Egoist okur

Şebnem Burcuoğlu: “Şehirde ya da köyde fark etmez; aşk emek ister!”

“Kocan Kadar Konuş” serisi ve “Şekerfare” adlı romanla tanıdığımız Şebnem Burcuoğlu’nun son kitabını çok sevdim. O kadar sevdim ki bir akşamüstü başladım okumaya, gece yarısını biraz geçmişti ki bitirdim. Hatta insan bir roman kahramanını kıskanır mı diyeceksiniz, ben bu kitabın şaşkın kahramanını çok kıskandım. Öyle olunca da yazarını çektim karşıma konuştum… “Kimdir bu Kumru, neden bu kadar şanslı, onda olup da bende olmayan nedir, söyle” dedim. O da hiç kızmadan tatlı tatlı her şeyi anlattı. Okuyunuz.

Şebnem Burcuoğlu: “Şehirde ya da köyde fark etmez; aşk emek ister!”

Çevrimdışı Aşk’ın diğer kitaplarından farkı nedir?

Kocan Kadar Konuş serisi ve Şekerfare’den sonra yazdığım dördüncü kitap Çevrimdışı Aşk. Aslında kitaplarımda güncel konuları ele alıyorum. Bundan dört yıl önce Kocan Kadar Konuş’u yazarken demek ki gündemim aşk meşk ağırlıklıymış. Aman yanlış anlaşılmasın, kitapları yazdık ama aşk meşk konularını hala çözebilmiş değilim! Şimdiyse arkadaş sohbetlerimizde İstanbul’un hem çok pahalı hem de yorucu bir şehir olduğunu konuşur vaziyetteyiz. Sosyal medyanın hayatımızın merkezine oturmasıyla birlikte sürekli bir çevrimiçi halini aldık. Önceleri hoşumuza gitti çevrimiçi olmak fakat o da zamanla bu şehir gibi bizi yordu, kafamızı karıştırdı. “Peki çevrimdışı yaşasak? Mesela Datça’ya taşınıp kendi domates salatalığımızı yetiştirsek? Sosyal medyadan uzaklaşıp gerçek hayata konsantre olsak nasıl olurdu?” diye düşünceler daldığım an hemen geçtim bilgisayarımın başına ve bu romanı yazmaya başladım.

Kitabına beyaz yakalıların Ege’ye yerleşme hayaliyle dalga geçerek başlıyorsun bir bakıma. Nerden aklına geldi, senin de mi vardı böyle bir hayalin?

Ben bir romana başlarken mesela seni arıyorum ve diyorum ki “Gülenay var mı böyle kalabalıktan uzak, sessiz sakin bir evin?” Eğer “Var!” dersen ikiletmeden tası tarağı toplayıp evine yerleşiyorum. O yüzden bunu sorarken baştan uyarıyorum “Bakın gerçekten gelirim, laf olsun diye söylemeyin” diye. Bu romanda da taktım sırt çantamı, Göcek’in, Bodrum’un, Fethiye’nin, Datça’nın köylerini dolaştım, tanıdıkların evlerinde konakladım. Büyük şehirlerde beyaz yaka olarak deli bir tempoyla çalışırken ansızın kafasında bir tel atıp bu köylere yerleşen insanlarla konuştum. Şunu söyleyebilirim ki ben de “Aman yaşarım ne olacak?” diye atıp tutuyordum lakin hiç de kolay bir karar değilmiş. Geri dönen çok. O ortamı değiştirmeye çalışmadan oranın florasına uyum sağlaman gerek ki zaten değişmeye gitmişsin. Alışmışız büyük şehirde her şeyi online yapmaya. Oralarda ise iş başa düşüyor. Yani bunu yapabilene gerçekten helal olsun.

Kitabın diğer bir tartıştığı konu sosyal medya bağımlılığımız, senin önerin ne? Ne yapalım da kurtulalım bu sevdadan?

Bu bir kara sevda. Artık ne onunla ne de onsuz yaşayabiliriz. Ancak her bağımlılıkta olduğu gibi törpüleyebiliriz. Mesela ben diğer mecraları kapatıp sadece Instagram’a konsantre oldum. Orada da daha az vakit geçirmeye çalışıyorum. Yüz yüze bir iletişim olmadığından sevgi ve nefret söylemlerini kolay yazıyoruz sosyal medyadan. Sevgilimizle bile mesajlaşarak kavga ediyoruz! Ben bir de yazarım, sen düşün! Beni en çok korkutan kısım budur.

Ve tabii kitapta sıcacık bir aşk var… Aşk geçmişte mi kaldı dersin, sosyal medyanın olmadığı zamanlarda? Yoksa Ege’de mi kaldı, büyük şehirden uzakta?

Sanıyoruz ki büyük şehirlerde alternatif fazla. Yalan! Birinin sorumluluğunu almaktan korktuğumuz için bu yalana sığınıp değerli olan insanın avucumuzdan kayıp gitmesine izin veriyoruz. Güya yenisi gelecek ya! Son dönemde sevdiğinin peşinden koşanı gördün mü? Göremezsin çünkü biz sadece koşu bandında koşuyoruz. Büyük şehirde de olsa, köyde de olsa fark etmez, aşk emek ister, konsantrasyon ister. Oralarda konsantre olmak daha kolaydır herhalde. Bir teşebbüsüm olmadı ama bu olmayacağı anlamına gelmez.

Ve bence kitaplarını bu kadar sevmemizin nedeni dilinin çok komik ve akıcı olması. Nasıldır yazma sürecin?  Kapanır mısın? Gezer misin? Gerilir misin yazarken yoksa neşeli misin?

Çok zarifsin, çok teşekkür ederim. “Tarifsiz bir mutlulukla güle oynaya yazıyorum” dersem sakın inanma! Çok stresli bir süreç. Ön hazırlığımı yaptıktan sonra ıssız bir yere kapanıp bir ay kadarlık bir sürede yazdım şimdiye kadar. Gece-gündüz aklımdan çıkmıyor hikaye, karakterler. İstesem de başka hiçbir şey düşünemiyorum. Yazarken çok da sevimli olduğumu söyleyemem.

Çevrimdışı Aşk da Kocan Kadar Konuş serisi gibi film oluyormuş galiba doğru mu?

Bir film projesi yok. Benim için önemli olan öncelikle kitabın okurlar tarafından sevilmesi, diğer konular da ekstra güzellikler.

Yeni kitaplar, projeler var mı?

Ah işte en can alıcı soru! Hep diyorum kitapları tane tane, yavaş yavaş okuyalım diye (Gülüyor). Yeni kitap seneye hayırlısıyla. Bu yaz başında bir de film yazmıştım, belki onu da seneye izleriz sinemalarda.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments