Doğa’nın ruhu: Hakan Bıçakcı’dan bir hayalet hikayesi
Hakan Bıçakçı’nın yeni romanı Doğa Tarihi, okuduğum en güzel hayalet hikayelerinden biri. İçinde bir ölü yok ama terk edilmiş bir ruhun bedenini geri alma, kendini yeniden var etme çabası var…
Hakan Bıçakcı’dan bir hayalet hikayesi
Hakan Bıçakçı’nın yeni romanı Doğa Tarihi, okuduğum en güzel hayalet hikayelerinden biri. İçinde bir ölü yok ama terk edilmiş bir ruhun bedenini geri alma, kendini yeniden var etme çabası var…
Çok acayip bir roman bu; 30’larında bir kadını anlatıyor. Ama o aslında iki kadın. Biri okumuş, başarılı ve zengin olmuş güzel ve cazibeli bir iş kadını. Hırslı ve acımasız… Onu iyi tanıyoruz, sayıları gittikçe artıyor… Diğeri başka biri. Onu o kadar iyi tanımıyoruz. Kendi bile tanımıyor kendini, o derece… Roman ilerledikçe öğreniyoruz hakikati, yani bu kadının nasıl ve ne zaman parçalandığını, iki kadın haline geldiğini…
Bir zamanlar en sevdiği grup olan Sepultura’yı dinlemek ile Sepultura dinleyen biri gibi görünmek arasında seçimini yaptığı gün bölünmüş Doğa ikiye. Tercihi günümüz standartlarına uygun bir şekilde “Sepultura dinler gibi görünen ama aslında dinlemeyen” birine dönüşmek olmuş. Zevklerini, arzularını, yani onu esas mutlu eden diğer şeyleri terk etmeye de zaten o gün karar vermiş. Ve yerin yedi kat altına inmiş…
Hakan’ın romanını çok sevdim. Terk edilmiş (öteki) Doğa’nın kendini ölüm pahasına yeniden var etmeyi başarmasını göz yaşartıcı buldum.
Not: Chanel No 5’de boğulan genç bir kadın imgesini gösteren kapak, bence son zamanların en iyilerinden.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest