Egoist okur

Mizah duygusunu yitiren bir dünyada Milan Kundera

Bir yazar düşünün; daha 40 yaşına gelmeden Nazilerin, ülkesini işgal ettiğine, aynı toprakların birkaç yıl sonra Stalinizme teslim olduğuna, Prag Baharı’yla gelen özgürleşmeye ve ardından bastıran yoğun Sovyet zorbalığına şahit olsun, dahası bunların hepsini romanlarında anlatsın… Kundera’nın ruh ve beden, hafıza ve unutuş, çıplaklık ve hazımsızlık, uçma arzusu ve zemini terk edememe, aşkın siyaseti ve […]

Read More

İskenderiye Dörtlüsü: Roman formunda upuzun bir şiir

Lawrence Durrell’ın başyapıtı İskenderiye Dörtlüsü, nihayet yeniden -Ülker İnce’nin şahane çevirisiyle- yayımlandı. Justine, Balthazar, Mountolive, Clea başlıklı romanlardan oluşan Dörtlü’yü yeniden okumanın tam zamanı. Ülker İnce: “Çeviri çevirmenin metnidir; o üretmiştir…” Justine’i almak için İskenderiye Dörtlüsü’nün yazarı Lawrence Durrell (1912-1990) İskenderiye Dörtlüsü: Roman formunda upuzun bir şiir – Peki bu ne kadar sürecek, bu aşk? […]

Read More

Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’dan kurguyla hesaplaşmalar

Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’un Diyaloglar adlı kitabı çıktı. Kitap bu iki önemli edebiyatçının 2013’ten bu yana “Diyaloglar” adı altında gerçekleştirdikleri etkinliklerin yazıya dönüşmüş hali. Söz konusu buluşmaların video kayıtlarından derlenerek hazırlanan Diyaloglar‘da Roberto Bolaño, Guillermo Rosales, Thomas Bernhard, Sâdık Hidâyet, Dag Solstad, Sophie Mackintosh, Hang Kang, Erlend Loe, Jack London, Carlos María Dominguez gibi […]

Read More

Paul Auster’a neden kızgınım?

David Lodge’un Bir Kadının Portresi, Yürek Burgusu, Güvercinin Kanatları ve Washington Meydanı’nın yaratıcısı Henry James’ten bahsettiği romanı Yazar, Yazar’ı hatırlayalım. Lodge, Henry James’in tanıştığı insanları, bilhassa kadınları yazarlık hırsları uğruna nasıl kullandığını, onların zaaflarıyla kusurlarını nasıl ifşa ettiğini anlatıyordu. Çevresindekileri romanlarına malzeme olsunlar diye kışkırtmayı ihmal etmezken James’inaklında tek bir fikir oluyormuş: “Acaba bundan iyi […]

Read More

Eve musallat olan hayalet değil, siyaset

Hayalet hikayesini andıran bir siyasi roman yazan Jenny Erpenbeck’le tanışmamızın zamanı geldi… Gölün Sırrı İspanyol Edebiyatına inanmayan İspanyol yazar: Javier Marías Jenny Erpenbeck Eve musallat olan hayalet değil, siyaset Gölün Sırrı, Gidiyor, Gitti, Gitmiş ve Bütün Günlerin Akşamı adlı kitapların yazarı Jenny Erpenbeck, 1967yılında Doğu Berlin’de dünyaya geldi. Gençlik yıllarında bir süre eğitimini aldığı bir […]

Read More

Yazarın “maceracı” olarak portresi: Jerome K. Jerome

Joseph Conrad’ı, Jack London’ı, Ernest Hemingway’i biliyoruz. Ama ben size onlardan daha maceracı bir seyyahtan söz edeceğim. Büyük mizah ustası Jerome K. Jerome hem andığım edebiyatçıları hem de dünyanın gizli saklı köşelerini ve zorlu güzergâhlarını dolaşan seyyahları şaşırtacak türden, bambaşka bir gezi rehberi kaleme aldı: “Bir Kayıkta Üç Kafadar” adlı, roman formunda yazılmış ve bugün hâlâ […]

Read More

“Edebiyat sağaltıyor ve ben bu limana sığınıyorum”

Yazısına, edebiyatına eşik atlatmak için yeni bir “ses” bulmak için tehlikeli sulara açılan çok ünlü bir yazar… Ona hayran edebiyat tutkunları… Hayatında yeterince bağ kuramadığı babasını, Yazar’ı, ölümünden sonra anlamaya ve ardında bıraktığı gizemi aydınlatmaya çalışan bir evlat… Bir zamanlar edebiyatçılara ev sahipliği yapmış olan ama bu kimliğini çoktan kaybetmeye başlamış bir ada… Oya Baydar’dan yazmak, yaratıcılık, […]

Read More

Can sıkıntısına karşı PORTATİF EDEBİYAT

Enrique Vila-Matas’ın edebiyat tarihiyle edebiyat dedikodusunu harmanladığı oyuncaklı romanlarından biri daha çıktı: “Portatif Edebiyatın Kısaltılmış Tarihi” adlı kitapta, modernist dönemin ilk yarısında yaşamış önemli yazarların yeniliğe ve edebiyata saplantılı aşkları, karanlığa sempatileri, arsızlık sanatında yetkinlik düzeyine ulaşmalarını sağlayan doğal kabiliyetleri ve elbette her birinin özenle muhafaza ederken bir yandan da dehşetle uzak durmaya çalıştığı doppelgänger’ları, […]

