Egoist okur

“Çıplak kadın, silahlı kadın demektir…”

Bu sözün sahibi kıyıda kenarda kalmışların, bizimle birlikte yaşayıp bize benzemeyenlerin, daha doğrusu kendimize neyse ki pek benzetemediklerimizin, “Sefiller”in romancısı Victor Hugo. “Gülen Adam” romanında geçiyor.

Umberto Eco’ysa uzun süre bu sözün büyüsüne kapıldıktan sonra, artık yaşlandığında idrak ediyor: “Dünyada böyle kadınlar var mıdır acaba? Onlarla tanışmam mümkün olacak mı? Görünce yıldırım çarpmışa mı döneceğim -şak!- yoksa kurduğum hayallerin cezasını mı çekeceğim? Fakat neyse ki o kadınlar en azından beyaz perdede yaşıyorlar. Geçenlerde bir akşamüstü gizlice ‘Kanlı Meydan’ı görmeye gittim. Tyrone Power’ın yüzünü hayranlıkla Rita Hayworth’ın karnına dayaması, kadınların çıplak olmasalar da silahlı olduklarına bir kez daha inandırdı beni. Yeter ki küstah olsunlar!”

victor hugo egoistokur gulenay borekci 1

“Çıplak kadın, silahlı kadın demektir…”

“Sefiller” ve “Notre Dame’ın Kamburu”nun yazarı Victor Hugo’nun “Gülen Adam” diye bir romanı var. Kahramanı, çocukken comprachicos denen İspanyol haydutların kaçırıp sakatladığı bir adam; Gwynplaine.

Hugo’nun yarattığı bir terim olan Comprachicos’lar kaçırıp birer hilkat garibesine dönüştürdükleri ve dilenmeye zorladıkları çocukların sırtından para kazanıyorlarmış. Batman’in azılı düşmanı Joker’e ilham veren ama elbette onun kadar da kötü kalpli olmayan Gwynplaine de hayatını devasa bir gülen ağızla geçirmek zorunda. İçi kan ağlasa bile hep gülüyor.  Sonradan zengin, kudretli bir adama dönüştüğünde bile yüzünü değiştirmesi imkansız. Eh, bu kadar acı bazı insanları güvenilmez yapabilir, öyle değil mi?

Biraz daha mı anlatayım? Günün birinde Gwynplaine’in aslında İngiliz soylusu Lord Clancharlie olduğu ortaya çıkıyor ve henüz neler olduğunu bile anlayamadan, bir tür erkek Külkedisi misali şahane kıyafetlere bürünmüş bir beyefendi olarak kendisini sarayda buluveriyor.

Bunca görkemden gözleri kamaşarak saraydaki büyüleyici odalara girip çıkan Gwynplaine’in hikayesinde esas sevdiğim bölüm tam burası. Umberto Eco’nun kendi çocukluğuna ve okuma tutkusuna ithaf ettiği tuhaf kitabı “Kraliçe Loanna’nın Gizemli Alevi”nde anlattığına bakılırsa, Gwynplaine sarayın odalarına girip çıkarken sonunda kendini çırılçıplak uzanmış bir kadının yatak odasında buluyor.

Umberto Eco da, Victor Hugo da hiç öyle görünmeseler bile aslında fazlasıyla eğlenceli adamlar, olmayacak ayrıntıları pıt diye yakalayabiliyorlar. Her neyse, kadının üzerinde ıslakmış izlenimi uyandıran çok ince bir gömlek var sadece, tüm hatlarını belirginleştiren… Ve biz yedi sayfa boyunca kadının ne kadar kusursuz bir güzelliği olduğunu okuyoruz. Bu arada Hugo bir kenara kurnazca “Çıplak kadın, silahlı kadın demektir” diye not düşmeyi ihmal etmiyor.

Sadece gelelim, Josiane yani yataktaki kadın ansızın uyanıyor. Anlaşılan kendisi kraliçenin kız kardeşi, dolayısıyla sarayda olup biten her şeyden haberdar olmak gibi pek mühim bir lükse sahip. Gwynplaine’i hemen tanıyor ve çılgınca bir baştan çıkarma oyunu başlatıyor. O güne kadar cinsellikten uzak yaşamış Gwynplaine için bu kadar ağır tahrike karşı durmak çok zor. Üstelik kadın hem bakire hem de fahişe rolü oynamakta, yani hazzı bekletmekte, bunu yaparken de dünyaya meydan okumanın verdiği ürpertinin tadını çıkartmakta.

Gwynplaine tam pes edecekken içeri bir haberci dalıyor ve kraliçenin az önce aldığı kararı bildiriyor: Josiane yakında “Gülen Adam” Lord Clancharlie’yle evlenecek… Genç kadın uysallıkla başını eğiyor, ayağa kalkıyor ve az önce vahşice sevişmek istediği adama elini uzatıyor. Hitap şeklini de ‘sen’den ‘siz’e çeviriyor. “Dışarı çıkın” diyor, “Artık kocam olduğunuza göre burada durmaya hakkınız yok. Burası sevgilimin yeridir.”

“Vay!” diyorum. Ne cüretkâr bir kadın portresi. Dahası erkeklere ve kadınlara daha doğrusu insanın tabiatına dair ne acayip, ne keskin bir gözlem. En iyisi sözü Eco’ya vererek susmak…

Soruyor Eco: “Dünyada Lady Josiane gibi kadınlar var mıdır acaba? Onlarla tanışmam mümkün olacak mı? Görünce yıldırım çarpmışa mı döneceğim -şak!- yoksa kurduğum hayallerin cezasını mı çekeceğim? Fakat neyse ki o kadınlar en azından beyaz perdede yaşıyorlar. Geçenlerde bir akşamüstü gizlice ‘Kanlı Meydan’ı görmeye gittim. Tyrone Power’ın yüzünü hayranlıkla Rita Hayworth’ın karnına dayaması, kadınların çıplak olmasalar da silahlı olduklarına bir kez daha inandırdı beni. Yeter ki küstah olsunlar!”

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Dilek V.T.
13 years ago

Vayyy… küstah olsunlar…
Hımmm… peki.