Türk yayıncılığında SEKS ve diğer derin mevzular
Aman yarabbim! Cumhuriyet kurulduğundan beri İstanbul matbaalarında neler basılmış neler. Kâh tamamen bir kişisel gelişim başlığı olarak, kâh inceden bir edebî kisveyle süslenerek, kimi zaman da tamamen sağlık ve tıp yayınına dönüşerek… Bugün kitapçı raflarında görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz nice kapaklar, başlıklar, konular geçmiş okurun önünden. Hepsi, hepsi burada…
Başar Başarır bu kez yayın dünyamızın en netameli konusunu, cinselliği ele alıyor. Hem de en başından itibaren…
Türk yayıncılığında SEKS ve diğer derin mevzular
Cinsellik ve seks bizde daima kapalı kapılar arkasında kalan, dile getirilmesi bile neredeyse ayıplanan bahislerdir. Hatta denilebilir ki, bu toprakların en netameli saydığı konu daima cinsellik olmuştur. Öte yandan kahraman Türk yayıncıları satış potansiyeli fevkalade yüksek olan bu konuya o kadar da bigâne kalamazlardı, kalmamışlar. Cumhuriyet kurulduğundan beri İstanbul matbaalarında neler basılmış neler. Kâh tamamen bir kişisel gelişim başlığı olarak, kâh inceden bir edebî kisveyle süslenerek, kimi zaman da tamamen sağlık ve tıp yayınına dönüşerek… Bugün kitapçı raflarında görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz nice kapaklar, başlıklar, konular geçmiş okurun önünden.
Bu ay “Bizi Hatırlayınız”da sıra onlarda. Türk yayıncılarının ateşten bile sıcak bir mevzuyla imtihanını hatırlıyoruz.
Başar Başarır
1340 (1924) tarihli Resimli Ay…
Burada görünmeyen 8. sayfadaki başlık şöyledir:
“Konya’da Oturak Alemi”
Eğlenmek vesaitinden mahrum kalan Anadolu halkı arasında çirkin eğlenme tarzları vardır.
Bunlardan biri ve belki en çirkini “oturak” alemidir. Kadın oynatmanın çirkin bir şekli olan “oturak” alemini bizzat gören bir arkadaşımız müşahedelerini aşağıda naklediyor.
Muharriri: Safaleddin Ziya
(9. sayfa, sol sayfadaki dansöz çiziminin resim altı:)
Gerdan kırarak, göz kırparak, bel oynatarak oynayışı, yılan gibi süzülüşü vardı ki…
Fotoğraflarla ve iç gıdıklayıcı başlıklarla özellikle kadın okurları hedefleyen sayısız dergilerden biri: Kelebek. 10 Nisan 1924 tarihli 52. sayının kapağında baharın gelişini hatırlatan bir kır manzarası, “hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler” makamı… Solda görünen 16. sayfadaki hikâyenin başlığı aynı temayı sürdürüyor: “Kibar Bir Aşk.”
Ağustos 1928 tarihli “Resimli Ay” dergisinin kapağı da mevsim gereği elde dürbünle tekne gezintisine çıkmış Avrupai bir kadın imgesine ayrılmış. Harf inkılabının eli kulağında, sayfa numaraları artık Latin rakamlarıyla veriliyor. Sayfa 21’e geldiğimizde karşımıza çıkan konunun başlığı, fotoğraf seçimini açıklar nitelikte: “Avrupa’da Yazı Nasıl Geçiriyorlar?” Tabii ki sahillerde eğlenerek!
Yıl 1931. “Aşk Dersleri” çok önemli bir sorunun yanıtı vererek başlıyor anlatmaya: Bir erkeği nasıl avlamalı? Eseri incelerken şu cümlenin altını çiziyoruz: “Eğer lakayt olmaya başlayan kadınsa, kendi hakkında daha iyidir.”
1937 baskısı “Erkeklerde İzdivaç ve Zifaf”. Üstad Daniş Remzi Korok (en meşhur eseri “Ölü Ciğeri Yiyen Adam”, 1944) can alıcı bilgiler veriyor bize. Kendi deneyimlerinden de yola çıkıyor zahir. Kız babalarına diyor ki, kızlarınızı tecrübesiz genç delikanlılara vermeyin. Onların kıymetini bilmezler. Şu paragrafı kişisel çıkarlarım için kullanmışlığım dahi vardır: “Bir sürü çapkınlıktan sonra izdivaç eden her erkek, her şeyden gam almış ve yorulmuş olduğundan büyük bir susayışla içine gireceği aile ocağının kadir ve kıymetini bilir…” Katılmamak mümkün değil!
1940: “İzdivaçta Aşk, Cinsiyet Müşküllerinin Hal Çaresini Gösterir Bir Eser”, ki bu eser “İzdivaçta devamlı aşk arayan genç zevç ve zevcelere ithaf edilmiştir.” Muhtemelen Nasuhi Baydar çevirisi. Gerçekten İngiliz bir fen profesörü tarafından yazılmış bir yardımcı kitap mahiyetindedir.
Yine 1940 tarihli bir ansiklopedi fasikülü: “Tenasül Hayatımız”. Yani seks hayatımız. Yayıncı Türkiye Yayınevi’nin sahibi olan Tahsin Demiray 1961’de milletvekili seçilecek. Tamamen bilimsel bir yaklaşımla hazırlanmış, çok sayıda çizim, tablo, şema barındıran Almanca’dan çeviri hakiki bir ansiklopedi. Ama satışlar o kadar iyi gidiyor ki, ilk fasikül bayide tükenince aynı hafta ikinci baskıyı yapıyorlar.
“İlim Bakımından Şehvet” Dr. Cavit Göncer imzalı bilimsel bir çalışma. Hiçbir görselliği olmamasına rağmen müthiş tutuluyor. Basıldığı yıl olan 1945’ten beri bir kült kitap statüsünde (gördüğünüz yerde alın). “Ölülerin tenasül azasını seçen marazi şehvet” gibi konuları bütün açıklığıyla anlatması bunda rol oynamış olabilir.
“1955 Seksoloji Yıllığı”nın yayıncıları tanıdık isimler: Nihat-Orhan Karaveli kardeşler. İçinde Balzac’dan Sait Maden’e, Tarık Buğra’dan Nihal Yeğinobalı’ya sayısız aşina imza var. Madam Bovary ve Anna Karenin romanlarının özeti, resimli romanlar, hikayeler, güzel sözler, şiirler, fıkralar ve çizimli tablolar var içinde. Kısacası tam bir seksoloji şenliği bu yıllık!
“Cinsi Hayat” 1959 baskısı. Bekarlar, evliler, doktorlar, mürebbiler için en mühim cinsel sorulara yanıt arıyor içinde. Örneğin istimna (mastürbasyon) zararlı mıdır, ya da cinsi iktidar nasıl uzatılabilir? Kapağa yazılan konu başlıklarının magazinel çağrışımlarına rağmen, kitap özünde bir doktor tarafından kaleme alınmış tıbbi çalışmadır.
“Sex Romanları” serisinden çıkan “Şehvet Kadını” 1963 tarihli. Nefis bir kapak tasarımıyla önümüze gelen roman şu cümlelerle başlıyor: “Sally’le evleneli üç seneyi geçmişti. Karım 21 yaşında benden yedi yaş büyük güzel bir kadındı.” Kitabın hiçbir yerinde çevirmenin adına rastlayamadığımız için soramıyoruz, peki sen kaç yaşındasın?
“Cinsel Sapıklıklar” 1966 basımı. Kapak tasarımı insanı hipnotize edecek denli derin ve çağrışımlara açık. Yazar Dr. Benjamin Morce dönemin normal/sapkın anlayışını yansıtan bir yaklaşım sergiliyor. Dolayısıyla homoseksüellik, örneğin kan emicilik ya da nekrofili ile birlikte giriyor sapıklıklar listesine.
70’lerle birlikte işler biraz değişiyor. Dünyada esen özgürlük rüzgârlarının da etkisiyle seks hem konu hem kelime olarak olağanlaşıyor. “En Seçme Örnekleriyle Türk ve Dünya Edebiyatında Seks” 1970 tarihli bir derleme. Seks kelimesinin yazılışı, hurufatın büyüklüğü dikkat çekici. İçinde kimler kimler yok ki kitabın. Dürrenmatt, Dostoyevski, Goethe, Steinbeck, Boris Vian, Zweig gibi ünlü kalemlere Türk yazarları da eşlik ediyor alıntılarıyla: Haldun Taner, Peyami Safa, Hüseyin Rahmi, Oktay Akbal, Yaşar Kemal, Reşat Nuri, Refik Halit, Orhan Kemal ve diğerleri…
Ve bir dönemin tartışmasız en bilinen başlığı. Herkesin duyduğu ama çok az insanın gerçekten okuma bahtiyarlığına ulaştığı kült eser: Fırıncının Kızı. Böyle bir kitap yok aslında. Soldaki ilk baskı 1971 tarihli ve Kazanova’nın Maceraları adlı bir erotik kurgunun hafif uyarlanmış hali. Türkçe’ye geçerken aradan “gereksiz” bölümler atılmış ve sadece “aksiyon” sahneleri muhafaza edilmiş. Meraklısı için not: Metinde bir fırın ve fırıncı kız var ama, o kız fırıncının kızı değil yeğeni. Sağdaki 1978 baskısı ise Lükres Borjiya’nın (Lucrezia Borgia) Floransa saraylarında kırdığı cevizleri anlatıyor. Muhtemelen bir tarih kitabından apartma olduğu için aksiyon dozu son derece düşük. İçinde fırın da yok fırıncı da. Buna karşılık yarı çıplak kadın fotoğraflarına ayrılmış olan son forma heyecanlı okura fantastik bir bonus olarak eklenmiş.
1972 tarihli bu kıymetli eserin adı konusunda emin olmak pek mümkün değil. Çünkü kapakta “Günah Kampı” yazıyor. İçeride olay birden “İhtiras Kasırgası” halini alıyor. Neyse ki metni biraz inceleyince Luis-Charles Royer’in “Love Camp” adlı eserinden çevirme olduğu anlaşılıyor. Romina’nın maceralarını merak edenlere tavsiye olunur.
Atilla İlhan merhumun 1976’da Bilgi’den yayınladığı “Hangi Seks”. Üstadın temel argümanı kadınların erkekliğe, erkelerin de kadınlığa yaklaşmakta olmaları. Cinsel devrim üzerine düşünceler ve dertleşme mahiyetinde ilerleyen eser, zaten son bölümünde herhangi bir kesin yargıya varmadan herkese “kolay gelsin” diyerek bitiyor. Arada şöyle bölümler de var: “Sait Faik, uzun bacaklı ve halktan yoğrulmuş Rum çocuklarına fazla da gizleyemediği cinsel bir eğilim duyar, bunların bazılarıyla bizim Babıali gazeteciliğinin ‘sapık’ dediği ilişkiler kurardı.”
“Yaşam seksten ibaret değildir” diyen doktorumuz H. M. Adams cinsel sorunlarımıza çare arıyor. 1979 baskısı bu kitap kapağından hiç beklenmeyecek kadar gerçekçi, hatta faydalı bir eser. Her yaştan ve cinsten Adem oğlu ve Havva kızının kafasını kurcalayan dertlere soru-cevap formatında yardım sunuyor. 158. sayfada kırkını aşan bir hanımın erkeklere paydos edip kendi kendini elle tatmin edişi üzerine deneyimlerini okuyoruz. Doktorun bir sonraki sayfadaki yanıtı ise şöyle başlıyor: “Keşke bütün kadınlar sizin kadar yürekli olsa.”
Türk sinemasının yaşayan belleği Agah Özgüç de konumuzun kapsamına giren çok sayıda incelemeye imza atmış bir isim. 1983 baskısı bu küçük derleme “Türk Sinemasında Seks” başlığını taşıyor. Ana metin samimi bir çabayla erken dönemden 80’lere dek geçilen yolları, seçilen tarzları tatlı tatlı anlatıyor. Ama üstad asıl “bitirici” darbeyi resim altlarında vurmayı tercih etmiş. Tıpkı 54. sayfadaki fotoğrafın altına düşülen notta olduğu gibi: “Aşırı yuvarlaklıkları olan, Anadolu’ya dönük bir cinsellik: Oya Aydoğan”. Bu sınıflandırmaya elbette ki şapka çıkarıyoruz.
80’lerin ortasından itibaren ülkede bir doğu rüzgârı esmeye başlıyor. 1984 baskısı “Ying Yang, Çin’de Sevişme” konuyu her yönüyle ele alan tüketici bir eser. “Yeşim köşke saldırı” ya da “Yeşil kameriyelerin bayanları” gibi bölüm başlıkları hayal gücüne sesleniyor. Cinsel tadı arttırıcı araçlar, birleşmenin uzatılması gibi can alıcı konularda çekik gözlü kardeşlerimizin sergilediği yaratıcılık ise imrenilmeyecek gibi değildir.
“Hint Aşk Sanatı Kama Sutra” çıkar çıkmaz liste başına yerleşmiş, haftalarca da oradan inmemişti. Limbo Yayınları adını 1991’de bu kitapla duymuştuk (galiba daha sonra da pek duymadık). Kalitesiz baskısı, derhal dağılan özensiz cildi bir yana, o günlerde bu kitabın anılmadığı sohbet yok gibi bir şeydi. Bilmeyenin zır cahil sayıldığı, okumayacak olsanız dahi en azından aradaki birinci hamur formaya basılan tarihi resimleri incelemek için göz atmanız gereken bir eserdi Kama Sutra.
Ve koleksiyonun son parçası: 1995 basımı “Taocu Seks, erkek ve kadınlar için cinsel gücü artırmanın yolları”. Çok değil, sadece 19 yıl önce bir haftalık dergin promosyon olarak okurlarına dağıtmıştı bu küçük kitapçığı. Nereden nereye.
Bunlar da ilginizi çekebilir :