Egoist okur

Nabokov sevdiğim yazarlara, şairlere sağlı sollu girişirken

“Kabul görmüş birçok yazar benim için yok hükmünde. Adları boş mezarlara kazınmış, kitaplarıysa sayfaları pek tenha defterler kadar bile işe yaramıyor. Kısacası okuma zevkim söz konusu olduğunda ortada koskoca bir hiçlik var,” demiş son derece sözünü sakınmaz biri olan, yapay nezaket gösterilerine yüz vermeyen Vladimir Nabokov. Ben de işte oturup eski röportajlarını karıştırarak Nabokov’un hangi şairlerle romancıları yerden […]

Read More

Milan Kundera ve Marcel Proust’la bazı mühim konular

“Yavaşlığın keyfi neden yitip gitti? Ah, nerede geçmişin aylakları?” diyen Milan Kundera ve “Ölüme sandığımızdan daha yakın olduğumuzu bilseydik, hayat bize harikulade görünmeye başlardı” diyen Marcel Proust’a danışalım bazı konuları… Hem tatil yeri hem okul hem de hapishane… Proustvâri! Marcel Proust’tan KÖTÜ MÜZİĞE methiye “Ânı yaşamayı sevmek için felakete gerek yok” Açıkçası bugüne dek başka […]

Read More

ÖL: Bir doğum lekesi olarak ölüm

Çağnam Erkmen, ilk romanı “Öl”de zamandaki ölüm izlerini takip ederken, doğamızın ölümle nasıl biçimlendiğini sorguluyor. Fotoğraftaki Proust. Öldüğünde Man Ray çekmiş. ÖL: Bir doğum lekesi olarak ölüm Diyelim ki ellili yaşlarda, eğitimli, hali vakti yerinde, evli bir kadınsınız. Amansız bir hastalık kapınızı ikinci kez çalmış ve ne kadar zamanınız kaldığını neredeyse günü gününe biliyorsunuz. Yani […]

Read More

Umberto Eco, Kafka’yı, Joyce’u, Proust’u ve Sade’ı eleştiriyor :)

“Umberto Eco ölmüş. Ben buna hiç hazır değildim. (‘Bir sınırımız var, pek heves kırıcı, küçük düşürücü bir sınır: Ölüm’ demişti.)” diye yazdım Twitter’da. Ama hazırmış aslında, İstanbul’da Orhan Pamuk’la söyleşisinde açıklamıştı bunu: “İnsanların yüzde 100’ü değil belki ama yüzde 50’si aptal olduğuna göre, ben de ölmeye hazırım.” Çok önemli bir edebiyatçı, çok önemli bir araştırmacıydı. […]

Read More

Muriel Barbery: “Bahçemden topladığım kabak ve pancarlarla leziz çorbalar yapmak gurur veriyor”

“Kirpinin Zarafeti” adlı romanıyla keşfettiğimiz Fransız edebiyatçı Muriel Barbery, Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan “Gurmenin Son Yemeği” adlı romanında Marcel Proust’un adımlarını takip ederek yiyeceklerin peşinde hazza dair bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta hem dünyanın kendi çevresinde döndüğünü sanan bir yemek eleştirmeninin ehlileşme sürecini anlatıyor hem de ekmekten dondurmaya birçok lezzetin hayatımızdaki yerini araştırıyor. Bu lezzetlerden […]

Read More

PROUST & JIM CARREY: “Beni hafızandan siler miydin?”

“İşte hafızanın işleyişi böyledir: İzler birbirlerini etkiler, dönüştürür ve hatta bazen bambaşka hallere bile sokarlar. Bu yüzden de, geçmişi olduğu haliyle hatırlamak imkansızdır. Yaşananlar, geçmişi değiştirmiştir. En basit örnek: Ayrılmışsınızdır ve bugünden tüm hikâyeyi yeniden gözden geçiriyorsunuzdur. ‘Şimdi anlıyorum, çok mutsuzmuşuz aslında’ dersiniz. Şimdi çektiğiniz acı, tüm geçmişi acıyla yeniden yorumlamıştır. Şimdi çektiğiniz acı, geçmişin […]

Read More