Egoist okur

Shakespeare’in Juliet’ine mektup yazmak ister miydiniz?

Shakespeare’in Romeo ve Juliet’i birbirlerine kavuşamadan göçüp gitti bu dünyadan. Lakin aşk dendi mi hâlâ akla onlar geliyor… Haklarında kitaplar yazılıyor, filmleri çekiliyor, üzerlerine kuramlar geliştiriliyor; hayal dünyasından geldikleri halde gerçekmiş kadar canlı bir biçimde aramızda varlıklarını sürdürüyorlar. Hatta dünyanın dört bir yanından bazı aşıklar, Juliet’in doğup büyüdüğü rivayet edilen küçük İtalyan şehri Verona’ya yer yıl binlerce mektup gönderiyor. İçlerini dökmek, akıl danışmak, ayrılık acısına teselli bulmak, çare aramak için…

Adres kısa ve açık: Juliet, Verona, Italy. İşin enteresan yanı bu mektupların her birine tek tek cevap gelmesi. Kimden mi?

Kendisi de iflah olmaz bir romantik olan arkadaşım Dilek Vidana Tavaşoğlu’nun çok eğlenceli yazısını okuyun… Juliet’in Shakespeare’in düşsel kahramanı olmaktan çıkıp mutsuz aşıkların dert ortağı, Güzin Abla’sı haline gelişinin hikayesine bayılacaksınız.

Juliet Kulübü‘nün resmi sayfası

Shakespeare’in Juliet’ine mektup yazmak ister miydiniz?

Romeo ve Juliet… Yani aşk… Yani hüzün… Ölümüne sevmek… Ama kavuşamamak.

Aşk bulur bazen böyle birbirine düşman ailelerin çocuklarını, biçare bırakır seven masum kalpleri…

Bu yüzden değil miydi Juliet’in haykırışı:

“Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeo’sun sen?

İnkar et adını, babanı yadsı!

Yapamazsan yemin et sevdiğine,

Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.

(…)

Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile

Kokmaz mı aynı güzellikte?

Romeo’nun da adı Romeo olmasaydı,

Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı.

Romeo, bırak, at bu adı!

Senin parçan olmayan

Bu ada karşılık,

Al bütün varlığımı.”

Ama olmadı; yanlış anlaşılmalar, öfke ve sabırsızlık Romeo ile Juliet’in sonunu hazırladı. Capulet ve Montague’ler ancak çocuklarının ölü bedenleri huzurunda barışabildi. Bizlere de ölümü göze alan bu hüzünlü aşk hikayesi ve Romeo ve Juliet’in aşkı simgeleyen isimleri kaldı.

Romeo ile Juliet’in hikayesini önce Luigi Da Porto kaleme almış, ardından başka birçok Avrupalı yazar da işlemiş bu konuyu. Ama hepimizin bildiği gibi zirve, William Shakespeare’in yazdığı oyunla oldu. Shakespeare’in bu ölümsüz eseri 1500’lerden, yani ilk sahnelendiği zamandan bugüne değerinden hiçbir şey kaybetmeden geldi. Dahası Prokofyev ve Çaykovski’nin bale suitlerinden Broadway müzikali West Side Story’ye kadar birçok başka esere ilham verdi. Bugünlerde ise hem enteresan bir kitaba hem de bu kitaptan esinlenerek çevrilmiş bir Amerikan filmine konu oluyor.

letters to juliet

Adres: Juliet, Verona, Italy

Shakespeare’e göre Juliet, ailesiyle yani Capulet’lerle birlikte İtalya’nın Verona şehrinde yaşardı. Bugün de Verona’ya giderseniz, şehrin merkezinde, Capello 23 adresinde 19. yüzyıldan itibaren “Juliet’in Yeri” diye adlandırılan evi bulabilirsiniz. Sonradan, 20. yüzyılın başlarında eklenen balkonu, bahçesindeki bronz Juliet heykeli ve ortalıkta dolanan kalabalık turist grubuyla dikkatinizi çekecektir.

Esas ilginç olan, yani bahsettiğim kitapla filme konu olan şey ise işin belki de pek bilmediğimiz bir yanı. Juliet’e yazılan mektuplar ve bunlara tek tek gönderilen cevaplar…

Evet, yanlış duymadınız, “Juliet’e yazılan mektuplar” dedim!

