Nermin Yıldırım’dan UNUTMA DERSLERİ, UNUTMA ŞARKILARI
Nermin Yıldırım son romanı için Egoist Okur’un en güzel efkar karmalarından birini hazırladı: “Unutma Dersleri, Unutma Şarkıları…”
Fotoğrafta gördükleriniz sadece bir kısmı; listede harika şarkıcılar ve enfes şarkılar var.
Uzun oldu biraz, o yüzden bari ben kısa keseyim. Söz, yetenekli arkadaşımda ve şarkılarında…
Gülenay Börekçi
Nermin Yıldırım’dan UNUTMA DERSLERİ, UNUTMA ŞARKILARI
Bu yazıya başlarken, “Unutma Dersleri”nin müzikal haritasını çıkarmak gibi bir fikir vardı aklımda. “Unutma Dersleri”nde yer alan unutma şarkılarını yazacaktım.
Ama sonra unutma şarkıları namlı derin denize girmeye yelteneceksem, hakkını verebilmek için azıcık açılmak icap ettiğini düşündüm. Zira romana sadece iki türde unutma şarkısı almıştım. Başkarakter Feribe’nin biten ilişkisinin ardından yas sürecinde dinlediği şarkılar ve acı veren tatlı hatıralarını unutmak için gittiği Mazi İmha Merkezi’nde kullanılanlar… Yani ya kaybı idrak etmeye ya da unutma yolculuğunda baston gibi tutunup adım atmaya yarayabilecek türde olanlar…
Oysa literatürdeki unutma şarkılarının yekünü elbet bundan fazlasıydı. Romanda sadece aşkın -de ve -den halinden bahseden şarkılar yer alsa da unutmanın binbir türlü hali vardı. Velhasıl ben de romana misafir olan şarkılara geçmeden evvel unutma repertuarı üzerine kısa bir girizgah yapmaya karar verdim. Hadi başlayalım!
Evvela şarkıların seslendiği ruh haline bakmak, yani bir nevi hasar tespiti yapmak için unutmak isteyen biçarenin olası vaziyetine şöyle bir göz atalım:
“Hatırlamanın şaşkınlığı kalbin acısına karışmıştı. Geceleri uyuyamıyor, gündüzlere katlanamıyordum. Bakar kör, duyar sağır, düşünür aptaldım; acı çekmekten başka işe yaramıyordum. Yıllarca iyi niyetlerinden şüphe duymadan dinlediğim şarkıların hepsi birlik olmuş bana onu hatırlatmaya çalışıyordu; radyoyu kapatıyordum. Üzerime bir kazak geçirecek olsam, daha evvel onun yanında da giydiğimi anımsıyor; cenabet kazağı dolabın en karanlık dehlizlerine saklıyordum. Neye elimi atsam, onunla ilgili bir hatıra hortluyordu; cüzamlıya dokunmuşum gibi elimdekinden uzaklaşmaya bakıyordum. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu; yemek masasında çatal bıçak yerine sigara ve kül tablası kullanıyordum. (…) Aşk için ağlamak budalalıktı ve budalalardan müteşekkil bir halay ekibi kurulsa, mendili kapıp halay başı olmayı hak ettiğimi düşünüyordum. Olur olmaz yerde gözlerim sulanıyordu, kimselere görünmemek için nereye kaçacağımı şaşırıyordum. Aşk acım, kâğıt mendil ve sigara baronlarını büsbütün zengin etmişti. Bense akıldan, gönülden ve kilodan yana epey fakirleşmiştim. Sürekli onu düşünmek hastalığından mustariptim. Kıvrımları arasında zerrece fosfor kalmayan beynimin, sadece onu düşünebilen kısmı iş görüyordu. Direnç şurubu, unutma hapı, dirayet şerbeti gibi bir şey olsa da çabucak eski sükûnetime kavuşsam diyordum, ama mümkün değildi. Acınacak haldeydim. Bana acıyanlar arasında başı yine ben çekiyordum. Hayatın her alanında umutsuzca kaybederken, bir tek halay başı kariyerimde emin adımlarla ilerliyordum.”
