Asrın gerzeği: Paulo Coelho, James Joyce’tan iyiymiş!
Posted by gülenay börekçi on August 12, 2012 · 6 Comments
Nezaketsiz başlığım için kusura bakmayın ama kendimi tutamadım. Anlatayım… James Joyce’un Ulysses’i birçok eleştirmene ve okura göre, 20. yüzyılın en büyük başyapıtı. Kendi adıma hiçbir zaman baştan sona eksiksiz bir şekilde okuyamamış olmama rağmen romanı her elime aldığımda, şurasını burasını karıştırdığımda büyüleniyorum. Her sayfası ateşli, her sayfası oyuncaklı, her sayfası tatlı… Paulo Coelho’ya göreyse Ulysses, koca bir saçmalıktan başka bir şey değil! James Joyce da dünya edebiyatına en büyük zararı veren kişi. Öyleymiş yani. Coelho Hazretleri, bu konudaki derin fikirlerini uzun uzun açıklamış.
Asrın gerzeği: Paulo Coelho, James Joyce’tan iyiymiş!
“Modern olduğu için bu kadar şişirdiler James Joyce’u” demiş ve eklemiş: “İyi ama her modern olanın ille deneysel olması gerekmiyor. Ben de modernim ama benim ustalığım zor olanı kolay göstermek ve böylece tüm dünyayla iletişime geçebilmek.” Kendini modernist ilan edip üzerine de ben Joyce’tan daha iyi bir yazarım demeye getiriyor anlayacağınız. Anlayacağınız, o söyleyince oldu sananlardan. Oh ne ala hayat!
Fakat sormazlar mı adama; son kitabın çıktığında 120 milyon sattı. James Joyce’un Ulysses’iyse ilk yayınlandığı yıl sadece 1000 satmıştı. Ulysses satışları şimdi ne durumda bilmiyorum, zaten Joyce aradan geçen onca yılda serbestçe yayınlanabilen yazarlardan biri haline geldi. Yani bütün yapıtları internetten dijital olarak ücretsiz indirilebiliyor. Belli ki satışa yönelik bir rekabet değil Coelho’nun canını sıkan. O ayağı cehennemde kalsın, çok satsın, çok para kazansın, üzerine cenneti de ele geçirsin istiyor. Hayran olunmanın, takdir edilmenin hayallerini kuruyor. Ben de kendisine diyorum ki: Bir Ulysses’e bakın, bir Simyacı’ya… Üzgünüm ama sıkıcı romanlarınızı takdir etmeye hiç mi hiç niyetim yok, buyurun başka kapıya!
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Pek yakında bizim yerli yazarlardan da bekliyorum böyle yorumlar ben şahsen; “Sabahattin Ali’nin nesi iyi?!”, “Oğuz Atay, fazla şişirilmiş!” gibi yorumlar…
Coelho’nun Joyce’u sevmemesinde, beğenmemesinde bir sorun görmüyorum, keyfi bilir. Sırf kendi adına konuşsaydı, bu konudan söz etmeye gerek görmezdim. Bence esas sorun, “Edebiyata en büyük zararı Joyce verdi” demesi. O zaman işin rengi değişir, kanıtla derler adama.
James Joyce’u sadece bir buçuk cilt kadarını okuyabildim. Kütüphaneden alınıp da son teslim tarihine kadar bitirilebilecek bir kitap değilmiş, onu anladım bu sırada. Bitirmeden ölürsem büyük kaybım olacak. Joyce’un aksine Coelho’nun kitaplarını lise sınavlarına hazırlanırken dersanede bile hocalar öneriyordu. O zamanlardan beri ara ara okurum. Hatta yine bir kitabını almıştım geçen. Kötü bir yazar değil tabii, okurken rahatsızlık, kitabı bırakıp kaçma hissi vermiyor; ama nerede Joyce’un herhangi bir sayfasını okuduğumdaki gözlerimdeki ifade ve içimdeki doygunluk, nerede Coelho’nun bir kitabını bitirdiğimde raftan okumak için hemen başka bir yazarın kitabını arayabilmem. Coelho, deneyselcilikten böyle uzakken, edebi esin aşılayamıyorken, ancak kıyısından köşesinden dokunup… Read more »
Zor olanı kolay gösterdiğini, bıraksa da okuyucuları söylese; böbürlenmese keşke. Paulo Coelho’nun tam bir popülist olduğunu söylemek mümkün. Kitaplarının satış durumu da bunu destekler nitelikte zaten. Bildiklerimiz ve bilmek istediklerimizden, duyduklarımız ve duymak istediklerimizden başka bir şeyden bahsetti mi sahi? Bir döneme ismini yazdırmış olabilir fakat okuyucu kitlesi burada önemli rol oynar. Bunu görmezden gelmemek lazım. Onun kitapları yitip gidecektir belki, okunup bir kenara bırakılacaktır, kitaplığın herhangi bir rafının herhangi bir yerinde duracaktır fakat James Joyce öyle mi? Paulo Coelho’yu plajda okuyup anlayabilirsiniz. Peki James Joyce’u? Sadece okursunuz. Hatta gerçek bir okursanız kıyıp da o kalabalığın, kumların arasına götürmezsiniz onu.… Read more »
coelho’ya cevaben yazılmış yazıların derinliği de işin ironisi olsa gerek. bence bu çıkış insanı ürkütmekle birlikte önemli, bir iki ay sonra murakami’nin nobel alacağınıı akla getirdiğimizde güzel bir yazı konusunun çıkış noktası bile olabilir.
coelho komik olabiliyor, ama yalnız olmadığı da kesin.
ahmet çakar’ın sunduğu bir yarışma programında yarışmacı felsefeden hoşlandığını, kendi kelimeleriyle aktarıyorum, mevlana’nın yanında nietzsche’nin falan yalan olduğunu söylemişti.
aklıma geldi, paylaşayım dedim.
Değişik bir kibir türü.