Dünyanın dört bir yanından insanların hâlâ Juliet’e mektup yazıp aşklarına, dertlerine çare aradığını biliyor muydunuz?

The Club di Giulietta, yani Juliet Kulübü diye gönüllü bir organizasyon olduğunu ve Juliet’in her gün “gönüllü sekreterleri” aracılığıyla ona gönderilen her mektuba tek tek cevap verdiğini?

Her yıl en güzel ve etkileyici mektuba Sevgililer Günü’nde “Cara Giulietta” yani “Sevgili Juliet” ödülü verildiğini?

Verona’da her yıl 16 Eylül’de Juliet’in doğum gününün kutlandığını?

Edebiyat’ın gücüne bakar mısınız? Kurmaca karakterin nasıl bu kadar gerçek algılanabildiğinin cevabı herhalde Shakespeare’in aşıklarının yüzyıllarca aynı tadı ve etkiyi yaratmasında olsa gerek…

Juliet’in asla var olmadığı artık ne mektupları yazanlar için, ne de Juliet’in sekreterleri için önemli. Çünkü o Juliet, yani aşkın simgesi… Adresi Verona…

Zaten evinin bahçesindeki duvara sıkıştırılanlar haricinde postayla gelen mektupların çoğunda da adres bu: Juliet, Verona, Italya.

1930’lardan beri yılda neredeyse 5000 mektup geliyor Juliet’e. Bütün sınırları aşarak; farklı ülkelerden, farklı kıtalardan… Mektupların çoğu Amerika’dan geliyor, gönderenler daha çok gençler, özellikle de kadınlar…

Bu geleneğin nasıl başladığının da bir hikayesi var elbette. 1930’larda Juliet’in evinde bekçi olarak görev yapan duygusal ve romantik Ettore Solimani, gelen ziyaretçiler için el ele tutuşup dileklerde bulunmak gibi çeşitli ritüeller düzenlemeye başlamış. Hatta yaklaşık iki düzine güvercini eğiterek ziyarete gelen kadınların omuzlarına konmalarını sağlamış. Juliet’in bahçesine söğüt ve gül ağaçları dikmiş. Juliet’i ziyarete gelenler onun temsili mezarına çeşitli notlar bırakıyorlarmış. Zamanla Solimani bu mektupları okuyup cevaplamaya başlamış. Mektupları “Juliet’in Sekreteri” diye imzalıyormuş. Mektupların cevaplandığı dilden dile dolaştıkça, daha çok mektup gelmeye başlamış. Solimani 1950’de emekli olunca bu görevi bir tarih profesörü devralmış, ama dört yıl sonra kimliği açığa çıkınca bırakmış. Gönüllüler arasında elden ele geçen bu görev, 1980’de “The Club di Giulietta”ya verilmiş. Mektuplar yakın zamana kadar evin dış duvarlarına sakızla yapıştırılıyormuş, şimdi beyaz plastik bir pano koymuşlar. Hatta bir mektup kutusu bile var. Postayla gelen mektuplara günümüz teknolojisi sayesinde e-postalar da eklenmiş. Juliet’e seslenmek isteyenler artık info@julietclub.com adresine yazabiliyor. Ama duyduğumuza göre, sekreterler en çok üzerinde pulu, damgası olan mektupları cevaplamayı seviyormuş, böylesini daha gerçek, daha romantik buldukları için…

Juliet’in gönüllü sekreterlerinin sadece kırtasiye ihtiyaçları ve posta masrafları karşılanıyor. Yaptıkları iş için ayrıca bir ücret almıyorlar, ama hepsi bu işi yapmaktan dolayı çok mutlu. İnsanlara yardım edebiliyor olmanın tatminini yaşıyorlar. “Çok dikkat ediyoruz, bazı zor mektupları cevaplarken en doğru yaklaşımı bulabilelim diye aramızda tartışıyoruz, birlikte bir karar vermeye çalışıyoruz ama bazen de hata yapıyor olabiliriz” diyorlar. Bugün bu işi yapan 15 sekreter var, bunların ikisi erkek. Bazıları bu işi 15-20 yıldır yapıyor. Aralarına yeni gönüllüler almaya hazırlar, bir deneme sürecinden geçmesi şartıyla.

