Yeni sezonda dizi dizi romanımız olacak
Posted by gülenay börekçi on December 30, 2011 · 3 Comments
Türkiye’de diziler furyalar halinde yapılır. Şimdilerde trend, ünlü edebiyat yapımlarının televizyona uyarlanması. Geçtiğimiz birkaç sezona damga vuran Yaprak Dökümü (Reşat Nuri Güntekin), Kalp Ağrısı (Halide Edib Adıvar), Hanımın Çiftliği (Orhan Kemal), Canan (Peyami Safa), Fatmagül’ün Suçu Ne? (Vedat Türkali) ya da Karadağlar (Fyodor Dostoyevski) gibi dizilere bu yıl edebiyat dünyasından yeni rakipler geliyor.
Yeni sezonda dizi dizi romanımız olacak
Edebiyat yapıtlarının televizyon dizisi haline gelmesi yeni bir hadise değil; TRT’nin tek kanal olduğu yıllardan beri sürüyor. Fakat birkaç yıldır yapımcılar bir furya halinde hem günümüz yazarlarından hem de klasiklerden bir sürü önemli romanı dizi haline getiriyor. Üstelik nihayet final bölümüyle ekranlara veda eden Yaprak Dökümü misali, bu “yazınsal” diziler yıllarca sürebiliyor da…
Önümüzdeki sezon bir sürü yeni edebiyat uyarlamalarıyla karşı karşıya olacağız. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Reşat Nuri Güntekin gibi klasiklerin yanında Buket Uzuner ve Ayşe Kulin gibi çağdaş edebiyatçıların da yapıtları uyarlanacak.
Bu durumda insanın aklına ister istemez bu romanların niçin yapımcıların ve dolayısıyla seyircilerin ilgisini çektiği sorusu geliyor.
Sebepler muhtelif: Birincisi, söz konusu romanlar çok iyi edebiyatçıların kaleminden çıkmış. İkincisi, hepsi de hikayesiyle, kurgusuyla, karakterleriyle çok sağlam temeller üzerine oturtulmuş eserler, dolayısıyla bu sağlam temelden yola çıkarak bir dizi senaryosu oluşturduğunuzda kurguda, akışta herhangi bir sarkma, gevşeme olmuyor.
Fakat biz gene de öğrenmek istedik… Son zamanlarda televizyonda sayıca artan edebiyat uyarlamaları, esinlendikleri romanlara hak ettikleri değeri veriyor mu?
Romancı -tabii eğer hayattaysa- kitabının diziye dönüştürülmesinden memnun kalıyor mu? Kitaplarının satışında belirgin artışlar oluyor mu? Çalıp çırpmalar, yazarın adı gizlenerek yapılan uyarlamalar var mı? Sonra bu dizilerin insanlarda okuma alışkanlığının artmasına katkıda bulunuyor mu? İşte yazarlar, yayıncılar, senaristlerin anlattıkları…
Ayşe Kulin
“Diziler kumandanın düğmesine bastığınız anda uçar gider, kitaplarsa hep kalır”
İlk kez Gülizar adlı öyküsü Bir Kırık bebek adıyla film olmuş, başrolü Hülya Avşar oynamıştı. Ardından Erdal Beşikçioğlu’nun oynadığı Vali dizisi geldi. Türkan ise talihsiz bir televizyon dizisi oldu, yayınlandığı süre içinde başına gelmeyen kalmadı. Kulin’in Veda ve Füreya adlı romanlarının dizi senaryoları hazırlanıyor.