Read More

Julio Cortázar: “İnsan yazmak için yaratılmışsa, yazar…”

Latin Amerikalı yazarlar arasında en sevdiğim şüphesiz Julio Cortázar. Aşağıda Seksek, Gözlemevi, Öteki’nin Rüyası, Andres Fava’nın Güncesi gibi kitapların yazarı Cortázar’ın Paris Review dergisine verdiği röportajdan parçalar bulacaksınız. Fantastiğe yakınlığının sebebini, edebiyatın onun için ne zaman bir oyuna dönüştüğünü, nasıl yazdığını, amatör trompetçi olduğuna dair söylentilerin neden kaynaklandığını, hayatla yazmak arasındaki ahengi nasıl kurduğunu, şöhretle nasıl […]

Read More

Yalnızlığın en istisnai hali, dünyada bir başına olmak

Y kromozomunun yeryüzünden silinmiş olduğu, artık yalnızca kadınların yaşadığı bir dünya. Geçmişin siyasetinden, ekonomisinden, toplum yapısından, kültürel birikiminden, ilişki biçimlerinden nefret edilen bir dünya bu, çünkü hepsi erkek yapımı. Artık yeni kurallar var, çünkü eski insanlar yok. Constantine, böyle bir dünyaya doğan bir erkek çocuk. Nasıl olduğu bilinmiyor. Onu kapılarının önünde bulup evlat edinen iki […]

Read More

Uzun roman yazılmasın mı yani?

Marcel Proust’un 9,609,000 harften oluşan (Fransızca orijinali) şahane romanı “Kayıp Zamanın Peşinde”si en uzun roman. Her şeyi bilen Umberto Eco’ya göre, Augusto Monterroso’un yedi kelimelik  “El Dinosaurio”su ise en kısa roman. Türkçesi dört kelime: “Uyandığında, dinozor hâlâ oradaydı.” Yine de fikrim aynı. Ben klasikleri ve birkaç istisnayı bir kenara bırakırsak, uzun roman sevmeyenlerdenim. Anlatayım… Adorno’dan […]

Read More

İnsanlık kime benzer?

“Yalnızlık Kime Benzer”in isimsiz kahramanı, Lal’in kendisini bırakıp gidişinin ardından, yalnızlığın izini yazar yüzlerinde ve edebiyatın içinde sürerken, bize bunu da gösteriyor. Yazınsal olanı gerçeklik algısı ve yaşama biçimine dönüştüremedikçe, yalnızlığımızın hiç bitmeyeceğini anlatıyor. Semih Gümüş’ün yalnızlığı kimseninkine benzemeyişiyle, daha önce saptanmamış bir var oluş halinin ve derin bir insanlık sancısının adını koyuyor. Derin bir […]

Read More

Barth, Dovlatov, Buzatti, Rilke’den 7 roman

Çağdaş taşlama ustası John Barth’tan benzersiz bir kitap, “Yüzen Opera ve Yolun Sonu”. (Monokl Yayınları) Rus edebiyatının en kuvvetli kalemlerinden biri olan Sergey Dovlatov’tan “Puşkin Tepeleri”. (Jaguar Kitap) Tekinsiz hikayeleri olağanüstü lezzetli bir mizahla anlatan Dino Buzatti’den “Bir Aşk”. (Can Yayınları) Jeffrey Eugenides’in çok konuşulan, tartışılan romanı “Bakir İntiharlar”. (Domingo Yayınları) Russell Banks’ten okuru karanlığa […]

Read More

Likör hikayeleri: Bal Suyu, Cadı Kazanı, Beğendik…

Reyhan Yaman’ın “Likör Hikâyeleri” adlı kitabında ne hikâyeler var, bilseniz… Adını Atatürk’ün koyduğu likörümüz, Smirnoff firmasının üretimini durdurmak, piyasadan silmek için her şeyi yaptığı -ve sonunda başardığı- bir başka likörümüz, şifa veren Cadı Kazanı Likörü… Kitapta, bir yandan bu nefis içeceğin dünyadaki, Osmanlı’daki ve günümüz Türkiye’sindeki tarihinden anekdotlar yer alıyor, bir yandan da sayısız likör […]

Read More

Egoist Okur’dan 9 güzel kitap tavsiyesi

Kim “Don Quijote”yi Vladimir Nabokov’dan öğrenmek istemez? Siyah rengin de bir tarihi, hikayesi olduğunu öğrenmek kime ilginç gelmez? Peki sanatçıların günlük çalışma, üretme ritüellerini öğrenmek ya da W.G. Sebald’ın ölümünden sonra yayınlanan başyapıtını okumak? Başka kitaplar da var listemde… Mesela Ahmet Sami’nin ödüllü tiyatro oyunundan romana dönüşen eseri… Kevin Wilson’dan dünyanın merkezine kazılan tünelde yaşananlar… […]

Read More