14

verona mektupları27

Juliet’e gönderilen mektuplarda aşkın halleri

Veronalı sanat tarihçisi Ceil Friedman, pek az kişinin bildiği bu hikayeyi kardeşi Lise Friedman’la birlikte 2006 yılında çıkan “Letters to Juliet” adlı kitabında anlatıyor. Yani “Letters to Juliet” filmine ilham kaynağı olan kitapta… Kitapta Shakespeare’in Romeo ve Juliet adlı eserine dair yok, yok. Bugün Juliet’e yazılan mektupların arkasındaki hikayeler ve Juliet’in sekreterlerinin kimler olduğu gibi pek çok ilgi çekici ayrıntı da kitapta yer alıyor. Ayrıca 75 mektup örneği de var. Tabii kimse rahatsız olmasın diye isimler değiştirilmiş.  Çok enteresan mektuplar var aralarında.

Mesela 1970 de Montana’dan yazan bir kız şöyle diyor:

“Beş yıl önce zenci bir erkeğe aşık oldum. Ailem bu ilişkiye karşı, evlenmemize izin vermiyor. Pek çok kez ayrılmayı denedik ama olmadı… Sevgili Juliet, ne yapmalıyım?”

Ukrayna’dan bir anne şöyle seslenmiş:

“27 yaşında bir kızım var, henüz hiç evlenmedi. Artık nişanlansın istiyorum. Juliet yardım edebilir mi?”

10 yaşındaki bir erkek çocuk ise bakın ne istemiş Juliet’den:

“Sevgili Juliet, ben 10 yaşındayım, ama benden büyük birine, 14 yaşında bir kıza aşık oldum. Onunla geçen yaz Verona’da tanışmıştım. Sonra bir daha göremedim. Sizin haberiniz var mı, nerededir?”

Kocası tarafından terkedilen bir İtalyan kadın acıyla şöyle haykırmış:

“Juliet, kocam beni terketti. Lütfen bana yardım et, beni kurtar. Bir uçurumdan aşağı sallanıyor gibiyim. Çıldırmak üzereyim.”

Bu da başka bir genç kızın derdi:

“Sevgili Juliet, ben 3. katta oturuyorum. Ailem erkek arkadaşımın eve gelmesine izin vermiyor. Ben de onu gizlice eve sokmak istiyorum. Romeo seni ziyarete nasıl geliyordu? Odana nasıl tırmanıyordu, bana bunun tekniğini anlatır mısın?”

Hindistan’dan yazan bir genç kızın sorunu ise bambaşka:

“Sevgili Juliet, ben bir kıza aşığım ama burada lezbiyenler pek hoş karşılanmıyor. Ne yapacağım şimdi ben?”

İşte böyle… Umutsuzca aşık olanlar, terkedilenler, aradığı sevgiyi bulamayanlar, aileleri yüzünden sevdiklerinden kopanlar ve kavuşamayanlar umut ve çare arıyor Juliet’e yazarak.

Gerçi mutluluğunu paylaşmak isteyenler de var. Belarus’tan yazan bir kız şöyle seslenmiş:

“Sevgili Juliet, yıllar önce Victor’umu buldum. Ona aşık oldum. O benim hayatım, güneşim. Şimdi evlenmeye karar verdik. Lütfen bize iyi dileklerini gönderir misin, şans dile bize, Juliet.”

Sekreterlerin dediğine göre bugüne kadar mektup yollayanlar içinde en genci 6 yaşında bir kızmış. “Aşık olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş Juliet’e.

Tabii aşk dışında başka konularla ilgili yardım isteyenler de oluyormuş. Avusturalyalı kuraklıktan bunalmış bir çiftçi yağmur dileğinde bulunmuş mesela.

Kitabın arka kapağında ise hoş bir sürpriz var. Koparılabilir bir pembe zarf iliştirmişler, bir de mektup kağıdı… Belki okuyucular Juliet’e mektup yazmak ister diye. Güzel düşünülmüş, değil mi?

vanessa franco

vanessa franco

Bu hikaye şimdi film oldu

2010 yapımı Letters to Juliet filmi ise, Juliet’e 50 yıl önce yazılıp, asla cevaplanmamış bir mektubun hikayesi üzerine kurulu. Başrollerde Amanda Seyfried,Vanessa Redgrave ve Christopher Egan var. Filmin romantik hikayesine eşsiz Verona ve Tuscany görüntüleri de eşlik edince, görsellikle duygusallığı ön plana çıkaran bir film olmuş.