“Kitaplarımın televizyona uyarlanması beni hem mutlu hem mutsuz ediyor. Elbette kendi eserimin ekrana uygulanmış halini görünce keşke yapıta sadık kalınsaydı diye düşünüyorum. Ama hamama giren terler misali, yapıtı yapımcıya teslim ettiğiniz anda, artık o, sizin olmaktan çıkıyor. Ekran dili çok değişik bir dil. Üstelik biz Türklerin dizi anlayışımızda da amansız bir abartma var. Bir romandan her hafta bir sinema filmi uzunluğunda bir öykü çıkartıyorlar. Çarpın bunu en az 13 bölümle, sonra da düşünün bakalım bir roman bunca öyküyü nasıl doğurabilir diye. Haliyle ana eser bozuluyor, sulanıyor, romanla ilgisi olmayan yan öykülerle besleniyor. Biz eserlerini televizyon dizilerine verenler, bunu baştan biliyoruz da, neden romanlarımızın diziye uyarlanmasını kabul ediyoruz? Çünkü televizyon dizisi haline getirilen kitap hemen bir patlama yaşıyor, yıllar evvel yazılmış bile olsa çok satmaya başlıyor. Hayatında kitaba elini sürmemiş olanlar, dizinin sonunu öğrenebilmek amacıyla gidip kitabı satın alıyorlar ve görüyorlar ki, o güne kadar dokunmaya çekindikleri kitap, aslında okunası bir şey. Üstelik dizi halinden çok daha anlamlı ve derin. Biz yazarlar için, okur sayısının çoğalması kutsal bir amaçtır. Ben sadece kendiminkilerin değil, diğer yazarların da kitaplarının okunduğunu, sattığını gördükçe, mutlu olurum. Türkiye’nin okuyan bir ülkeye dönüşmesinde çok büyük yarar görürüm. Diziler bu amaca hizmet ettikleri için, varsın esere uymasınlar, ekranda seyrettikleriniz düğmeye bastığınız anda uçar gider ama kitap kalır. Başucunuzda, rafınızda, yüreğinizin, beyninizin bir yerinde kalır. Bu nedenle ben edebiyat eserlerinin dizilere uyarlanmasından yanayım, seyredenleri aynı zamanda kitapla tanıştırdıkları için.”
Barbaros Altuğ
“Halide Edib’den Canan Tan’a birçok yazar dizi olacak”
Birçok önemli yazarın menajeri. Fikirbaz adlı şirketinde önümüzdeki sezonlarda televizyonlarda yayınlanacak edebiyat uyarlamalarının senaryolarını yazdırıyor. Hem de kimi zaman bizzat yazarlara, edebiyatçılara…
“Edebiyat uyarlamalarının en kötüsü bile zararsızdır. Öyle olmasaydı, berbat uyarlamaları da bulunan Shakespeare’in dünyada şu anda esamesinin okunmaması gerekirdi. Hele Türkiye gibi klasiklerin ders kitaplarındaki bir-iki sayfa örneğiyle öğrenildiği ülkelerde bir klasik yapıtın televizyona uyarlanmasını ben çok faydalı buluyorum. Neticede “hiç”in yanında “binler” büyük bir gelişim sayılır. Dizi haline geldikten sonra klasiklerin daha fazla alınıp okunduğu da artan satış rakamlarından açık olarak görülebilir. Yapımcının, yönetmenin, senaristin kurmak istediği, kurguladığı, kitabı okuduğunda algıladığı dünya yazarınkiyle aynı olmak zorunda da değil. Kaldı ki sinema veya televizyon ile edebiyat ayrı dünyalar. Sonuçta uyarlanan edebiyat yapıtları kapı gibi yerlerinde duruyor. Aşk-ı Memnu uyarlamasından sonra Halit Ziya Uşaklıgil değerinden yitirdi diyecek halimiz yok. Ya da şimdi uyarlamasında ön ayak olduğum Ahmet Hamdi’nin Huzur’unu beğenmeyen olursa herhalde bu yapıtın değerini sorgulatmaz… Keşke dizi yapılsalar da ağız tadıyla seyretsek dediğim Ayşe Kulin’den Halide Edib’e, Perihan Mağden’den Celil Oker’e, Buket Uzuner’den Canan Tan’a pek çok yazar, pek çok roman tabii ki var. Bunları da zaten sırayla dizi haline getirmeye çalışıyorum. Önümüzdeki sezonlarda beraberce izleriz…”
Melek Gençoğlu ve Ece Yörenç
“Reşat Nuri Güntekin’in romanlarının satışları 9 kat arttı”
Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe, Halid Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu ve Vedat Türkali’nin Fatmagül’ün Suçu Ne? yapıtlarını televizyon dizisi haline getirdiler. Bu sene Kıvanç Tatlıtuğ ile Buğra Gürsoy’un oynayacağı Kuzey-Güney’i yazacaklar.
