Egoist okur

Yazıyla müzik yapan adam: Teoman

Teoman’ı şarkılarıyla, sevgilileriyle, serserilikleriyle hatta skandallarıyla ele almalarına alıştık. Ama o aslında matruşka bebek gibi, açtıkça içinden başka ve her biri bir öncekinden daha renkli Teoman’lar çıkan biri. Bu yazıda, son albümü Aşk ve Gurur’un da kanıtladığı gibi, onun edebiyatla, yazıyla ilişkisini okuyacaksınız… Hayır, Aşk ve Gurur, Jane Austen’ın en iyi romanının, edebiyatseverlerin göz bebeğinin adı olduğu için değil. Sebep bundan daha derin ve başka…

Yazıyla müzik yapan adam: Teoman

Müzisyen Aylin Aslım’a “En çok kimi seviyorsunuz?” diye sormuştum röportajımızda, o da “Teoman gibileri” diye cevap vermişti. “Kimsenin üstüne basarak yükselmemiştir. Kimseye yalakalık ettiğine şahit olmamışımdır. İşini başarıyla yapmaya devam ederken kimsenin oyuncağı veya kuklası haline gelmemiştir. Bile bile kalp kırmaz. Rekabete girmez. Kendi kulvarını yaratmış bir adamdır. Ve doğruluğu, açıksözlülüğü sebebiyle ben kendimi hep ona yakın hissederim.”

Teoman’a da sordum bu kadar karmakarışıklıkta nasıl olup da bu kadar tavizsiz kalabilmeyi başardığını… Dedi ki; “Müthiş bir lüks yarattım kendime ve üzerimde hiyerarşi kuracak, hesap vereceğim birileri olmamasını sağladım, yani kendi kafama göre takılabildim. Uyuz olduğum biriyle çalışmadım hiç. Hoşuma gitmeyenlerle görüşmedim, uzlaşmadım, birilerini bir şeye ikna etmeye çalışmadım ya da birilerinin beni bir şeye ikna etmesine izin vermedim. Beş kuruşum yokken bile kimsenin önünde eğilmeyeceğim diyordum, öyle oldu.”

Teoman’da benim sevdiğim şeyse, edebiyatla, yazıyla ilişkisi… Bunu ilk röportajımızda, yani 1997’de, yeni yeni şöhret olduğu zamanlarda fark etmiştim. Sadece müzikten değil, başka şeylerden de konuşmuştuk… Çocukluğun insanın hayatını nasıl hep etkilediğinden, büyümenin sancılarından, edebiyattan, mesela Raymond Carver’ın tuhaf ve güzel öykülerinden, Aşktan Söz Ettiğimizde Sözünü Ettiklerimiz adlı kitaptan…

Neredeyse bütün şarkılarında aşka dair şehir hikayeleri anlatan, kimi zaman en sert ve karanlık biçimde hakikatleri dile getiren, kimi zaman da en beyaz, en aydınlık ve en olmayacak özlemlerinden söz eden Teoman edebiyatla, yazıyla ilişkisi en kuvvetli müzisyenlerin başında geliyor. Nobel aldığı gün Orhan Pamuk’un kitaplarını konserine gelen seyircilere dağıtmasını belki hatırlarsınız… Lakin Teoman bu tip fiyakalı jestlerle değerlendirilemeyecek kadar çok yazan, çok okuyan biridir. Bağımsız edebiyat dergilerine yakın durur, şairleri sever, kollar… Edebiyat üzerine yazılar yazar, edebiyatçılarla röportajlar yapar… Evinde onun için anısı olan yıpranmış kapaklı eski kitaplar için kitaplık bile vardır, “Bunlar babamdan kaldı bana” der sorarsanız ve hiçbirini atmaya kıyamayacağını söyler. Buradayken ya da yurtdışı seyahatlerinde en çok kitap alır, yeni çıkan her romandan, her şiir kitabından bir biçimde haberdardır. Yazarken eski usullerden faydalanır, teknolojiye, bilgisayarlara alışamamıştır… Birtakım küçük kağıtlara notlar alır ha bire… Albümlerinde de görebilirsiniz edebiyatla ilişkisini; Ahmet Erhan’ın şiirlerini şarkı yapar mesela. Son albümünde mesela şair ve müzik eleştirmeni Deniz Durukan’ın Rugan adlı kitabından bizzat seçtiği dizeleri şarkı sözü haline getirdi.

Akla şu soru da gelebilir aslında: Bu kadar edebiyat seven, Balans ve Manevra adını taşıyan ilk filminde, gişe başarısını, seyirci sayısını filan kafaya takmadan alabildiğine şahsi bir senaryoyu kaleme alabilen bir adam niçin öykü, roman yazmayı denemez? Biraz bilgiden kaynaklanıyor, biraz da sezgiden ama bence o zaten yazıyor. Bunu yakında hep birlikte öğrenirsek, sakın şaşırmayın.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Meltem Gücel
12 years ago

En çıplak hali ruhun; sabahın ilk saatleri, uykunun son demi ve kanının saf hali, güne başlangıcında. Hele ki o çıplaklığa sevdiğin sese sahip adamın sesi dokunursa, okşarsa yeni yep yeni şarkılarıyla. Bu saflıkta taa içine işler sesiRuhunun karıştığını, biraz da bulandığını hissedersinSonra birer birer şarkıların ruhunu çözmek istersin. Yepyeni ruhlar keşfedersin eskimiş olsalar da kendi içlerinde senin için eskiler bile ilk görüş adına yenidir.