Filmde nişanlısıyla Verona’ya gelen Sophie, Juliet’in evini ziyaret ediyor ve oradaki atmosferden, ağlayarak mektup yazan insanlardan çok etkileniyor. Günün bitiminde ortalık sessizleşince, evin duvarlarına yapıştırılmış mektupları toplayıp sepetine koyan bir kadın görüyor ve onu takip etmeye başlıyor. Böylece “Juliet’in Sekreterleri”ni keşfediyor.  Sophie ertesi gün yine oraya gidiyor ve sekreterlerin mektupları toplamalarına yardım ediyor. Tesadüfen duvardaki bir taşın oynamasıyla da araya sıkışıp 50 yıl boyunca orada kalmış ve hiç cevaplanmamış bir mektubu buluyor, yıllar önce İtalyan sevgilisiyle beraber olmaya cesaret edememiş bir İngiliz kızın mektubunu… Bunca yıl geçmesine rağmen mutlaka cevap yazılması gerektiğine inandığı için de “Asla geç değildir” diye sesleniyor Claire’e…

Mektup eline ulaşır ulaşmaz torunu Charlie’yle birlikte çıkıp geliveriyor Claire. Hem de yıllar önce cesaret edip birlikte olamadığı aşkını bulmaya, ondan korkaklığı için özür dilemeye. İşte bu noktada Sophie, Charlie ve Claire’in Lorenzo Bartolini’yi arama macerası başlıyor. İçten diyaloglar eşsiz güzellikte bir görsel şölenle birleşip seyirciyi yakalıyor. Claire’in eski aşkını bularak ona kavuşması sürecinde Sophie de nişanlısıyla ilişkisini sorguluyor. Claire’in torununu canlandıran Christopher Egan, film çekimi başlayana kadar “Juliet’in Sekreterleri”nin gerçek olduğunu bilmiyormuş. Bu geleneği öğrendiğinde çok şaşıran Egan, bunu kelimelerin ve edebiyatın kuşaklar boyu eksilmeyen etkisi olarak değerlendiriyor.

Filmin çekimlerinde yaşanan bir aşk hikayesi de var… Claire’i canlandıran Vanessa Redgrave şu an evli olduğu eşi Franco Nero’yu 1967 yılında tanımış, ama tıpkı filmdekine benzer bir şey olmuş, iki aşığın yolları ayrılmış. Uzun yıllar sonra yeniden karşılaşıp 2006’da evlenmişler. Letters to Juliet’de Claire’in kayıp aşkını canlandıran da Franco Nero’dan başkası değil.

sekreterler

Letters to Juliet’le beraber “Juliet’in Sekreterleri”nin işi epey zorlaşacağa benziyor, çünkü mektup sayısının artacağı şüphe götürmez bir gerçek artık. Sekreterlerden Giovanna Tamassia, “Film gösterime girdikten sonra epey yardıma ihtiyacımız olacak” demiş!

Bana soracak olursanız, “Letters to Juliet” insanda güzel duygular uyandıran sıcacık bir film. Hem belki sorgularsınız siz de hayatta bugüne kadar verdiğiniz kararları, varsa cesaret edemediklerinizi,  bunları gerçekleştirmek için yeterince vaktiniz olup olmadığını… Kim bilir, sizin de “ya şöyle olsaydı” diyeceğiniz şeyler vardır belki.

Sophie’nin, Claire’e yazdığı mektuptan aklımda kalan en vurucu cümleyi size aktarmak istiyorum.

“Ne” ve “Eğer” ayrı ayrı kullanıldıklarında son derece masum iki kelime… Ama aynı cümlede kullanıldığında, ömrünüzün sonuna kadar size musallat olacak bir kabus kadar güçlüler… “Ne olurdu eğer?..”