(Unutma Dersleri, sayfa 18)
Unutmak İstiyorum, Ferdi Tayfur
Unutmak isteyen bahtsızla tanıştığımıza göre şimdi mevzuya damardan giriyor ve siftahı damarda bir dünya markası olan Ferdi Tayfur’la yapıyoruz. Tayfur bu şarkıda unutma arzusunu kararlılıkla beyan ediyor. Hatta sırf sohbet olsun diye “Eee seninkinden haber var mı?” filan diye boş boş konuşan eşi dostu kati şekilde uyarıyor: “Bana onu sormayın, unutmak istiyorum. Artık hatırlatmayın, unutmak istiyorum.”
Ayrılanlar için, Timur Selçuk
“Yollarımız burada ayrılıyor, artık birbirimize iki yabancıyız. Ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa, her şeyi, evet her şeyi unutmalıyız.”
Timur Selçuk da (Tabii Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizeleriyle) unutmanın gerekliliğini tespit ve teşhis ediyor. İlaveten “Her kederin tesellisi bulunur, insan ne kadar sevse unutabilir” diyerek içimizi ferahlatıyor. Ama sonunda o feci sırrı açıklamadan da edemiyor: “İçinde bir derin sızı kalır…”
“Unutmak kolay demiştin”
Unutma mevzusu üzerine yapılmış şarkıların çoğu unutma arzusundan ziyade unutamayışın acısını dile getirir. Neden? Çünkü kalp bir kere Veli Efendi’ye çıkmış gibi dörtnala koşmaya başladı mı, biçare sahibine ancak ardından nal toplamak kalır! İşte kalp, rahmetli beygir Bold Pilot gibi koşarken, beyin obsesif kompulsif bozukluk olarak formüle edebileceğimiz maraz neticesinde yerinde saymaya başlamışsa, yani insan bir kere âşık olmuşsa, unutmak zikredildiği kadar kolay iş değildir.
“Aşk acısı çeken birinin beyni, kokain müptelalarının beyniyle neredeyse aynı biçimde çalışır. Kokainman kokaine nasıl ihtiyaç duyarsa, âşık da ayrı düştüğüne karşı benzer bir açlık yaşar.” (Unutma Dersleri, sayfa 58)
Bir noktadan sonra aşığın içinden “Boşver ya, unutursun” diyen arkadaşların ağzına terlikle çat çat vurmak gelir. Eh, haksız da değildir.
Boşver Arkadaş, İlhan İrem
Az evvelki şiddet içerikli sözümüz meclisten dışarı tabii. Yoksa bu manada hakikaten yaşama kudreti ihtiva eden şahane bir şarkımız var. İşte siz içiniz dışınıza çıkmış halde salya sümük ağlarken, olanca iyi niyeti ve yaşama coşkusuyla karşınıza geçmiş enerjik bir arkadaş ve onun muhteşem tavsiyesi: “Boşver arkadaş, başka bulursun.”
Unutursun Mihribanım, Musa Eroğlu
Aynı telkinleri aşk acısı çekenin henüz hazır olmadığı o manasız coşkudan uzak biçimde vermek de mümkün elbet. Misal aşağıdaki türkü esasen İlhan İrem’le benzer bir şey söylüyor ama bir carusel neşesiyle değil, rakı masası kederiyle. Arada epey büyük başka bir fark daha var. Burada telkini veren kişi arkadaş değil, eski sevgili. Normalde unutamadığınız sabık sevgilinin karşınıza çıkıp “unutursun yeaa” demesi gayet sinir bozucu olabilir. Fakat buradaki öyle merhametli ve acıyı üleşen, hatta adeta “keşke ben de seni unutabilsem diyen türden bir “unutursun” ki…
İşin aslı türküde “unutursun” diye telkinde bulunulan kişi şair Abdurrahim Karakoç. Şiiri vaktiyle gönül verdiği genç kıza yazmış. Daha doğrusu kızın evlendiğini öğrenince şu meşhur “Sarı saçlarını deli gönlüme bağlamışım Mihriban” şiirini yazmış. Sözler türkü olup kızın kulağına gittikten sonra, şaire “Unutmak kolay değil” diye başlayan bir mektup gelmiş Mihriban’dan. Bunun üzerine Abdurrahim Karakoç da ileride aşağıdaki türkünün sözlerini oluşturacak şiiri kaleme almış.
