Senaryosunu Paul Auster’ın yazdığı “ağır erotik” film
Posted by gülenay börekçi on March 24, 2011 · 3 Comments
The Center of the World’ü yıllar önce seyrettiğimde, çok şaşırmıştım. Zira jenerikte hikayenin Paul Auster’la karısı Siri Husvedt’e ait olduğu yazıyordu. Olabilirdi elbette, hem bu adam zaten epeydir sadece romancılığıyla değil, sinemacılığıyla da anılmıyor muydu?
Lakin bu film, yani The Center of the World biraz değişikti. Sıkıcı oluşu bir yana, bana göre fazla erotik, fazla açık saçık, nasıl desem fazla “mavi”ydi. (Amerikalılar soft porno yapımlara blue movie diyorlar ya, o tarz.) Böyle geçti gitti zaman. Zaten pek hazzetmediğim filmi unuttum, hatta sandım ki Paul Auster da unuttu. Ta ki bir röportajda bu konudan söz ettiğini görene kadar. Meğer Auster’ı şu hayatta en çok üzen şeylerin başında, bu filmin çekimleri sırasında yaşadıkları geliyormuş. İşte işin aslı, astarı…
The Center of the World
The Center of the World’ün yönetmeni, daha önce Amerikalı romancı Paul Auster’la Smoke ve Blue in the Face filmlerinde de çalışmış olan Wayne Wang. Seyrettiğimde epeyce hayret ettim, çünkü dedim ya, film biraz acayip, daha doğrusu gereğinden fazla cüretkardı.
Genç bir bilgisayar dahisiyle aşık olduğu striptiz dansçısı arasındaki Pretty Woman stili üç günlük sözleşmeli ilişkiyi anlatan, konuşması az, sevişmesi bol filmin başrollerini Peter Sarsgaard, Molly Parker ve Carla Gugino paylaşıyordu. Şaşırtıcı olansa öyküyü yazanlardı: Paul Auster, Siri Husvedt, Miranda July ve Wayne Wang. İnsanda karanlıkta ateşin çevresinde oturan birkaç arkadaşın bir saatten sonra hayalet hikayeleri anlatmaya başlaması gibi bir yöntemle yazılmış hissi yaratıyordu. Tek fark hayalet hikayesi değil, erotik hikaye anlatılıyor olmasıydı.
Wayne Wang, bu filmi çekmeye Auster’la birlikte Silikon Vadisi’ndeki striptiz kulüplerinden birine gittiklerinde karar verdiklerini anlatıyor: “Çok parası olan ama ciddi bir ilişki kurmayı aklından bile geçirmeyen adamlarla hiç parası olmayan ve aynı şekilde ciddi bir ilişki kurmayı akıllarından bile geçirmeyen kadınların yaşadıkları ilişkiler bir sinemacı için çekiciydi.”
Olabilir elbette. Lakin ortaya çıkan film epeyce yüzeysel, güzel görüntülerle art arda gelen fantazi uygulamaları haricinde de fazlasıyla sıkıcıydı. “Para için yaptı herhalde” diye düşündüm ben büyük bir düş kırıklığıyla…
Meğer öyle değilmiş. Bakın sonradan verdiği bir röportajda nasıl anlatıyor Auster o filmi:
“Aslında fikir Wayne Wang’indi. Amatör kamerayla çekeceği küçük bütçeli bir film yapmak, senaryosunu da Siri’yle bana yazdırmak istiyordu. Finansal meseleleri çoktan ayarlamıştı, o yüzden pek vakit kalmamıştı, işin hızla bitirilmesi gerekiyordu. Bense biraz gönülsüzdüm, hikayeyi sevmemiştim. Neyse, ana hatlarını onun belirlediği hikaye üzerinde epey çalıştıktan sonra ortaya “eh, fena değil” denilecek bir senaryo çıkardık. Sonrası feciydi… Seyrettiğimiz filmden kelimenin tam anlamıyla nefret ettik, tahammül sınırlarımızın ötesindeydi, resmen pornografik sayılırdı. Ayrıca diyaloglar bile değişmiş, yazdıklarımız tahrif edilmişti. Wayne oyunculardan doğaçlama yapmalarını istediğini, değişikliklerin sebebinin bu olduğunu söyledi. Mümkündür elbette, ama sonuçta ortaya çıkan şey artık bizim senaryomuz değildi. Böyle bir şey yapacağını bilsek, yazmazdık bile.”
“Bizim yazdığımız senaryonun pornografiyle hiç ilgisi yoktu. Bedenini iki geceliğine zengin bir genç adama kiralayan bir kadın hakkındaydı. Karakterlerin zihninde olup bitenlere odaklanmıştık. Onlara kendinizi yakın hissediyordunuz, zira karikatür değil insandılar. Seyrettiğim filmdeyse herkes fazla mekanikti. Siri de, ben de adımızı çıkarmak istedik, fakat aslında çok iyi arkadaşım olan yapımcı Peter Newman, ‘Filmi her yere, tüm dünyaya sattım, senaryosu sana ait olduğu için de zor olmadı. Bu noktada adını çıkarırsan, sözleşmelerin hepsi iptal edilir, ben de acayip büyük borca girmiş olurum” dedi. Peter’a olan sevgimiz ve saygımız yüzünden, öyküyü bizim yazdığımıza dair ibarenin jenerikte kalmasına izin verdik. Büyütülecek bir şey değildir belki, bilmiyorum, insanlar ‘Sinemacılıkta olur böyle şeyler’ diyor. Oysa ben tam da ‘olur böyle şeyler’ denen şeyleri büyütmekten yanayım.”
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Enteresanmış işin aslı astarı… Yazık … “bedenini iki geceliğine zengin bir genç adama kiralayan bir kadın hakkında” hakikaten güzel bir film yapılabilirmiş…
Öyküyü yazanlardan birinin, yani Miranda July’ın yönettiği bir film var, o çok güzel. Me and You and Everyone We Know…
Seyredeyim o zaman :)