Keşkelerin ve pişmanlıkların hayatınızda yeri olmaması dileğiyle …

Dilek Vidana Tavaşoğlu

Subscribe
Notify of

31 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Dilek Vidana Tavaşoğlu
13 years ago

Sevgili Gülenay’a böyle güzel bir site yaptığı ve bizleri de yazmaya heveslendirdiği için ne kadar teşekkür etsem azdır herhalde… Gerçi ben arkadaşımın yüzüne hep söylüyorum ama burada yeri gelmişken bir kez daha belirtmek istiyorum. O çok güzel birşey yaptı ve en önemlisi kendi başına yaptı. Bu site tamamen ve sadece onun eseri. Bizzat şahit olanlardan biri olarak söyleyebilirim ki tüm teknik ayrıntısına kadar okudu, öğrendi, görünüşünün, dizaynının tüm ayrıntılarını binbir titizlikle hazırladı, sabahlara kadar uğraştı. Sonuç olarak, estetik açıdan mükemmel, okuması, takip etmesi kolay, ismiyle bile fark yaratan bir site oluşturdu. İçerik olarak da, birbirinden güzel ve enteresan yazılarla, kalitesini… Read more »

Füsun
13 years ago

Size katılıyorum Dilek ve yazınızı çok beğendiğimi de belirtmek istiyorum:)

Dilek Vidana Tavaşoğlu
13 years ago
Reply to  Füsun

Çok teşekkürler Füsun, ne mutlu bana o zaman …

Hür Tavaşoğlu
13 years ago

Sevgili Gülenaycım,

Adım geçmişken, ben de bir iki cümle yazayım dedim :)
Bahsettiğin işleri yapmak büyük zevkti. Keşke zamanım olsa da daha fazla birşeyler yapabilsem.
Şimdilik sitedeki yazıları ilgiyle takip etmekle ve seni alkışlamakla yetiniyorum…
Gerçekten kocaman ve içten bir “bravo” sana.

beyza
9 years ago

merhaba! aşk mektuplarını şu an izliyorum ve henüz çok ama çok başındayım ama birkaç dakika içerisinde öğrendiklerim beni gerçekten heyecanlandırdı! verona’da bulunan mektuplar duvarının gerçek olup olmadığını araştırmak istediğimde üstte bulunan yazıyı gördüm. hızla okudum. bahsettiğiniz şey gerçekten harika! bunun dışında başka bir şey okumadım ve zaman kaybetmeden hemen yazmak istedim. umarım en kısa zamanda yazdığımı görür ve cevap atarsınız.. anlaşıldığına göre bu gerçekten var olan bir şey. harika bir şey. kendimi düşünmekten alıkoyamıyorum. ben şu an o mektubu yazmak istesem… bu nasıl olur? o kadar tuhaf ki. yani türkiye’den bir mektubun oralara kadar gönderilemeyeceğinin, ancak ve ancak kendi ellerimle… Read more »

beyza
9 years ago

verdiğiniz cevap beni çok mutlu etti. :) dediğinizi yapacak ve alkım kitabevine bir bakacağım. :)
ayrıca başınıza gelen olay yüzünden gerçekten üzgünüm. bu büyük şanssızlık. ama iyi tarafını düşünecek olursak, hayaline daha da bağlı kalabilmen adına hoş bir kader aynı zamanda. düşünüyorum da, benim başıma gelseydi, umudum bin kat daha göklere ulaşırdı. daha da ister, olması için de bir o kadar dua ederdim. dua ederek beklemen çok güzel. umarım sen de, ben de ve hatta hayali olan bir çok kişi de bunu yapacak güce sahiptir. :)
tekrar teşekkür ederim. :)

Dilek V.T.
9 years ago

Bayıldım bu rulo mektup olayına Gülenay, ne hoş bir şey bu… Ben de almak istiyorum hemen… ve de güzel bir hediye olarak da hep aklımda kalacak şimdi bu fikir, süpermiş…