Açıkçası ben Selda Bağcan yorumunu ayrıca severim ama listemizde zaten bir Selda Bağcan olduğu için, türküyü bestecisinden dinleyelim.
“Unutmak mı, yok canım daha neler!” diyenler
Lakin unutmak öyle kolay olsa, bu hususta evvela büyüklerimiz muvaffak olurdu. Koskoca Barış Manço bile “Unutmak kolay demiştin, alışırsın demiştin. (…) Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni” diye buyurmazdı mesela. Değil mi ama?
Velhasıl hatırı sayılır nicelikteki şarkı da unutamayacağına kani olmuş aşıkların halini ve unutursun diyenlere sitemini anlatır.
Dile Kolay, Deniz Seki
Unutursun diyenlere verilecek tumturaklı bir cevap: “Unut demek dile kolay. Ateş düştüğü yeri yakar!”
Bu şarkıyı ilk Ajda Pekkan’dan dinleyip sevdik. Lakin Deniz Seki bir sürü sebepten dolayı bu listede olmayı hak ediyor. Uzatmayıp susuyorum. O konuşsun güzel sesiyle.
Мon Amour Mon Ami, Marie Laforet
İşte unutamamış biri daha. Anlaşılan ablamız vaktiyle filinta gibi delikanlıyı terk etmiş. Ama şimdi bin pişman. Aklı karışmış, kalbi balkonda dövülen halılar gibi toz atmış. Hem aşkım hem arkadaşım diye sesleniyor oğlana. Arkadaş kalalım mı demişler acaba? Bu tür “arkadaşlık”ları bilirsiniz… Güzeller güzeli Marie Laforet, “Sensiz yaşayamıyorum, nedendir bilemiyorum” makamında çok tatlı bir şarkıyla taçlandırıyor pişmanlığını ve unutamayışın hezeyanını.
Unutamayız , Müslüm Gürses
Ve elbet unutamamışlar masasındaki mevzuya son kadehi Müslüm Baba vuruyor. Rahmetli sağlığında da hep böyle az ve öz konuşurdu zaten. Kısaca dağılalım diyor masadakilere. Boş yere uğraşmaya, uzun uzun konuşmaya lüzum yok. Vaziyet net: “Unutamayız!”
Peki ya unutulmak? Brrrr!
Unutmak fikri etrafında yazılmış başka bir kısım şarkı da unutulma korkusunu konu edinir. Unutulmak, unutmaya gerek duymaktan bile daha kederlidir. Zira böyle durumlarda, en çok varolmak istediğiniz dünyada artık yaşamamak manasına gelir. Yani bir tür ölüm şeklidir. Bir deyişle ölmekten, başka bir deyişle de sabık sevgilinin aklından çıkmaktan ödü kopan aşık, derhal bir türkü yakar ve temennilerini arka arkaya sıralar.
Unutama Beni, Esmeray
İşte bu kategorinin en meşhur örneklerinden biri. Sabık sevgilisinin kendisini unutması fikrine katlanamayan aşık, onun hayatına yeniden girmenin, kendini hatırlatmanın yollarını arıyor. İstiyor ki o da acı çeksin, o da özlesin. İşte bu gamlı duygularla “Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım, unutma beni, unutama beni” diye inliyor.
Ne Me Quitte Pas, Sílvia Pérez Cruz
Bir de sabık sevgiliye olan biten her şeyi unutmayı öneren şarkılar vardır. Geçmişi, hataları.. Yeter ki gitmesin, terk etmesin. Yeter ki devam edilebilsin o yarım kalmış aşka. Bu son çırpınışlar, belki de olan biten her şeyden daha acıklıdır.
Aşağıdaki şarkıyı elbette Jacques Brel’den seviyorsunuz ama İspanyol şarkıcı Sílvia Pérez Cruz’dan da dinleyin lütfen. Müthiş bir ses ve harika bir performans.