“Edebiyat eserlerinin gerek dizi gerek sinema filmi olarak uyarlanmasını, izleyiciyi bu eserlerle yeniden buluşturduğu için doğru buluyor ve memnuniyetle izliyoruz. Bir diziyi hayata geçirmenin, seyircinin ilgi ve beğenisini kazanmanın zorlukları çok. Bunu bir kitaptan yola çıkarak yapmak daha da zor. Reşat Nuri Güntekin’in kızı Ela Güntekin’i geçen yaz kaybettik. Bize Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe dizilerini dikkatle ve ilgiyle izlediğini, beğendiğini söylediği için motivasyonumuz artmıştı. Büyük Usta Vedat Türkali de Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisini beğeniyle izlediğini söyleyerek bizi yüreklendirdi. Tabii aslında dizilerden sonra kitap satışlarında çok önemli artışlar oldu. Daha önce bu kitapları okumamış olanlar da, dizileri izledikten sonra merak edip okudular. Şu kadarını söyleyebiliriz: Geçen yıl Yaprak Dökümü kitabı Bulgaristan’da en çok satanlar arasındaymış.. Türkiye’deki satışlarsa tam dokuz kat artmış.”
Nermin Mollaoğlu
“Uyarlama fikrine kesinlikle karşı çıkmıyorum hatta buna şaşanları anlamakta zorlanıyorum”
50’den fazla yazarın yasal haklarını temsil eden bir menajer. Yazarlarının yapıtlarının film ya da dizi anlaşmalarını da o imzalıyor.
“Uyarlama fikrine kesinlikle karşı çıkmıyorum hatta buna şaşanları anlamakta zorlanıyorum. Öte yandan halihazırda başarılı örneklerin sayısı fazla değil. Bunların insanların okuma alışkanlığını artırdığına da inanmıyorum. Fakat edebiyat dünyasına, yayıncılık sektörüne farklı çerçevelerde kazançlar kattıkları kesin. Yazarın tanınırlığını artırmak ya da yazara maddi kazanç sağlayarak yeni eserler üretmesini desteklemek gibi… Mesela Hakan Karahan ve Ümit Ünal’ın Gölgesizler’i şahane bir uyarlamaydı ve bence Hasan Ali Toptaş’ın az satan ama müthiş kitabının daha çok kişi tarafından okunmasına katkıda bulundu. Dizilere gelince, romandan filme, diziye dönüşen eser artık o yazarın değil, senaristin, yönetmenin eseri olur öncelikle. Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu bence gerçekten çok başarılı uyarlamalardı. Yazarlar da bunun farkında. Elliden fazla yazar temsil ediyorum. Çoğu benden film haklarını satmamı istiyor, demek ki şikayetçi değiller. Reha Çamuroğlu’nun Son Yeniçeri, Mario Levi’nin Karanlık Çökerken Neredeydiniz, Hande Altaylı’nın Maraz romanlarının dizi olabileceğini düşünüyorum. İlki dönem dizisi, ikincisi politik içerikli dizi, üçüncüsüyse kanatıcı bir aşk masalı olarak büyük ilgi görürler.”
Sırma Köksal
“Romanlarının dizi haline gelmesinden yazarlar da memnun”
Televizyoncuların bayıldığı yazarlardan Orhan Kemal ve Ayşe Kulin’in romanlarını yayınlayan Everest Yayınları Genel Yayın Yönetmeni…
“Ben en çok Hüseyin Rahmi Gürpınar yapıtlarının televizyon dizisi haline getirilmesini isterdim. Bu konuda çalışmalar da zaten var… Ne yazık ki edebiyat uyarlamalarının hepsi esere gereken sadakati göstermiyor. Bazılarında metne özenli bir şekilde yaklaşıldığı, yazara sadık kalındığı açıkça belli olurken bazılarında orijinal yapıt tamamen değiştiriliyor. Tabii bu konuda sadece yapımcıları ve televizyoncuları suçlamak haksızlık. Çünkü söz konusu uyarlamalar mutlaka ya eser sahiplerinin ya da varislerin izniyle gerçekleştiriliyor, yani hiç kimse olup bitenlerden tamamen habersiz değil. Yine de bu tür kötüye kullanmaları ya da hukuksuz durumları, izinsiz uyarlamaları, çalıp çırpmaları bir yana bırakıp, eli yüzü düzgün uyarlamalara bakarsak; yazarlar genellikle ortaya çıkan işten memnun kalıyor. Bu sayede hem eserlerinin satışı artıyor, hem de isimleri daha geniş kitlelerce tanınıyor. Bence de insanlar o güne dek belki adını bile duymadıkları veya duyup da unuttukları yazarları bu şekilde tanıyor ya da hatırlıyor. Bu da insanla kitap ilişkisini sağlamlaştıracak bir şey.”
