Şairin umutlu günlerine çoluk çocuk dokunsak…
“Ülkenin gündemi, çocuklarımızı güçlendirmek, donatmak gerekliliğini zorunlu kılıyor. Soru soran çocuklarına ne diyeceğini bilememe durumu sık sık yaşanıyor pek çok ailede… ‘Herkes savaştan nefret ediyorsa, neden her yerde savaş var? Ne zaman bitecek? Kendini savunmamalı mı? Savununca da savaşmış olmuyor muyuz?’ İşten yorgun dönmüşsünüz, ülke gündemi de yüreklerde yangın, çocuk gün boyu biriktirmiş, sıralıyor soruları! Bu soruları geçiştirerek işin içinden çıkamayız” diyor Müren Beykan.
Biliyorsunuz artık, Müren Beykan’a kitap, kitaba ve okura Müren Beykan çok iyi geliyor. Ama sorusu ciddi, üzerine düşünrmeye değer… Sahi ne yapacağız? En iyisi bir kez daha ne anlatırsa tatlı tatlı anlatan Müren Hanım’a kulak verelim…
Kapaklar Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Balık” ve “Kömür Karası Çocuk”a ait. İlki İngiliz yazar Laura S. Matthews’un, ikincisiyse arkadaşım Müge İplikçi’nin imzasını taşıyor. Pastanın kreması ejderhalar…
Müren Beykan Kitap İyi Gelir’de yazıyor
Şairin umutlu günlerine çoluk çocuk dokunsak…
Hayranı olduğumuz Birhan Keskin’in dizeleri zihnimizde dönenip duruyor son günlerde. “Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun…” Çoluk çocuk uzanıp dokunmak istiyoruz, hem de nasıl.
Ülkenin gündemi, çocuklarımızı güçlendirmek, donatmak gerekliliğini zorunlu kılıyor. Soru soran çocuklarına ne diyeceğini bilememe durumu sık sık yaşanıyor pek çok ailede… “Herkes savaştan nefret ediyorsa, neden her yerde savaş var? Ne zaman bitecek? Kendini savunmamalı mı? Savununca da savaşmış olmuyor muyuz?” İşten yorgun dönmüşsünüz, ülke gündemi de yüreklerde yangın, çocuk gün boyu biriktirmiş, sıralıyor soruları! Bu soruları geçiştirerek işin içinden çıkamayız. En iyisi, yemekten sonra oturup –mesela– Fransız yazar Brigitte Labbé’nin ünlü “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisindeki “Savaş ve Barış” adlı kitabını (çev. Azade Aslan, Günışığı Kitaplığı) birlikte okumak; sonra da, “barışın doğal bir durum olmadığını, onu her gün yeniden kurmak ve korumak gerektiğini” birlikte kavramaya çalışmak.
“İnsanların çoğu savaştan nefret eder. Yine de, her zaman bir yerlerde bir savaş vardır. Her zaman da o savaşın kaçınılmaz olduğu ve bu seferkinin son savaş olacağı söylenir. Sürekli, yarın için barışı hazırladığımız konuşulur. Peki, neden yarın için? Barışı nasıl kuracağımızı biliyoruz ve barış isteyen insanlar savaş isteyenlerden çok daha fazla. Ama bu yeterli değil. Aynı zamanda, barışı kurmak için en doğru ânın, hemen şimdi olduğunu da anlamak gerekiyor.” Labbé’nin işaret ettiklerini, sayısız çocuğun yaşamını yitirdiği, sayısız çocuğun kalbinin sonsuzca kırıldığı bu coğrafyada, tekrar ve tekrar okumak gerek.
Elbette, çocuklarımıza savaşı, bombaları, sokaklarda sefil olmuş mülteci çocukları, acımasızlığı “açıklamaya” çalışmak, hemen bir kitapla mümkün olamaz. Ancak, kitaplara, edebiyata sığınmak, globalleşen savaşın öğüttüğü biçare insanın şifasını onlarda aramak, sahip olduğumuz tek mucize.
Son yıllarda çocuklar için de yazan Müge İplikçi’nin sunduğu mucizelerden biri, “Kömür Karası Çocuk” (Günışığı Kitaplığı). Babasına ulaşmak için çıktığı yolculukta Malili küçük Salif’in yolu, İstanbul’da bir sığınmacı evine düşüyor. Salif, ülkesinin müziğini bu yabancı kentte duymayı, arkadaşlar edinmeyi başardığında, yaşamın büyülü gücü onu sıcacık sarmalayacaktır. Sanatçı Huban Korman’ın desenleriyle renklenen kitapta, satırların arasındaki müziği duymak, derin kaygılara karşı büyük küçük birlikte sağalma umudu veriyor.
Çocuk edebiyatında savaşı yazmak, zordan öte. Başaranlardan biri, İngiliz yazar Laura S. Matthews. Bilinmeyen bir coğrafyada, yardım gönüllüsü anne ve babasıyla yaşayan bir çocuğun öyküsünü yazmış Matthews. (Balık, çev. Mine Kazmaoğlu, Günışığı Kitaplığı) Savaşın yaklaşması üzerine, yaşadıkları “yabancı” köyden ayrılmak zorunda kalan aile, yollara düşüyor. Çamur birikintisindeki küçük bir balığı da yanına alıyor çocuk. Tehlikeli kaçış yolculuğunda bin bir badire atlatılırken, çocuğun o küçücük balık için titreyen yüreği, savaş karşısında tüm canlıların çaresizliğini, perişanlığını duyumsatıyor; sonunda ulaşılan “güvenli” bölge okuru rahatlatsa da, barışın kırılganlığını da hatırlatıyor.
Bu sevilen kitapta da olduğu gibi, sağlam bir felsefeye dayandırılan, önyargılara, ayrımcılığa karşı duran, samimi bir duyarlılık taşıyan öyküler başarılı oluyor; çocukların yüreğinde her tür savaşa karşı direnç filizlendirebiliyor. Evet, kitaplar biz fark etmeden zihnimizi sağaltır, düşüncelerimizi berraklaştırır. Çocuklara yazılan eğlenceli kitaplar da buna dahil; onlar hiç küçümsenmemeli. İki çocuk dizisini yaz ayları için hatırlatalım.
Özgün adı Küçük Nicholas olan ve Türkçe’ye Pıtırcık adıyla çevrilen efsane dizi, zeki ve haşarı Nicholas’nın maceralarını anlatır (çev. Vivet Kanetti, Can Çocuk). Asteriks’in yaratıcısı Fransız Goscinny’nin yazdığı, ünlü Fransız çizer Sempé’nin desenleriyle ölümsüzleşen bu dizinin hangi kitabını bulursanız, herkese harika armağan olur. Pıtırcık Tatilde, Pıtırcık Futbolcu…
Korkunç Gıcık III. Hıçkıdık dizisiyse, İngiliz yazar ve illüstratör Cressida Cowell’ın yarattığı bir Viking şaheseri. Akıl yürüterek güç durumlardan kurtulmayı başaran, zayıf bedenli, şef oğlu Hıçkıdık’ın maceraları sinemaya da aktarıldı. Nasıl Korsan Olursun, Ejderha Laneti Nasıl Bozulur…
Birhan Keskin sadece bize değil, çocuklara da fısıldıyor: “Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun…” (Kargo’dan)
Müren Beykan
Subscribe
0 Comments
oldest