Ha, çoğu zaman biçare aşığın sesini işiten olmaz, o ayrı. Zira zalim kural şudur: Unutulmaktan korkanlar, genellikle korkmayanlardan hızlı unutulur.
Neyse. Bu yüzden bazı unutmalı şarkılar da korktuğu başına gelen ve kendini unutan sabık sevgiliye sitem eden aşığın sesiniden yazılmıştır. Malumunuz, “sitem sevgiden doğar” ve böyle olduğu için bilhassa yaralı kalpleri fena halde yorar. Mesela Zeki Paşa Acem Kürdî usûlden bir “Unuttun Beni Zalim! “ çektiğinde, rakıdaki buz bile olduğu yerde titreyip ağlar.
Hemen bu minvalde bir örnekle, yine İspanya dolaylarından tatlı bir havayla devam edelim.
Porque Te Vas, Janette
Bu şarkıyı eski Yeşilçam filmlerinden bileceksiniz. Avrupa sinemasında da Carlos Saura’nın Cria Cuervos adlı leziz filminde dinlemiştiniz. “Gidiyorsun ve beni unutacaksın” diye üzülen dertli bir aşık var karşımızda. Neyse ki sözlerin aksine müzik pek neşeli. Sözler anlaşılmadığında, kolayca hoppidi bir şarkıya dönüşebilir. Yok yok, derinden yükselen feci bir hüzün dalgası var ama değil mi? Hem zaten…
“Neşeli bir şeyler dinlemeyi denesen? Şöyle hoppidi hoppidi müzikler?”
“Uzun süredir âşık değilsin galiba. Unutmuşsun. Aşk acısı çekerken hiçbir şey neşeli değil, Mehpare. Hurşid Yenigün’ün ‘O gemide ben de olsaydım’ı bile bana efkârlı geliyor.”
“Unutur muyum? Aşk acısı çektiğim zamanları alt alta toplasan, bir üniversite diploması alınır. Ama şu kadarını söyleyeyim; şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler, bir daha âşık maşık olmazdım, Feribe!” (Unutma Dersleri, sayfa 166)
Veinte Años , Buena Vista Social Club
Unutulmanın kederini en güzel anlatan şarkılardan biri de budur. Malum, aşk da unutulmak da dünyanın her yerinde ve bütün dillerde aynı acıtıyor. Kimi yaralar her yerde aynı biçimde kanıyor. Bu şarkı da Küba’dan, Buena Vista Social Club’dan gelsin madem listemize. Compay Segundo ve Omara Portunondo, yirmi senelik bir aşkın ardından, “Uzun zaman evvel hayatının aşkıydım, ama artık geçmişinin parçasıyım ve buna dayanamam” diyor.
Bektob Esmak Ya Habibi, Feyruz
Unutamayacağını ama unutulacağını bilmenin kederiyle sesleniyor sabık sevgilisine Feyruz: “Adını yaşlı ağaçlara yazdım sevgilim, sen benimkini yoldaki kumlara. Yarın kırık hikayelerin üstüne yağmur yağacak. Benim adım silinecek, seninkiyse kalacak.”
Ve nihayet acıyla ekliyor: “Unutulacağım.”
İstemem yan cebime koy “unut”ları
Ha bir de istemem yan cebime koy makamında söylenen “unut beni” nameleri vardır. Bana sorarsanız en içlisi de onlardır. Zira onlar, unutulmayı talep ederken bile için için unutulmamayı umanların yakarışıdır. Sezen Aksu mesela “Seni sevdiğimi unut, sevişmelerimiz yalan. Unut beni de her yalan gibi unut” derken esasen kim bilir hangi imkansızlıktan dolayı birlikte olamayacağına kanaat getirdiği sevgiliye bizzat unutamamanın, unutamayacağını bilmenin acısıyla haykırmaktadır. “Unut beni, unut arama” dedikten hemen sonra, “Sakla bu mendili sakla” diye devam eden Cem Karaca da unut derken bile esasında sevdiğine n’olur beni unutma diye yalvarmaktadır! Aşk böyle bir şey. Hor görecek halimiz yok…
Unut Beni, Cem Karaca
Unut, Sezen Aksu
“Yaparsın koçum, hadi şampiyon!”
