Niteliksiz Adam mesela benim için hayal kırıklığıdır. Türkçede çok daha iyi yazarlar var. Ahmet Cemal çevirisinden sonuna kadar okudum iki cildi de. Elde var hiç. Mesela Thomas Mann çok daha iyi, büyük bir yazar. Niteliksiz Adam bir Büyülü Dağ etmez gözümde. Geçtiğimiz sene yayınlanan Taksitle Ölüm’den de hoşlanmadım. Oysa Celine’in Gecenin Sonuna Yolculuk’unu iki defa okumuştum, tam bir başyapıttır.

Hakkı yenmiş kitaplar dendiğinde aklına hangileri geliyor?

Çok var ama Henry Miller derim kesinlikle. Türkçede doğru düzgün bir toplamını bulmak zor. Birçok yayınevi bastı. Bir kitabı orda, biri şurda. Toplu temiz bir basımı yapılamadı. Oysa çok kafa bir yazardır. Şaşırtıcı gözlemleri, enteresan fikirleri vardır. Üslubuna da hayranım. Bir de Milorad Pavic’in kitaplarını söyleyebilirim. Hazar Sözlüğü iyi kötü basıldı ama Rüzgarın Tersi kitabı mesela, baskısı kalmadı. Hikâyeleri doğru düzgün çevrilmedi. Oysa Pavic Türkçeye tam çevrilseydi, kişisel görüşüm ama, Borges’in esamisi okunmazdı. Marquez ayarında bir kafadır bu adam. Sırp bir dil bilimcidir.

Son zamanlarda yayımlanan kitapları düşünürsen, bir keşiften söz edebilir misin? Bir gün herkes şu kitaptan ya da şu yazardan söz edecek gibi…

Harun Candan’ın polisiyelerine hayran kaldım. İleride hakkından çok söz edilecek muhakkak. İlginç bir dili var. Kitapları da iyi yayınevlerinden çıktı ama hak ettiği yerde değil. Bence artık okur tarafından keşfedilme sırası geldi.

Mustafa Akar’ın yangında ilk kurtaracağı kitaplar

Mekke’ye Giden Yol, Muhammed Esed

Tevfik El Hakim, Trendeki Derviş

Nikos Kazancakis, El Greco’ya Mektuplar

Cahit Zarifoğlu, Şiirler

Sezai Karakoç, Hızır’la Kırk Saat

Dostoyevski, Cinler

John Fowles, Büyücü

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir

Yahya Kemal, Hatıralarım

Niyazi Mısri Divanı

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments