Hakan Bıçakcı: Morrissey vokalinde bir yaz akşamı
“Konserde son olarak ‘Let Me Kiss You’yu çalan Morrissey, şarkının sonunda ‘kalbim sana açık’ sözleri eşliğinde gömleğini çıkarıp attı. Bu şarkıyı dinlerken Morrissey’in ‘gözlerini kapat ve (benim yerime) hayran olacağın birini düşün’ dediği yerde bir an gözlerimi kapatıp Morrissey’in sesinden daha güzel herhangi bir şey düşünmeye çalıştım; beceremedim.”
Dün akşam Morrissey ikinci ve belki de son kez İstanbul’daydı. Sahneye Türk bayrağıyla çıkarak dinleyicisini irkilten Morrissey, konsere saplantıyla sevdiği Oscar Wilde eşliğinde başladı. Kalanını tanıdığım en büyük Morrissey hayranlarından yazar Hakan Bıçakcı anlatsın…
Morrissey vokalinde bir yaz akşamı
Dehası kitleler tarafından onaylanmış bir müzisyenin önüne zıplayıp bakın ben de onun fanatiğiyim, şu kadar zamandan beri, şöyle yoğun duygular eşliğinde dinliyorum türü açıklamalarda bulunmanın sevimsizliğinin farkındayım. Ama konu Morrissey olunca bu tuzakların hepsine düşe kalka yazmayı göze alabilirim.
Lise birdeydim. Doksanlı yılların başı… Yaşı için akıl almaz müzik zevkine sahip bir arkadaşım vardı. Ondan az grup öğrenmedim. Ama aralarında bir tanesi vardı ki yeri her zaman ayrı oldu. Bana karışık bir kaset çekmişti bu arkadaşım. Morrissey’in o acayip sesini ilk kez orada duymuştum. The Smiths’in “A Rush and a Push and the Land is Ours” adlı şarkısı. Şarkı da güzeldi ama şarkıyı söyleyen ses bambaşkaydı. Başka bir dünyadan sesleniyordu. Ferahlık, kasvet, alaycılık, ciddiyet ve melankoli ayrıştırılamayacak biçimde birbirine karışmıştı gırtlağında. Sonra yazdığı şarkı sözlerindeki inceliği ve derinliği fark ettim. Ve bu sesin peşine düştüm. İnternet öncesi zamanlarda, toplanacak kaç albüm olduğunu bile bilmeden topladım albümlerini. Dinledikçe içime işledi. İdealize edilmiş bir tür kafa sesine döndü zihnimde. Bir süre sonra kafamda net bir ayrım oluşmuştu. Bazen müzik dinliyordum, bazen Morrissey… İkisi tam aynı şey değildi. İstanbul’un havasız pasajlarında Morrissey’in yeni bir albümünü bulabilmek için çırpındığım zamanlarda, bu şehirde onu canlı dinleyeceğim söylense küfrü basardım herhalde. Ama dinledik. Hem de iki defa.
Geçen İstanbul konserini (2006/Efes One Love) “Irish Blood English Heart” şarkısıyla bitiren Morrissey, geçtiğimiz akşamki konsere Türk Bayrağı’yla çıktı. Nereden nereye? Şahsen yadırgadığım bir sahne oldu bu. Sonra daha Morrissey dünyasından bir görsel devreye girdi. Arka plandaki perdede Morrissey’in bir elin parmaklarını geçmeyen takıntılarından olan Oscar Wilde’ın ünlü pozu ve hemen yanında konuşma balonu içinde “Who is Morrissey?” sorusu belirdi. Ve uzun zamandır beklediğimiz konser, hastalıklı ve zarif bir kendine acıma destanı olan “How Soon Is Now” ile başladı.
Morrissey’in sesi haddinden fazla güzeldi ve kendisi haddinden fazla içtendi. Seyirciyle gerçek anlamda kaynaştı. Konser boyunca düzenli aralıklarla yerlere yatıp elini aşağı uzatarak hayranlarına dokundu. Daha doğrusu kendisine dokunulmasına izin verdi. Hatta sahneye zombi gibi tırmanan birkaç hayranına baba şefkatiyle sarıldı. Bir ara seyircilerden birinin uzattığı A4 kâğıdı, üzerinde ne yazdığını bilmediği için tedirgin bir biçimde aldı. Sonra kâğıtta “Anti-Royal” yazdığını görünce bağrına bastı hatta yüzüne bulayıp bir an maske niyetine kullandı.
Konser Morrissey’in olağanüstü sesiyle devam etti. Aralarda The Smiths şarkıları duymak, kökten Morrissey’cileri kendilerinden geçirdi. Sonra birden “Meat is Murder” başladı. Ve arkadaki perdede çeşitli hayvanların tabağımıza gelmeden önce çektiği eziyetler ayrıntılı bir biçimde gösterilmeye başlandı. Perdede masum bakışlı hayvanlar can çekişirken hemen önlerinde Morrissey kırılgan bir meydan okumayla “Meat is Murder”ı söyledi. Nakarattaki sözleri “Bu sebepsiz bir ölüm ve sebepsiz ölüme cinayet denir”den “öldür ye, öldür ye, öldür ye, cinayet” diye değiştirerek… Morrissey’i bilen ve The Smiths dönemine hakim olan kesim için olağan bir şovdu bu. Ancak “Let Me Kiss You”yu dinlemeye gelen ve Morrissey’i aşk şarkıları söyleyen bir romantik serseri sanan Best Of’çu konuklar için ağır bir sunum oldu. Yine de seyirci kibardı. Yarısı konsere kebapçıdan gelmiş olmasına rağmen sessizce dinleyip sonunda çılgınca alkışladı.
Son olarak “Let Me Kiss You”yu çalan Morrissey, şarkının sonunda “kalbim sana açık” sözleri eşliğinde gömleğini çıkarıp attı. Bu şarkıyı dinlerken Morrissey’in “gözlerini kapat ve (benim yerime) hayran olacağın birini düşün” dediği yerde bir an gözlerimi kapatıp Morrissey’in sesinden daha güzel herhangi bir şey düşünmeye çalıştım; beceremedim.
Hakan Bıçakcı
Subscribe
0 Comments
oldest