Lakin gerçek bir unutma yolcusuna lazım olan “yaparsın koçum, unutursun ve hatta onsuz da bal gibi yaşarsın, eskisinden bile güzel olur” motivasyonu taşıyan şarkılar. Dinlerken, Eye of the Tiger eşliğinde ayakları kıçına vura vura koşan Rocky Balboa misali, hırsla ve umutla merdivenleri tırmandığınızı, her adımda unutmaya bir parça daha yaklaştığınızı hissettirecek türden şarkılar yani. Mesela Cher’in “sensiz yaşayabilecek güçteyim” minvalindeki Strong Enough’u tam da bu kategoriye girer. Ama biz listemize bu janrın en meşhur şarkısı I Will Survive’ı konuk edelim. Bugüne dek nice unutma yolcusuna kol kanat germiş Gloria Hanımefendi’nin adını buralarda anmazsak ayıp ederiz, hatta taş oluruz! O vakit buyrun burdan unutun:
I will Survive, Gloria Gaynor
Ajda Pekkan’ın da katkılarıyla “özgür kadın” şarkısı olarak bilinse de ayrılık hasıl olunca, beraber ve solo, yahut kızlı erkekli dinleyebileceğiniz bir şarkıdır. Ayrılıktan sonra dağılan özgüveni toplama, yıkılan egoyu restore, incinen gururu tamir etme gibi işlevleriyle tanınır. “Kapı açık, arkanı dön ve çok, istenmiyorsun artık!”Şahane çıkış! Yalnız atıp tutmadan evvel iyi düşündünüz umarım. Zira malum şahıs kapıdan çıktıktan bir süre sonra, bu şarkıdan Esmeray’a bağlanıp “boğazında düğümlenen hıçkırık olayım”a geçmek de var işin ucunda…
Hang on Little Tomato, Pink Martini
Bu da benzer durumlarda yaşama sevinci, hayatta kalma gücü, yola devam etme dirayeti ihtiva eden bir şarkı. Dayan, diyor. “Dayanmalısın, dayanmalısın gece boyunca. Dayan çünkü, her şey iyi olacak sonunda.”
Elbette, Candan Erçetin
Yine aynı minvalde şifacı bir şarkı. Hiçbir şey dünyanın sonu değil diyor, hayat dopingi veriyor. Unutma ve daha da önemlisi yaşama enerjisi ikram ediyor.
Ama bazen de umuttan ziyade öfke gerekir toparlanmak için. Ulrike Meinhof bile konumuzla tamamen alakasız bir durumda “Öfkeli olmayı üzgün olmaya yeğlerim” dememiş miydi? Açıkçası şu durumda konumuzla alakalı olmasına gerek de yok zaten. Zira aşıkken dünyanın kendi acınız etrafında döndüğünü düşünür ve politik, sosyal bütün önermeleri üstünüze alırsınız. Bu sizin en doğal hakkınız!
Neyse. Unutma yolcusu bazen de sabık sevgiliyi neden unutması gerektiğine ikna olmalıdır evvela. Söz konusu kişi, kendisine zarar veren, acı çektiren, aşkını hiç de hak etmeyen biriyse mesela, bunu teşhis ve tespit etmeli, sonra da düşen jetonun yarattığı öfkeye tutunarak unutmaya çalışmalıdır. Neden mi?
“Geçmiş bazen de biten bir şey çünkü, evet. Neyi bir ömür yanınızda taşımak istediğiniz, kalbinizi kimlere emanet edeceğiniz tamamen size kalmış. Kendinize neyi reva gördüğünüz de öyle.” (Unutma Dersleri, sayfa 310)
Red Football, Sinead O’Connor
Velhasıl, bu noktada imdadınıza koşabilecek öfkeli şarkı da “Bahçede tekmelenecek futbol topu değilim. Bana böyle davranamazsın!” diye feveran eden Sinead O’Connor’dan geliyor.