Özen Yula
“Sadece tüccar ruhlu yazarlar sonuçtan memnun kalır”
Oyun yazarı, romancı, senarist…
“İyi kitaptan iyi dizi elbette çıkabilir, eğer ortada aklı başında bir yapımcı ve düzgün senaristler varsa… Hele de film uzunluğunda haftalık dizi çekmek iyice sakıncalı. Yani hem teknik ekipler sıkıntı çekiyor, hem de hepsinin hayatının şaftı kayıyor. Yazarların da dizilerden çok memnun kaldığını düşünmüyorum. Belki kitap satışlarındaki artışlara seviniyorlardır. Tüccar ruhlu olanlarsa para kazandıkları sürece sonuca pek aldırmazlar. Şahsi düşüncem dizilerin okuma alışkanlığını artırıcı bir etkisinin olamayacağı yönünde. İnsanlar bu ülkede bir hikayenin devamını merak ettikleri için kitap alabilirler ama bu onların ikinci bir kitabı da aynı şekilde gidip alacakları, okuyacakları anlamına gelmez. Bizde trend olduğu için, titr için, kalınlığı için, yazarının yakışıklılığı ya da güzelliği için ya da sadece meraktan okunur. Ama normalde hiçbiri okumayı pek sevmez, konuşmayı tercih ederler.”
Klasiklerden uyarlanacak diziler
Türk romanının önemli ismi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” adlı yapıtı nihayet bu sene televizyona uyarlanıyor. Dizinin baş rollerinden birini uzun süredir oyunculuk anlamına sesi sedası çıkmayan Mehmet Ali Alabora’nın oynayacağı da söyleniyor. Karanlık Sular, Lola ve Bilidikid, İki Genç Kız gibi filmlerin ünlü yönetmeni Kutluğ Ataman’ın önümüzdeki tarihlerde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü sinema filmi haline getireceği de söylenenler arasında.
Biliyorsunuz, Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe ve özellikle de bir televizyon fenomeni haline gelen Yaprak Dökümü sayesinde Reşat Nuri Güntekin televizyon yapımcılarının ve seyircilerinin en sevdiği yazarlardan biri oldu. Ünlü edebiyatçının Ediz Hun ve Ayşegül Aldinç’in oynadığı bir mini dizi olarak televizyon seyircisinin ilgisine sunulan Acımak’ın dizi hakları da yeniden satın alındı.
Yazınsal diziler furyasındaki en dikkat çekici isimlerden biriyse Sabahattin Ali. Yazarın İçimizdeki Şeytan adlı romanı şu sıralar televizyona uyarlanmayı bekliyor. Yine ortalıkta dolaşan rivayetlere göre, yazarın Kürk Mantolu Madonna adlı yapıtı da bir sinema filmine dönüşecek.
Günümüz yazarlarından uyarlanacak diziler
Vali, Geniş Zamanlar, Türkan… Yazdığı birçok roman televizyona uyarlanan ve her seferinde büyük başarı kazanan romancı Ayşe Kulin’in ikinci romanı Füreya da dizi olarak karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Kulin’in ailesinin hikayesini anlattığı Veda ise Med Yapım etiketiyle ekranlara gelecek. Yazarın “Nefes Nefese” adlı romanı ise bir Amerikan-Fransız ortak yapımı sinema filmi oluyor.
“Seyyah yazar” Buket Uzuner’in Kumral Ada Mavi Tuna adlı romanı da televizyon dizisi olarak hazırlanıyor. Söylenenlere göre senaryonun yazımı tamamlanmış, yönetmen ve kadro konusunda arayışa girilmiş.
Peygamber Cinayetleri ile girdiği edebiyat dünyasında gündüzleri dedektif geceleri travesti olarak çalışan bir dedektif karakter armağan etti. Hop Çiki Ya Ya başlıklı polisiye dizi yedi romandan sonra bitti ama Mehmet Murat Somer’in yazarlık hayatı sürüyor. Hem de ABD’den İspanya’ya birçok ülkede… Somer ayrıca şu sıralar menajer Barbaros Altuğ’un senaryo fabrikası şirketi Fikirbaz için dizi uyarlamaları yazıyor.
Ve diğerleri…
Suat Derviş’in “Fosforlu Cevriye’si de Limon Yapım etiketiyle dizi olarak seyretmeye hazırlandığımız romanlardan.
Muazzez Tahsin Berkand’ın geçen yıl ekranlara gelen Küçük Hanımefendi’sinden sonra sırada yazarın telif hakları satın alınan birkaç romanı daha var. Ancak hangilerinin çekimleri bu sene başlayacak, henüz belli değil.
Dizi uyarlamalarında söz konusu edilen sadece yerli romanlar değil. Geçen Yıl Dostoyevski’nin başyapıtı Karamazof Kardeşler, Med Yapım tarafından Karadağlar adıyla televizyona uyarlanmıştı. Tarlakuşuydu Juliet adlı tiyatro oyunuyla tanıdığımız İsrailli yazar Ephraim Kishon’un Tavuk Kümesinde Tilki adlı yapıtının da Limon Yapım tarafından dizi haline getirileceği söyleniyor.
Cengiz Aytmatov uyarlaması Al Yazmalım da sırada
Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un dünyaca ünlü romanından Ali Özgentürk tarafından uyarlanan Selvi Boylum, Al Yazmalım senaryosu yıllar önce yönetmen Atıf Yılmaz tarafından film haline getirilmişti. Tüm zamanların en sevilen yerli yapımlarından olan Selvi Boylum Al Yazmalım, bu yıl bir televizyon dizisi oluyor. Dizide Türkan Şoray’ın rolünü Özge Özpirinççi üstleniyor.
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Filed under bunu bir yazara soralım, vitrin · Tagged with ayşe kulin, barbaros altuğ, ece yörenç, edebiyat, gülenay börekçi, melek gençoğlu, nermin mollaoğlu, özen yula, sırma köksal, televizyon
Gülenaycım, ne güzel bir yazı, doyamadım okumaya, üzerine saatlerce konuşasım geldi ama burada kısa keseyim… Ben romandan yola çıkarak dizi veya film çekilmesini çok seviyorum, dediğin gibi genellikle konu sağlam, karakterler oturmuş oluyor. Bazen diziler konuyu uzatıp uzatıp çekiştirseler veya aslını biraz bozsalar da, yine de çoğunlukla güzel oluyor bu tarz çekiler yapıtlar. Bir de hakikaten insan eğer okumamışsa gidip kitabın orijinalini alıp okuyor ve bir kıyaslama yapıyor, ki bu da kaçırdığınız kitapları keşfetmek için güzel bir fırsat. Ama hep kitap, yani orijinal roman daha güzel, daha doyurucu gelir bana. Mesela önce kitabını okuduysam film veya dizi hep hayal kırıklığı… Read more »
Özellikle merak ettiklerim var. Kürk Mantolu Madonna meselâ. Çoğu zaman acaba ona hiç dokunulmasa mı derim ama yıllardır da sinema filmi olacağı konusunda bir şeyler dolanıyor etrafta. Bu kitap öyle bir yer etmiş ki hafızamda ara ara düşünmüşümdür acaba Türk sinemasında o rolü hangi kadın oyuncu en iyi oynayabilir diye. Birkaç fikrim var ama o bile oyunculuklarını çok sevmeme rağmen “tamam, budur” diyemiyorum. Bakalım. :) Sonra Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü… Kitap ve film arasında köprü kurmak kolay değil. Dilek Hanım’ın da dediği gibi hayal kırıklıklarıyla karşılaşmak olası elbette. Böyle birkaç hayal kırıklığım da olmadı değil. Bunlardan biri Nabokov’un Lujin… Read more »
hayal kırıklıklarımızın ilacı hazır allahtan… kütüphanemize gdip o kitabı yeniden okumaya başlarız :)
kendi adıma sevmediğim bir iki romandan uyarlanan birkaç iyi film seyrettim ama sevdiğim bir romanın iyi bir film olduğuna rastlamadım. gene de dizilerde her zaman “bu defaki nasıl olmuş acaba?” duygusuna yenik düşüp seyrediyorum ilk bölümü.