Neil Gaiman bu kez çocuklar için yazdı: BİJBİDTEG
Okuduğum en tatlı hikayelerden biri. Üstelik Neil Gaiman yazmış.”Babamı İki Japon Balığı ile Değiş Tokuş Ettiğim Gün” ya da kısaca BİJBİDTEG için, çocukların çok renkli, benzersiz hayal alemiyle yetişkinlerin miskin, ruhsuz dünyasının çatışması da diyebilirsiniz.
Aşağıdaki yazı Sima Özkan Yıldırım’ın imzasını taşıyor. Kendisi editör ve çevirmen, aynı zamanda çocuk kitapları tanıtımları, eleştirileri kaleme alıyor. Kendi yazdığı “Gece ile Gündüz” serisine de mutlaka göz atmalıyız. Üstelik, Neil Gaiman’ın “Babamı İki Japon Balığı ile Değiş Tokuş Ettiğim Gün” adlı kitabını da dilimize o çevirmiş. Sima’ya ve kitabı yayınlayan Sırtlan Kitap’a teşekkürler.
“Babamı İki Japon Balığı ile Değiş Tokuş Ettiğim Gün”
Fantastiğin dev ismi Neil Gaiman’dan çocuklara dünyalar tatlısı bir “Seni dünyalara değişmem” masalı
“Babamı İki Japon Balığı ile Değiş Tokuş Ettiğim Gün” ya da kısaca BİJBİDTEG için yetişkin okurlar, “Çocukken en sevdiğim masaldı” diyerek kendilerini kandırabilirler, çocuklarsa, “Her zaman, büyüdüğümde bile en sevdiğim kitap olarak kalacak” diyecek ve buna en başta anne babalarını inandıracaklar. Demem o ki BİJBİDTEG aslında her yaştan Neil Gaiman ile Dave McKean takipçisinin okuyacağı, okutturacağı bir kitap.
Adını bilmediğimiz kahramanımız, küçük kız kardeşi ve gazetesine gömülmüş babasıyla evdedir. Baba kendi dünyasında, iki kardeş de oyuncaklarıyla oynadıkları ve birbirlerini sinir ettikleri dünyalarındadırlar. (Yine Gaiman imzalı “Babam Süt Peşinde”deki ev ortamını anımsatmıyor değil.) Derken kahramanımızın arkadaşı Nathan çıkagelir. Elinde bir fanus, içinde de yüzen iki japon balığıyla.
Kahramanımız, “Karşılığında her şeyimi veririm” gibi bir takıntıyla ister o balıkları. Ve varını yoğunu değiş tokuş için ortaya sürer. Yani Transformers robotları ve beyzbol kartları gibi kıymetli eşyalarını da, ipleri birbirine karışmış kuklası ya da artık suyun üzerinde bile duramayan eski uzay aracı gibi değiş tokuştan kârlı çıkmayı planladığı eşyalarını da arkadaşına teklif eder. Birlikte uyuduğu palyaçosunu bile. Ama Nathan hepsine burun kıvırır. Derken kahramanımızın aklına harika bir fikir gelir: “Babamı değiş tokuş edebilirim.” İnanması zor ama bu teklif, sıkı pazarlıkçı Nathan’ın ilgisini çeker. Nihayetinde bir baba iki japon balığından daha büyüktür, ayrıca artık yüzemeyen bir uzay aracı iyi yüzen bir babanın yerini elbette tutamaz.
Böylece Nathan, gazete okuyan babayı alıp gider. Abisinin yaptığı şeyi başına kakmaya hazır kız kardeş, annelerinin olayı öğrendiğinde vereceği tepkiden emindir. Eh, bu durumda kahramanımız da sussun diye onu bağlar. Evet, yapar! İşin kötüsü anne yine de babanın yokluğunu fark eder, iki çocuğunu da durumu düzeltmekle görevlendirir. Gidip babalarını arayacak, onu almadan da eve geri dönmeyeceklerdir. İşte macera da tam burada başlar.