Ve unutma dersleri…
Bu kısa (!) girizgahtan sonra şimdi gelelim Unutma Dersleri’nde zuhur eden şarkılara. Aslında romanda “Ben sana muhtacım” diyen İlhan İrem’den, onun kıvırcık saçlı kafasını “Mein Herz Brennt” eşliğinde gürzlerle parçalayan Rammstein’a, İzel Çelik Ercan koalisyonundan Angara’nın Bağları’na kadar pek çok konuk sanatçı ve şarkı mevcut. Ama listemiz çoktan dolup taştığından minik bir seçki yapmaka yetinelim.
O Günler, Selda Bağcan
Esasen unutmaktan ziyade hatırlamaya yönelik bir şarkı. Bu nedenle Unutma Dersleri’nde, ikinci dersin (Yasını tutacaksın) ardından yas sürecinde dinleniyor. Buna bir tür unutmaya hazırlık aşaması diyebiliriz. “Bir günlük mutluluğa bir ömür alıp gittiler. Ne günlerdi ah o günler.”
Gerçi sözlerin sahibi Ülkü Aker bir noktada “Bir daha dönülse şu yalancı dünyaya, bir ömür verirdim ben yine, seninle bir günlük mutluluğa.” diye fena yan çiziyor ama biz unutma serüvenimizde elbet o kısmı örnek almıyoruz. Efendi gibi yasımızı tutalım, işimize bakalım.
Aşkın Kederi, Işıl German
Sevmek Zamanı filminden alınmış görüntülerle Işıl German’ın sesi birleşince ortaya imkansız bir güzellik çıkmış.
Tıpkı bir önceki şarkı gibi romanın yas bölümünde zuhur ediyor bu da. Hem kalbi kanırtan hem de aklı hatırlamanın felaketine ayıltarak ufak ufak unutmaya hazırlayan esaslı bir şarkı. Işıl German kaplerimizi rendeliyor: “Kurtar Allahım beni bu aşkın kederinden.”
Bambino, Triste Sabor
Unutma Dersleri’nin bel kemiğini oluşturan şarkılardan biri. Sebebini söylemeyeceğim, sürprizler bozulmasın. Fakat romanın şarkıdan bahsedilen bir bölümünden minik bir alıntı yapmakta sakınca yok:
“Hadi ya, dur bakayım internetten, bulursam dinleyeyim.”
“Şeyi dinle bak, ‘Triste sabor’ diye bir şarkısı var. Tam Endülüs arabeski. Google translate’ten baktım, ‘üzücü tat, kederli tat’ gibi bir şey demekmiş zaten. Sen ona ‘kahır lezzeti’ de işte. Dinlerken kalkıp doğruca Endülüs’e gidesim geldi ama hayal tabii. Bu kafayla ben anca cehennemin dibine giderim.”
“İnna sabirin! N’aptın bacım ya? Arada İspanyolcanı geliştirmen iyi de, biz sana için katılmasın diye önermemiş miydik yabancı şarkı fikrini? Yine gidip damar şarkılar bulmuşsun kendine.”
“Ne yapayım, elimden bu kadarı geliyor. Zaten sözlerin ne önemi var ki. Âşık olduğunda bütün şarkılar aynı şeyi anlatıyor.” (Unutma Dersleri, sayfa 166)
Bırak Seveyim Rahat Edeyim, Nazan Öncel
Ayrılık sonrası ağrısına dair şiirsel sayıklama, harika bir Nazan Öncel şarkısı. Unutma Dersleri’nin Mazi İmha Merkezi’nde, santral müziği olarak kullanılıyor. Merkezin acil destek hattına telefon ettiğinizde karşınıza ilkin bu şarkının “Unuttum gitti geberik, unuttum gitti geberik” kısmı çıkıyor.
Unutma maksadıyla dinlerken “bırak seveyim rahat edeyim” bölümüne takılmayınız. Şiarınız “Unuttum gitti geberik!” olsun lütfen. İmza: Müdüriyet
Bir Gün Unutmak İstersen, Ajda Pekkan
Mazi İmha Merkezi’nin asansörlerinde çalan şarkılardan.
Maalesef çok kötü bir kayıt ama bir fikir verir.
