Ray Bradbury’e göre okuma zevki, Mars’a seyahat ve demokrasi arasındaki ne ilişki olabilir?
Ray Bradbury’nin ilk öykülerini daha doğrusu Fahrenheit 451’e giden yoldaki ilk ürünlerini bir araya getiren Yakma Zevki adlı kitap son günlerde beni en mutlu eden şey oldu.
Bu vesileyle Ray Bradbury’nin okuma zevki, Mars’a seyahat ve demokrasinin temelleri üzerine fikirlerini dile getirdiği röportajı izleyin istedim. Sonrasında, İthaki Yayınları’ndan çıkan Yakma Zevki’ni mutlaka edinmek şartıyla…
Ray Bradbury’e göre okuma zevki, Mars’a seyahat ve demokrasi arasındaki ne ilişki olabilir?
İnsanların kitap okumaktan nefret ettiği, devletin kitapları yasakladığı bir gelecekte, mesleği kitap yakmak olan bir “itfaiyeci”nin bütün o kitapları kurtarmak için giriştiği mücadale… Bu okuduğunuz şey size bir şey hatırlatıyor mu? Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451’i, diyeceksiniz. Öyle zaten.
Peki kitapları yasaklamanın, okurdan kaçırmanın tek bir biçimi mi var? Hayır, muhtelif şekillerine öyle veya böyle her gün tanık oluyoruz. Bir kitabın aile ahlakına uygun olmadığını söyleyen resmi görevli de yasakçıdır, sevdiğin bir kitabı niçin sevdiğinin yahut sevmediğin bir kitabı niçin sevmediğinin hesabını soran kişi de…
Ray Bradbury’nin kurgusunda çözüm, birilerinin kitapları satır satır ezberlemesi ve henüz okumamış olanlara sözlü olarak aktarmasıydı. Muhteşem değil mi? Benim bulduğum tek bir çözüm var: Sevdiğim kitapları bıkmadan usanmadan tavsiye etmek.
Şimdi elimde Bradbury’nin Yakma Zevki adlı kitabı var. Yazarın Fahrenheit 451’e giden yoldaki yazınsal macerasının peşine düşen bu kitap İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yakma Zevki’ndeki öyküler, genç bir yazarın onu üne kavuşturan ilk önemli eserinde olgun ifadesini bulan imgeleminin ve özgün dilinin nasıl doğduğunu, dönüştüğünü ve geliştiğini izlemek açısından çok önemli bir fırsat. Kitaptaki öykülerden bir kısmı daha önce dergilerde veya antılıjilerde yayınlanmış, bir kısmı da Fahrenheit 451’in bir nevi provası olarak yazılmış.
Kusursuz öykü anlatıcısı Ray Bradbury’nin Yakma Zevki’ni hepinize tavsiye ediyorum. Bonus olarak da yazarla yapılmış bir röportajı ekliyorum.
Röportaj Bradbury’nin hayatına, edebiyat aşkına, Fahrenheit 451’in kiralık bir daktiloyla yazmasına dair… Konuşmanın can alıcı noktasıysa, insanın hayattaki amacını keşfetmesinin ve kimseye kulak asmayarak canının istediğini yapmasının önemi üzerine söyledikleri… Şöyle diyor Bradbury:
“Yaptığınız işi sevin ve sevdiğiniz işi yapın. Size bundan vazgeçmenizi söyleyen hiç kimseyi dinlemeyin. Hayal gücünüz hep hayatınızın merkezinde dursun. Mesela ben… 12 yaşımdayken her gece yalnız kaldığımda Mars’a bakar ve “Beni eve götür” derdim. Mars hakikaten beni eve götürürdü, ben de geri dönmezdim. Son 75 yıldır hep bu şekilde, geceleri Mars’a giderek yazabildim. hiç bırakmadan…”
“Kitaplar zeki, parlak ve bilgedir. Okumayı bilirseniz, mükemmel bir hayat eğitimi alma şansınız olur. O zaman demokrasilerde nasıl oy verileceğini de zaten öğrenirsiniz. Okumayı bilmeyenlerin seçme ve karar verme kabiliyeti olmaz.”
Subscribe
0 Comments
oldest