Egoist okur

Yazarlar hakkında ne dedikodular, ne sırlar, hikayeler…

Shakespeare hakkında çok şey biliyordum ama onun döneminde tiyatroların önünde çürük domates satıldığından, oyunları beğenmeyenlerin hislerini sahneye domates fırlatarak ifade etmesinin olağan sayıldığından habersizdim. Neyse ki Shakespeare’in hiçbir oyununda sahneye çürük domates atılmamış. Tek bir tane bile… Eh, onun bugün bile süren hipnotize edici etkisini bundan iyi ne anlatabilir! Edgar Allan Poe’nun ilk ünlü şiiri […]

Read More

Hiçbir yemek sadece yemek değildir

Yeme-içme konularıyla her zaman ilgilenen Roland Barthes’a göre yediğimiz, içtiğimiz şeyler yalnızca besin değerleri ya da lezzetleri açısından değerlendirilecek bir ürünler toplamı değil; onlar aynı zamanda bir imgeler bütünü, bir iletişim sistemi; göreneklere, durumlara ve davranış biçimlerine dair birer sözleşme. Mesela… İşlerin büyük ölçüde yolunda gittiği bir akşam yemeği, başarı hanenize eklenecek bir artı puan […]

Read More

Kitap sahaftan alınsın, meyhane salaş olsun, tarih beni anlatsın!

“Hikaye seviyorum ya ben, belki biraz bu yüzden ‘eski’ye tutkunluğum. Kitap sahaftan alınsın, meyhane salaş olsun. Yıkık dökük bir evin, eski bir duvarın önünde durup düşüneyim hayatı. Sonra bir adam gelsin, her cümlesinden sonra başka bir kitabı karıştırayım merakla. Öğreneyim. Kendimi öğreneyim dünyayla beraber sonra yine kendimi unutayım öğrenirken. Bazen kendini unutmak iyidir.” Bir vapur […]

Read More

Kendinizi sevmekten başka çareniz yok, hanımefendi…

Arzu Akgün yazısına “Paket program bir kader bu” diye başlıyor. Bizans imparatoriçesi Theodora ve Deli Dumrul’la devam ediyor. Arzu’yu, Theodora’yı ve Deli Dumrul’u bir araya getiren şey kader. Lakin Arzu, dedikoducu tarihçi Prokopios’tan okuduğumuz Bizans impatoriçesinden ve Azrail’in canını aşk sayesinde bağışladığı Deli Dumrul’dan çok daha talihli bence. Zira kendi hikayesini kendi kelimeleriyle, kendi duygularıyla […]

Read More

Bir yarayı hiçbir şey aşk kadar kolay onaramaz!

Biliyorsunuz, Egoist Okur takipçisi Arzu Akgün bir süredir Egoist Okur yazarı. Bu yazısı aşk üzerine. Şöyle diyor: “Tanrı hepimize aşık olmasak bile aşk halinde günler versin, hayatla flört etmeyi eksik etmesin içimizden. Susuz kalmaktansa dalgalarla boğuşalım. Aşkın derdi bile güzeldir bazen.” Okuma tavsiyeleri Aşk ve Batı, Çev.Talat Sait Halman Tarih Sümer’de Başlar, Samuel Noah Kramer […]

Read More

Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor…

Arzu Akgün’ü tanıyosunuz, epeyce derin ama aynı zamanda oyun seven bir ruhu var. Bir yazı göndermeden önce şöyle diyor mesela: “Dört kelime söyleyeceğim, seç birini.”  Düşünüyorum, göz mü, ruh mu, mekan mı, aşinalık hissi mi? Veriyorum cevabı, yazı ona göre geliyor. Ama bu kez öyle olmadı. Arzu fal seviyor. Benim de fal sevdiğimi, dahası “seviyor, […]

Read More

Hayalperestler ve uykuda gezenler için: Rüya görmenin tarihi

Arzu’nun kalemini, bakışını çok sevdiğim için ve tabii konu, yani rüyalar beni de fazlasıyla ilgilendirdiğinden bu yazıyı ondan ben istedim. Kırmadı, verdi… Okuma tavsiyeleri Cemal Kafadar, Kim Varmış Biz Burada Yoğ İken, Metis Yayınları M. Kayahan Özgül, Türk Edebiyatında Siyasi Rûyalar, Akçağ Steven M. Oberhelman, Dream Books in Byzantium, Ashgate Ferhat Aslan, Ayasofya Efsaneleri, İstanbul 2010 […]

Read More

Ah İstanbul’un aşkından…

“İçli içli bir aşk benim için İstanbul, ne bakması ne okuması ne kavuşması ne de keşfetmesi bitmeyen bir aşk. Her Galata Köprüsü’nden geçtiğimde yeniden ve yeniden tazelenen bir aşk. Ellerimden kayıp gidecek bir daha hiç dönmeyecek gibi seviyorum bu şehri.” Arzu Akgün İstanbul kitaplarını yazdı. İstanbul denince akan sulan durur, bu yüzden lafı kısa kesiyor […]

Read More

BİR ZAMANLAR GELECEK: 24. yüzyılın İstanbul’unda hayat neye benzeyecek?