Zincirleme felaketler yahut hain değiş dokuş kararları
Ne yazık ki, Nathan gazete okumaktan başka işe yaramaz görünen babayı başka bir çocukla, başka bir şey karşılığında değişmiştir. Öteki çocuk da başka bir çocukla ve başka bir şey karşılığında… Bir diğeri, yine başka bir çocukla… O da şehrin ta diğer ucundaki başka bir çocukla… Kahramanımız ve ispiyoncu kız kardeşi şehrin ıssız sokaklarında evden eve, babalarının peşinde dolanıp dururlar, kapılar hep suratlarına kapanır. Sonunda da babalarını bir tavşan kümesinde oturmuş, gazete okuyup havuç yerken bulurlar. Ellerindeki tavşanı verip babalarını geri alırlar. Hem babaları pek de iyi bir tavşan olamamıştır. Sanki başına gelenlerin farkında bile değildir.
Eve geri döndüklerinde, anne bir daha babasını hiçbir şeyle değiş tokuş etmeyeceğine dair kahramanımıza yemin ettirir. Kahramanımız yeminine sadık kalır ama sadece babasını değiş tokuş etmeme konusunda. Kız kardeşiyle ilgili herhangi bir söz vermemiştir ki. Kardeşi de babası kadar sıkıcıdır bazen.
Bu kitapta dil adeta resimlerle konuşuyor
BİJBİDTEG’i, bu kadar özel bir kitap haline getiren şey tabii ki başta Gaiman’ın kullandığı dil, çizgi romanın tüm nimetlerinden yararlanarak yarattığı diyaloglar ve çocukluğu anlatırkenki doğallığı. Bir de tabii “Mezarlık Kitabı”, “Mirror Mask”, “Crazy Hair” ve en çok da “Sandman” serisinden tanıdığımız Dave McKean’in “yarı-kolaj” diye tarif edilebilecek resimleme tekniği. Sadece resimleri için bile sahip olunası bir kitap bu. Metnin yalın dilinin, bu resimlemeyle daha çok konuştuğu ortada. Her bir sahnede seçilen açılar ve çizimlerin yanı sıra fotoğraf, gazete kupürü parçalarından oluşturulan fonlar, gerçek objeler, pastel boya izlenimi veren mürekkep çizimler çok güzel.
İlk defa 1997’de yayınlanan BİJBİDTEG’i gülmeden okumak elde değil. Hatta diyebilirim ki “Kung Fu Panda”dan sonra beni bu kadar güldüren tek şey. Alışık olduğumuz çocuk maceralarından epey farklı, sonuçta bir çizgi roman. (Türkçede çocuklar için çizgi roman yazan ve resimleyenlerin bir tek “Hayallerini Meslek Seçenler” serisiyle Gönül Öztopuz ve Nalan Alaca olduğunu da söyleyeyim.) Umarım çocuklar bu kitabı büyüklerin elinden alabilir.
Kitaba yazdığı “Sonsöz”de Neil Gaiman böyle alışılmadık, tekinsiz bir öyküyü yazma fikrini kimden aldığını da anlatmış. Babasını iki japon balığıyla değiştirmek gibi şahane bir fikir kimin aklına gelir ki, demeyin! Gaiman’ın oğlu Michael’ın aklına gelmiş işte! “Senin yatakta olma vaktin gelmedi mi daha?” diyen babasına çok öfkeli olduğu bir gün Michael tutup söze “Keşke bir babam olmasaydı” diye başlamış ve cümlesini “Keşke senin yerine iki japon balığım olsaydı” diye bitirmiş.
Bence bir baba, hele Neil Gaiman gibi bir baba karşılığında iki japon balığı, pek de kârlı bir takas değil! En az üç olmalıydı ya da dört. Peki ya siz? Yoksa şimdi 10 yaşınıza geri dönseniz babanızı dünyalara değişmez misiniz?
Sima Özkan Yıldırım
Subscribe
0 Comments
oldest