Dilek V.T.
9 years ago
Reply to  beyza

Sevgili Beyza, Yorumunu okurken o kadar mutlu oldum ki, böyle birşeyin varlığını öğrenince en az benim kadar heyecanlanmış, benim kadar etkilenmiş birinin daha var olduğunu bilmek çok ama çok güzel. Ve EVET, gerçekten de nasıl yollarsanız yollayın, hatta hangi dilde yollarsanız yollayın, bir cevap alıyorsunuz mutlaka. İster gidin o güzelim şehre, o duvara gerçekten koyun mektubunuzu, ister bir zarfa koyup dileğinizi, öyle yollayın, ya da pek romantik olmasa da e-mail atın… İnanın, o gönüllü sekreterler hergün gelen binlerce mektubu cevaplamak için epey bir çaba sarfediyorlar. Size de bir cevap er ya da geç mutlaka gelecektir. Hatta geldiğinde ne olur buraya… Read more »

ALBERTO
13 years ago

Evet Dilek, Gülenay pek de gerekli ve güzel bir iletişim aracı kurdu. Ve de sen uzmanlık alanında ikinci yazınla tarih yazdın. İnşallah bir gün beraberce bu güzel şehrin yollarıında ayakkabılarımızı eskitir ve Juliet’e dileklerimizi iletiriz.

Dilek Vidana Tavaşoğlu
13 years ago
Reply to  ALBERTO

Bence de Albertciğim, artık Verona’ya gitmek şart oldu. Gülenay, sen, Rose ve biz en kısa zamanda gerçekleştirelim bu Juliet ziyaretimizi inşallah :)

rose
13 years ago

Evet arkadaşlar son söz bende galiba. Hepinize katılıyorum. Evet Gülenaycım iyi ki böyle güzel, sevgili Elizabeth’e atfen söylersem, elmas değerinde bir site yaptı . Bize göre… Eminim Liz görse ve anlasa çok beğenirdi. Hem senin güzel yazılarını okuyabiliyoruz hem de böyle yerin altında bekleyen başka değerli kalemleri gün ışığına çıkartıyorsun. Dilekcim eline sağlık diyorum, yine klişelere sığınıp. Hem film hem de edebiyat eleştirmenliğine başla artık. İnşallah hep beraber Romeo ve Juliet’in memleketine gideriz.

Dilek Vidana tavaşoğlu
13 years ago
Reply to  rose

Aman efendim, estağfurullah – teveccühünüz :) Film ve edebiyat eleştirmenliğini konusunda uzmanlaşmış usta kalemlere bırakalım, ben naçizane sevdiğim birkaç şeyi paylaşmak istedim sizlerle…

ebru yetiş erat
13 years ago

Eline sağlık Dilek harika olmuş. Heyecanla bekliyorum diğer yazılarını.
Gülenay sana da çok teşekkürler böyle bir ortam yarattığın için.

Dilek Vidana Tavaşoğlu
13 years ago

Canım, çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum böyle düşündüğün için.
Ben senin de güzel yazılarını bekliyorum desem ? Biliyorum, var çünkü… sen de edebiyatçısın nihayetinde…

ebru yetiş erat
13 years ago

Doğru hatırlıyorsun Gülenay. bilgisayara geçmem lazım önce. En kısa zamanda görüşmek üzere

ekin
12 years ago

pardon ben yakın bir zamanda italyaya gideceğim ve bu film de siena da kaldıkları otelin adını öğrenmek istiyorum, bana yardımcı olur musunuz?

Dilek V.T.
12 years ago
Reply to  ekin

Borgo Scopeto Relais Hotel Vagliagli – Siena
http://www.borgoscopetorelais.it/en/relais.html

Iyi tatiller :)

ekin
12 years ago

cokk teşekkür ederim

dilek baykal
11 years ago

Dilekçiğim, eline sağlık çok güzeldi.Tabi ki Güleney’a da teşekkürler yazının bize ulaşmasını sağladığı için.Verona ve Siena’ya gitmiş ve bayılmış biri olarak ilk fırsatta filmi seyredeceğim.

Dilek V.T.
11 years ago
Reply to  dilek baykal

Ah ahh, sen filmi seyret şekerim, ben de inşallah Verona’ya gideyim :)))
Bu arada çok şaşırdım senin bu yazıyı bulup denk gelmene, çok sürpriz oldu bu yorumun, çok sevindim, teşekkürler…

[…] 2011 Bumerang birincisi Egoist Okur‘da yayınlanan yazım. Okuyun bakalım sizde de oraları gezip görme isteği oluşacak […]