“Ajda’nın ‘Beni gördüğün yerde dolaşma, tatsız geçmiş günleri anımsa, rastlaşırsak bile selamlaşma, mutsuzsam da arama’ tavsiyeleri eşliğinde dördüncü kata vardığımızda, merkezin bir gökdelenin tepesinde olmayışından memnuniyet duymaya çalıştım. O esnada dünyaya bir edebi kahraman olarak gelsem kuşkusuz Pollyanna olurdum. Hoş, haleti ruhiyem bir korku filmi karakteri olmaya daha müsaitti. İçime kaçan aşk acısı da düşünülürse, herhalde payıma Exorcist’in Zemzem sulu Türk versiyonundaki Ayşecik tipli Gül filan düşerdi.” (Unutma Dersleri, sayfa 38)
Unut Onu Gönlüm, Nesrin Sipahi
Mazi İmha Merkezi’nin asansör müziklerinden bir diğeri. Unutma dersinin verileceği sınıfa doğru çıkarken motivasyon sağlıyor. Sipahi’nin müthiş sesi kulakların, sözler de kalplerin pasını söküp atıyor. “O çok güzeldi ama yalancının biriydi! Unut onu gönlüm unut onu sen de!”
Ve son söz niyetine…
Hayatınızda unutmayı, hiç yaşamamış gibi hissetmeyi tercih ettiğiniz bir şeyler mevcutsa bunun iki temel sebebi olabilir. Ya yeniden yaşanamayacaklarını bilmek içinizi acıtıyor ya da yaşadıklarınızdan pişmanlık duyuyorsunuz. Yanlış bir şey yaptınız. Yanlış zamanda yanlış yerdeydiniz. Yanlış bir adım attınız ya da yanlış bir şey söylediniz. Ya da aslında her şeyi yanlış anladınız mesela. Belki şimdi kendinizi aptal gibi hissediyorsunuz. Ya da ne bileyim, Barış Manço’nun deyimiyle, hani belki de hıyar gibi…
Eğer vaziyetiniz buysa, kendinize haksızlık ettiğinizi bilmenizi isterim. Böyle olsun istemediniz. Hiç kimse istemezdi. Ama işte hayat… Ne bütün bunlar olup bittiği için hayata, ne de böyle hissettiğimiz için kendimize kızabiliriz aslında. Nihayetinde acı çekebilme kudreti de yaşadığımızın delili. Bazen de böyle bakmak gerekir sanki. Ama olsun. Ben burada ne yazarsam yazayım, yine de böyle hissedilecek. Tekdirle uslanmak fıtratımızda yok. O acı buraya gelecek ve ille de bizzat çekilecek!
Velhasıl kelam… Geldik listemizin sonuna.
Cacık, Barış Manço
İşte unutmak için çıktığınız o uzun yolda, en azından yolun bir noktasında hislerinize tercüman olacak bir şarkı. Çoğumuz gülerek dinleriz ama bence gelmiş geçmiş en derin şarkılardan biri. Akdeniz kadar ve hatta Atlas Okyanusu ve hatta Hint Okyanusu ve hatta hatta büyük Okyanus kadar derin. Bana inanmadıysanız şarkıya kulak verin:
“Çivi çiviyi söker derler, soğuktan donanı buzla ovarlar Ben zaten yanmışım dostlar, peki beni fırına mı koysalar?”
Hepinize tek saniyesini dahi unutmak istemeyeceğiniz; her anını mutlulukla, neşeyle, gönül ferahlığı ve iç huzuruyla anacağınız şahane bir ömür dilerim.
Kelebek ömrüyle şereflendirildiğiniz şu hayattan gelip geçerken, kumda yürüyen salyangozlar gibi ardınızda iz bırakın. Sıcak bir tebessümün, içten bir selamın, sıkı sıkı sarılmanın hafif ama derin izini. Hayatınıza giren, çıkan, hep kalan ve sadece bir süreliğine misafir olan kim varsa, onlar da sizde izler bıraksın. Latif, şirin, tatlı izler olsun hepsi. Hiçbiri acıtmasın…
Subscribe
0 Comments
oldest