Andrew Miller’dan SAF: Ölülere yetmeyen bir mezarlık…
Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan “Saf”, son zamanlarda gördüğüm en güzel kitap kapağı olarak çarptı beni önce. Kitabın Costa dahil birçok önemli ödüle layık bulunduğunu öğrendikten sonra tarihle edebiyatı kusursuz şekilde buluşturabildiği için “Yeni Hilary Mantel” olarak selamlanan Andrew Miller‘la -romanı vasıtasıyla- tanışmaya karar verdim.
Saf çok iyi bir roman. Üstelik bize gayet aşina temalardan söz ediyor. Onunla yapılan röportajlardan birinde, romanının “bir endişe koleksiyonu” olduğunu söyleyen ve yazarken endişe denen duyunun insanlara tek tek ve toplu olarak ne yaptığını öğrenmeye çalışan Miller “Geçmişin üstünden geçerek, anılarının kalıntılarını bile silip süpürerek sağlıklı bir şekilde ilerlenebilir mi?” diye soruyor.
Bütün Versailles’ı yutacak kadar büyük bir çukur…
“Şişko kral, paçoz kraliçe dikkat edin! Beche bütün Versailles’ı yutacak kadar büyük bir çukur kazıyor!”
Yıl 1785. Fransa Kralı, Aydınlanma Çağı düşünürlerinden aldığı ilhamla Paris’i arındırmaya niyetlenmiştir. Kral’ın halkı zehirlediğine inandığı Les Innocents Mezarlığı’nın duvarlarında görülmeye başlayan sloganlar ise bir devrim öncesinin gizemli atmosferini yansıtmaktadır.
Kutsal mezarlığı ortadan kaldırma projesini üstlenen genç ve saf mühendis Jean-Baptiste “Beche” Baratte, karşısındaki manevi ve maddi sorunları çözmek için hesaplar yapmaktadır: Yaşamın cıvıl cıvıl sürdüğü Les Halles mahallesine komşu olan ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan mezarlığı, duygularından ve korkularından arınarak nasıl ortadan kaldırabilecektir? Kent sakinlerini rahatsız etmeden, ona inananları hayal kırıklığına uğratmadan, Paris’in şatafatına kapılmadan ve aşk, dostluk, vazife, inanç sorgulamalarıyla yılgınlığa düşmeden bu işin altından kalkabilecek midir? Ve duvarlarda müjdelenen devrimin temellerini de atacak mıdır?
“Saf”, edebiyatın yeni Hillary Mantel’i olarak selamlanan İngiliz romancı Andrew Miller’ın 2011’de yazdığı ödüllü romanı. Yukarıdaki özette okuduğunuz gibi devrim öncesi Fransa’sında geçiyor ve “aşırı dolu”luğundan ötürü çevreyi kirlettiği düşünülen bir mezarlığı, Paris’in Les Halles bölgesindeki Masumlar Mezarlığı’nı temizlemekle, daha doğrusu kilisesiyle beraber başka yere taşımakla görevlendirilen genç bir mühendisin hikayesini anlatıyor. Jean-Baptiste Baratte o güne kadar sadece doğduğu küçük kasabada bir köprü inşa etmiştir, o yüzden böyle zorlu bir işle görevlendirilmesi kendisini bile şaşırtır. Üstelik mezarlığın olduğu gibi kalmasını isteyenler de ona türlü çeşit yöntemle mani olmaya çalışmaktadır.
Bize gayet aşina temalardan söz ediyor roman. Röportajlarından birinde, romanının “bir endişe koleksiyonu” olduğunu söyleyen ve yazarken endişe denen duyunun insanlara tek tek ve toplu olarak ne yaptığını öğrenmeye çalışan Miller “Geçmişin üstünden geçerek, anılarının kalıntılarını bile silip süpürerek sağlıklı bir şekilde ilerlenebilir mi?” diye soruyor.
Romanı yazmaya ortaçağ tarihçisi Phillippe Aries’in 1977 tarihli “L’Homme devant la mort” (Ölüm Saatimiz) adlı kitabını okuyunca karar vermiş. Kitapta Masumlar Mezarlığı’ndan uzun uzun bahsediliyormuş.
Toplu ölümler ve ölülere yetmeyen bir mezarlık
Masumlar Mezarlığı ya da orijinal adıyla Cimetière des Innocents Paris’te Ortaçağ’dan başlayarak 18’inci yüzyıl sonlarına kadar çoğunlukla toplu ölümler için kullanılmış bir mezarlık. 1780-86 arasında o kadar çok kullanılmış ki cesetler Catacombs olarak anılan Montparnasse Mezarlığı’na taşınmış. (Bu arada “toplu ölümler” sözü ne kadar ürpertici geliyor kulağa! Fakat işte olmuş böyle şeyler…)
Andrew Miller’ın Saf adlı romanı bu ürpertici mekanla ilgili yazılmış en kapsamlı romanların başında geliyor. Çok farklı türde olmakla beraber daha eskilerden akla gelen bir örnek daha var… Korku edebiyatının en popüler isimlerinden Anne Rice’ın “Vampir Lestat” adlı romanında Lestat Paris civarındaki bir grup vampirle karşılaşıyor ve onların Masumlar Mezarlığı’nın gizli bir köşesinde yaşadıklarını öğreniyordu. Mezarlık yok edilene kadar da hep birlikte orada yaşamayı sürdürüyorlardı.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest