Egoist okur

Hiç tanımadığınız bir erkek size kitap gönderirse…

“Bugünü ancak böyle kurtarabilirdin Tanrı’m, dedim. “Hiç tanımadığım bir adamın, kilometrelerce öteden baskısı olmayan kitaplar göndermesiyle…”

“O zaman bu gece bu kitaplar için kahve yapalım. Bu kitaplar için Karaindrou dinleyelim. Bir deniz kıyısında, hep kurduğunuz bir hayalin gerçekleşmesi dileğiyle şimdilik sizi bırakıyorum. Ben peyderpey ve ilk sahibinin gönlünün istediği gibi sırayla kitaplarımı okuyayım. Hayatınızdan kitap, inanç, umut ve sevgi eksik olmasın. Özellikle sevgi.”

Arzu Akgün 

lutfen kitaplarıma iyi bakin ruya gorme sanati

Hiç tanımadığınız bir erkek size kitap gönderirse…

“Kitaplarıma iyi bak” dedi. “Alışık oldukları bir hayatı var onların.”

“Bakarım tabii” dedim, “Çay bile içmem okurken.”

“Hayır hayır” dedi. “Öyle kitap mı okunur? Ama çay değil de kahve kokusunu daha çok seviyorlar. Çay daha çok kahvaltıda. Altını çizersen de Faber Castell’in 8B kalemini kullan. Fazla ışık sevmiyorlar bu arada. Ben yeşil bir abajurun altında okuyorum, sen de ayarlarsın artık. Yayınevlerine ve türlerine göre yan yana diziyorum kitapları. Sen de üst üste koymazsan sevinirim. Yerim yok diyorsan en azından aynı kategorideki kitapların yanına koy. Gürültüye pek gelemezler. Flüt sonatlarını çok severler, özellikle tercihleri Hadjidakis, Mikis Theodorakis, Eleni Karaindrou’dur.”

“Güzel, güzel” dedim. “Burası da zaten biraz Bizanslı bir ev, Yunan kültürünü severiz ailece. Karaindrou burada da sık sık duyulur pencerelerden. Ama sonsuz bir sükunet vaat edemem kitaplarına. Pop müzik de dinleyecekler ara sıra. Yatmadan önce okuyorsam da Metin Kemal Kahraman…”

“Genelde sırayla giderim kitaplarda. Elimden geldiği kadar analitik okumaya çalışıyorum, çok faydasını gördüm. Mesela, sevdiğim bir yazarın bahsettiği eser ya da yazarın peşine düşüyorum. Önce varsa bir biyografisini, sonra da eserlerini okuyorum, yazıldıkları sırayla…”

“Eyvah o zaman kızarlar mı bana? Ben, özellikle de kaynak kitapsa şöyle bir karıştırır, hangi konu ilgimi çekerse oradan başlarım, sonra kafamda başka bir pencere açılır, onun çağrıştırdığı konuyla ilgili diğer kitapları indiririm raftan. Bazen kafam iyice karışır, aslında neyi merak ettiğimi unutur, başladığımdan bambaşka bir şeyin peşinde bulurum kendimi. Aradan zaman geçer. Bu sefer alakasız bir şey için tekrar dönerim aynı kitaba. Küserler mi acaba senin gönderdiğin kitaplar da, ben böyle yaparsam?”

“Bilmiyorum artık” dedi, “Bundan sonrası sana ait. Kitabın kıymetini bilen biri gibi duruyordun, yoksa ben kimseye kitap vermem. Garip bir ilişkim vardır kitaplarımla. Aşk gibi. Varım yoğum onlar benim.”

“Benim de bütün varlığım kitaplarım, birkaç tane minder, birkaç tane de siyah etek. On üç- on dört yıldır çalışıyorum, geriye kalan sadece bunlar. Yine de aklımı kaçırmadıysam hayatın üstüme geldiği her anda, yoklukta, kalp ağrısında, yalnızlıkta, uykusuzlukta, hastane kapılarında, büyük mabedlerin önünde başımı kaldırıp da hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissettiğimde, kafamı karıştıran bütün sorularda, kitaplarım var diye tutundum.”

“Anladım, anladım. O yüzden sana gönderdim. Bende oldukları kadar rahat edeceklerini biliyorum.”

***

Hatırlamaya ancak çok yaşlanıp da anılarımı yazmaya karar verince güç bulabileceğim bir günün gecesinde, masamın üstünde mum ışıkları arasında üç cilt kitap var. Hem de şu an baskısı olmayan Braudel’in Maddi Uygarlık kitabı. İçinde merak ettiğim bir sürü konunun olduğu üç cilt kitap…

Beni tanımayan, yüzümü bile görmemiş bir adam sadece Facebook’ta Braudel’e methiyeler yazdım diye diğer kitaplarını da seveceğimi düşünüp Ankara’dan göndermiş. Onlara iyi bakacağıma inanmış. Tam da o gün bunun nasıl bir anlamı olduğunu bilmeden yapmış üstelik bunu. Bilmesin daha iyi.

“Bugünü ancak böyle kurtarabilirdin Tanrı’m” dedim. “Hiç tanımadığım bir adamın, kilometrelerce öteden, baskısı kalmamış kitaplar göndermesiyle…”

O zaman bu gece, bu kitaplar için kahve yapalım. Bu kitaplar için Karaindrou dinleyelim. Siz, Sonsuzluk ve Bir Gün filminin müziklerinden bilirsiniz belki Karaindrou’yu. Bir deniz kıyısında, hep kurduğunuz bir hayalin gerçekleşmesi dileğiyle şimdilik sizi bırakıyorum. Ben peyderpey ve ilk sahibinin gönlünün istediği gibi sırayla kitaplarımı okuyayım.

Hayatınızdan kitap, inanç, umut ve sevgi eksik olmasın. Özellikle sevgi.

Arzu Akgün

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Duygu
10 years ago

Ne güzel bir yazı. Kitaplara methiye. Çok sevdim.