Aslında kim olduğunu bilemediğimiz Mustafa Nazım Erzurumî’nin 1913’te yazdığı Rüyada Terakki adlı eseri yeniden, bu kez yayın listesi nice keşfedilmemiş hazinelerle dolu olan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlandı… 24. yüzyılın İstanbul’unu anlatan kitap, bizde örneğine pek rastlamadığımız türden bir ütopya örneği. İdeal bir toplum tasarlayan yazarının “Elden geldiğince her ilimden, her fenden bahseden, eğlenceli, faydalı […]

Read More

Murat Bardakçı Neslişah Sultan’ı anlatıyor: “O güzel, entelektüel, âlicenap Türk prensesi”

Sarayda başlayan bir hayat… Farklı ülkeler ve farklı zamanlarda bir değil, iki kez uğranan sürgün… Debdebe ve şâşaâ dolu günlerde mücevherlerin en parıltılısı, giyim-kuşamın en gözalıcısı… Sahip olunan tek elbise kullanılmayacak kadar eskiyince mektebe bile gidememek. Çok uzak ve yabancı bir memleketin first lady’liği… Askerî mahkemelerde çatık kaşlı hâkimlerin ürkütücü sorgu sualleri… Krallarla, siyasetçilerle, dünyaca […]

Read More

Necdet Sakaoğlu: “Harem’in serüveni bir kadınlık tarihidir”

Tarihçilerin yazdığına göre, Hurrem Sultan’ın Sultan Süleyman üzerindeki etkisi hakikaten inanılmazmış. Günümüzün siyasetçi eşlerini, first lady’leri için bile alışılmadık bir biçimde, sadece sarayın iç meselelerine değil, uluslararası ilişkilere de karışıyor, fikir yürütüyormuş. Polonya kralıyla arasındaki yazışmaları bile arşivlerde mevcut. Öte yandan Hurrem’in bütün bunları salt ihtirastan değil, kendisinin ve evlatlarının sağ kalması için yaptığını düşünen […]

Read More

Yorgun Herakles ve arkadaşları…

31 yıl sonra ABD’den Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bindiği uçakla geri getirilen Yorgun Herakles heykeli, ne yazık ki tek değil. Avrupa ülkelerindeki müzeler Anadolu’dan kaçırılan eserlerle dolu. Emekli inşaat mühendisi Yaşar Yılmaz Anadolu’nun Gözyaşları adlı şahsi projesi çerçevesinde yıllardır dünyanın dört bir yanını dolaşarak 70 bin küsur eserin eksiksiz bir envanterini çıkardı. Şimdi de bu […]

Read More

Tolstoy’un büyük aşkı Elisabeth bir Türk’le evlenmiş

Sermet Sami Uysal’ın Eşlerine Göre Ediplerimiz adlı kitabından öğreniyorum. 1950’lerde yazılan kmitaba göre hikaye şöyle… Gencecik bir delikanlı olan Uysal ilk romanını Cumhuriyet’in o dönemdeki genel yayın yönetmeni Cevat Fehmi’ye götürmüş. Romandaki karakterlerden biri de Tolstoy’muş. Üstelik anlaşılan, romanda anlatılan her şey gerçekten yaşanmış. Tolstoy’un büyük aşkı Elisabeth bir Türk’le evlenmiş Sonya’yla evli olan Tolstoy, […]

Read More

Nazım Hikmet ve Karl Detroit’in hikayesi

Salacak açıklarında yer alan tarihi Kız Kulesi, İstanbul’un simgelerinden biri. Hakkında çok efsane biliyoruz, şairlerin şiirlerine konu olduğunu, hatta Nazım Hikmet’in 12 yıllık hapishane hayatından kurtulduğu ilk gün onu seyretmeye gittiğini bile… Ama Kız Kulesi’nin Karl Detroit adlı bir Alman’la ilgili pek azımızın bildiği müthiş bir hikayesi daha var. Yazının devamında nasılsa okuyacaksınız, şimdilik şu kadarını […]

Read More

Okşan Svastics yazdı: Yahudiler’in İstanbul’u

“Bakkallık yapan halası babası evi terk etmiş olan 12 yaşındaki eczacı çırağı dayıma öğlenleri parayla ekmek arası kavurma satarken, Aşkenaz komşuları üst kata tencere tencere yemek taşıyormuş, bunu öğrenince dostluğun akrabalıktan daha mühim bir şey olduğunu da öğrenmiş oldum. Sonra, Osmanbey’de otururken komşum Sara Kazes’ten vişne likörü yapmasını, yaşlanınca güzel kolyeler takıp evde bile rujsuz […]

Read More