REPLİKAS: “Anadolu pop, bir ruh. Mistik ve tekinsiz. Ama dünyevi de. Derin bir hüznü var”
Şahsen “Dışarıda yapılanlara bu kadar benzeyecekse, Türkiye’de niçin rock yapılsın ki” diye bir tereddüdüm hep vardı. Burada yapılanın, Batı’daki örneklerinden farklı olması gerektiğini düşünüyordum. Yeni seslere, müzikal deneylere açık olmakla birlikte Anadolu’nun müzik geleneğine yakınlığını da gizlemeyen Replikas ise her zaman, bu tereddüdüme cevap alabildiğim nadir gruplardan biri.
Biz Burada Yok İken adlı albümleri için konuştuğumda şunları söylemişlerdi: “Avrupa ve Amerika temelli deneysel müziklerden etkilendiğimiz 90’lı yıllarda bile kendimizi Anadolu Pop’un takipçisi saydık. Yaşadığımız coğrafyaya ait formları araştırma motivasyonumuzu o dönemin müzisyenlerine borçluyuz. Yeni albümde o döneme ait olan ama belleklerden neredeyse silinmiş çok değerli bazı eserleri yeniden yorumluyoruz. Hem ustalarımıza saygımızı sunmak, hem de tarihimizin bu önemli dönemine ışık tutmak için…”
Replikas’tan Gökçe Akçelik, Selçuk Artut ve Orçun Baştürk’le yeni albümü konuştuk.
Replikas diskografisi
■ Köledoyuran, 2000
■ Dadaruhi, 2002
■ Avaz, 2005
■ Zerre, 2008
■ Biz Burada Yok İken, 2012
“Anadolu popta sevdiğimiz şey, bir ruh. Mistik bir ruh; tekinsiz, korkutucu. Ama dünyevi de. Derin bir hüznü var”
Anadolu pop yapan müzisyenler 60’lı ve 70’li yıllarda muazzam kitlelere ulaştıktan sonra kabuklarına çekildiler. Ardından 2000’lerde, bu kez Batı’da keşfedildiler. Geçen yıl oradaki birkaç müzik eleştirmeniyle konuşmuştum. Erkin Koray’dan, Ersen ve Dadaşlar’dan çölde vaha bulmuşçasına heyecanla söz ediyorlardı. 60’larda Anadolu pop yapan müzisyenler niçin önemli?
Birincisi, bu topraklara has bir rock ve popun nasıl olabileceğinin araştırmasını yaptıkları için… İkincisi, o dönemde yaygınlaşan saykedelik müziğe katabilecekleri şeyler üzerine kafa yorduklarından… Mesela Erkin Koray, Toroslar’dan bir türkü alıp Nâzım Hikmet’in şiiriyle yorumlamış ve ortaya saykedelik-progresif karışımı acayip bir parça çıkmış. Bu adamların hiçbiri alelâde pop starlar değil; söyleyecek sözü olan müthiş donanımlı müzisyenler. “Anadolu ezgileri kullanayım da millet etkilensin” diye düşünmemiş, müziğimizin içerdiği orijinal unsurları değerlendirmişler.
Nedir o orijinal unsurlar?
Bunu matematiksel değil sezgisel yöntemlerle yapmışlardı muhtemelen. Sorsanız belki kendileri de ne yaptıklarını bilmez, olsa olsa hangi enstrümanlarla kaç kaçlık ritimler kombine ettiklerini filan anlatırlar. Anadolu popta bizim sevdiğimiz şey, bir ruh. Mistik bir ruh. Biraz tekinsiz, korkutucu. Ama dünyevi de… Derin bir hüznü var. Anadolu popçular aslında, 16’ncı yüzyıldan beri âşıkların yaptığını yapmış; yani dönemlerinin politik ve sosyal meselelerini söze, müziğe dökmüşler. Takipçileri olarak biz de aynısını yapıyoruz. Sadece dert edindiğimiz temalar farklı. Tabii biz şehir hayatının karmaşıklığıyla ilgileniyoruz daha çok; yola çıkış noktamız bu.
Bunu sadece sözlerle yapmıyorsunuz…
Bunu, albümde elektronik seslerle, çevresel gürültülerle, aletlerimizi alışılmışın dışında kullanarak, hatta kimi zaman onları müzik aletleri olmaktan çıkararak yapmayı denedik. 1993’ten beri çok bilinçli olmasak da tam anlamıyla buralarda dolanıyorduk. Fakat Anadolu popun ne kadar heyecan verici ve incelemeye değer olduğunu 90’ların sonunda fark ettik. 2000 tarihli ilk albümümüz “Köledoyuran” da zaten bu hissiyatın bir sonucuydu.
Geleneği niçin önemsiyorsunuz?
Kapalı ve tutucu değil, başka kültürlere açık bir gelenekselcilikten bahsediyoruz. Cazdan da etkilendik. Ornette Coleman’ın yaptığı işlerden, albümleri artık nihayet caz arşivlerinde yer alan Zakir Hüseyin’den… “Burada olana sahip çıkalım, koruyalım” tarzında bir muhafazakârlık değil bizimki, “Zihnimizi açıp yeni sesler keşfedelim ama burada olanın da farkına varalım” gibi bir şey… Sonuçta hiçbirimiz bu şarkılarla büyümesek de zamanla hissetmeye başladığımız aidiyet duygusunu önemsiyoruz. “Sen, bu toprakların parçasısın, bu müzik senin seslerinden oluşuyor” hissi çok güzel. Kendinde olan ama bilmediğin bir şeyi keşfetmek gibi. Hem aranıza mesafe koyarak dışarıdan bakabiliyorsun ona, hem de işte aynı ruhtansınız.
Biz Burada Yok İken adı nereden geliyor?
Karacaoğlan’ın bir deyişinden. Çünkü hiçbirimiz hayatta değilken buralarda çok güzel şarkılar yapıldı. O işlerin hepsinin mükemmel olduğunu söyleyemeyiz, seçtiğimiz şarkılar zamanla elenerek, süzülerek gelenler. Fakat 90’larda böyle işler hiç çıkmadı, sonradan keşfedilecek tek bir şarkı bile yok. Güzel ve derin olmak bir yana, enteresan bile değiller. Hiçbir rock grubu çıkıp günün birinde 90’lara vefa borcu ödemek, saygısını göstermek için buna benzer bir albüm yapmayacak.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest