Egoist okur

Vedat Türkali roman kahramanlarıyla konuşurken…

“Vedat Türkali ile çalışmak onu anlayana kadar çok zor. Hayatı olması gerektiği gibi yaşıyor. Büyük küçük yaptığı her işe aynı özenle yaklaşıyor. Ama günümüzde insanların çoğu böyle yaşamıyor. Birlikte bir şeyler paylaştığımız, birlikte çalıştığımız kişiler hatta bazen ben bile Vedat Türkali’nin yaşamına ayak uydurmakta zorlanıyoruz.”

Yazarların asistanlarıyla kurduğu ilişki nasıldır? Eserin oluşmasında asistanların payı nedir? Vedat Türkali’nin yazdığı ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ senaryosunu, bugünlerde asistanı Sebahat Altıparmakoğlu’nun hikayeleştirdiğini görünce aklımıza bu tür sorular geldi. Eyüp Tatlıpınar’ın Yazar Asistanları dizisi Vedat Türkali’nin asistanı Sebahat Altıparmakoğlu’yla devam ediyor.

Vedat Türkali roman kahramanlarıyla konuşurken…

Vedat Türkali’yle çalışmaya nasıl başladınız?

2003’te başlamıştım. İstanbul’a yeni taşınmıştım o zamanlar. Vedat Bey Londra’dan dönmüş, Kayıp Romanlar’ı yazıyordu. Arkadaşlardan duydum asistan aradığını. Görüşmeye gittim. Gidiş o gidiş… Kayıp Romanlar bitene kadar tam zamanlı çalıştım. O yıl talihsizlikler peşimizi bırakmadı. Vedat Bey romanı yazarken beş ameliyat geçirdi. Çok zor koşullarda yazıldı kitap. Romanın kahramanlarından Nahit Kotar’ın da kitabın sonlarına doğru sağlığı bozulmaya başladı. Bir anlamda biz ona destek olduk o bize destek oldu, atlattık… Daha sonra ben başka bir işte çalışmaya başladım. Haftada birkaç gün yanına gidiyor, diğer işlerini işyerimden yürütüyorum.

Büyük bir isimle çalışıyorsunuz, kendinizi şanslı hisseder misiniz?

Ben çok şanslıyım, öyle biriyle çalışıyorum ki; yönetmenlik yapmış, şiir yazmış, tiyatro oyunları yazıyor, senaryo yazıyor, roman yazıyor, mücadele ediyor. Vedat Bey, herhangi bir konu hakkında herhangi bir şey araştırmamı istediğinde bana yeni dünyaların kapıları açılıyor. Hem araştırırken hem de bunu nasıl kullandığına tanık olurken çok yol alıyorum. Karşılaştığım güçlüklerde, anlayamadığım noktalarda her soruma, sorunuma titizlikle yaklaşıyor, yanıtlıyor. Vedat Bey ile her görüşmemizden sonra daha çok okumak, daha çok mücadele etmek isteği ile doluyorum. Bu yıllardır böyle sürüyor.

İlişkiniz nasıldır, resmiyet mi hakimdir, yoksa ona zaman zaman yazdığı konularda fikir verir misiniz?

İşiniz sanatla ilgili olunca resmi ve sıradan bir ilişki kurmanız mümkün olmuyor. Bizimki arkadaşlık değil de yoldaşlık ilişkisi, dede torun ilişkisi de olabilir ama ondan daha ileri bir ilişki. Vedat Bey 93 yaşında şu anda. Yazılmakta olan kitapla ilgili saatlerce konuşuyor, tartışıyoruz tabii ki.

Birlikte çalışmadan önce Türkali okuduğunuz, beğendiğiniz bir yazar mıydı?

İşe başlamadan önce Vedat Türkali’nin tüm kitaplarını okumuştum. O zamanlar hem büyük beğeni ile okuyor hem de solcu insanların zaaflarından bahsettiğinde ona içten içe kızıyordum. Bunları herkes okuyacak ve solcular hakkında kötü izlenimlere kapılacaklar diye o zamanın toyluğu ile endişeleniyordum. Meğer onları her yönü ile tanımadan, anlamadan doğru işler yapmak imkansızmış. Onlar ayaklarımızı yere basmamızı sağladı. Vedat Türkali’nin kahramanları her şeyi en iyi bilen, en iyi yapan kişiler değil. Şunu söyleyebilirim; Vedat Türkali çoğu kahramanından daha disiplinli, daha bilgili, daha eğlencelidir.

Birlikte çalışmak zor mudur peki?

Vedat Türkali ile çalışmak onu anlayana kadar çok zor. Hayatı olması gerektiği gibi yaşıyor. Büyük küçük yaptığı her işe aynı özenle yaklaşıyor. Ama günümüzde insanların çoğu böyle yaşamıyor. Birlikte bir şeyler paylaştığımız, birlikte çalıştığımız kişiler hatta bazen ben bile Vedat Türkali’nin yaşamına ayak uydurmakta zorlanıyoruz.

Türkali’nin, bizim göremeyeceğimiz bir özelliğini anlatabilir misiniz?

Başlarda her şey çok şaşırtıcıydı. Mesela bir gün, evde sadece ikimiz varız. Çok sessiz bir ortam… Vedat Bey’in odasından sesler geliyor. Biriyle konuşuyor ama telefon cihazları bende. Ne yapacağımı bilemedim önce. Hem bir sorun mu var diye endişeleniyorum hem de çok merak ediyorum neler olduğunu. Kapısı aralıktı, yaklaştım dinledim. Roman kahramanlarıyla konuşuyordu. Her halde kafası gidip geliyor diye düşündüm. Kapıyı açtım korkuyla, önce beni fark etmedi, sonra görünce gülümsedi. Hâlâ bu şaşkınlığımı hatırlayıp güleriz. Sonradan bu seslere alıştım tabii. Yazarken bazen şarkı söyler, bazen konuşur, bazen şiir okur…

Eyüp Tatlıpınar

Subscribe
Notify of

0 Comments
Inline Feedbacks
View all comments