Egoist okur

“Sevdiğin karakteri yarat ve ona işkence etmeye başla”

Çok satan kitaplar ille kötü olmak zorunda diye düşünmediğimden dünyada çok okunan yazarlardan Janet Fitch’i şahsen seviyorum. Bilhassa ilk romanı Beyaz Zakkum‘u epey seviyorum. Şöyle böyle bir 20 yıl olmuştur okuyalı ama son cümlenin etkisi hala duruyor bende.

Dolayısıyla Fitch’ten bir yazma dersi görünce dayanamadım çevirdim. Yazarın karaktere nasıl davranması gerektiği konusundaki tavsiyesine ise resmen bittim.

Gördüğünüz resim, bence gelmiş geçmiş en şahane Medusa tablosu. 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında yaşamış Amerikalı ressam Elihu Vedder’ın imzasını taşıyor. Kadının yüzündeki öfkeyle karışık kederin, saçlarındaki o ufak kara yılanın, boynuna dolanan diğerlerinin güzelliğine bakar mısınız?

Eh, Janet Fitch’in anne kız ilişkisinin gölgeli alanlarında dolaştığı Beyaz Zakkum’daki Ingrid Magnussen karakteri de bir nevi Medusa’ydı neticede.

Yazarın internet sitesi 
Audrey Niffenegger: “Lütfen şenliği yarıda kesip milletin tadını kaçırmayın”


 Medusa, Elihu Vedder (1836-1923)

Sevgili Yazar,

Evet, oluyor işte. Aralıksız yazıyorsun. Sayfalar üst üste yığılıyor. Sen bu romanın içinden adeta bir orman yangını gibi geçiyorsun. Ama sonra birden bir şey oluyor ve yerinden kıpırdatamayacağın kadar büyük görünen bir engele çarpıyorsun. GÜM! Ah, zihnin daktiloya henüz takılmış bir kâğıt gibi bomboş. Panik ânı!

Romanını ister bir ayda yaz, ister bir yılda, takıldığında soracağın soru hep aynıdır: Şimdi ne olacak?

Kurmaca baştan sona yazarın aldığı kararlarla ilerleyen bir alan. Kendimden örnek vereyim: Beyaz Zakkum‘a çalışırken sekizinci bölümde ben de o duvara toslamıştım. Her şey harika gidiyor, tüm çarklar dönüyordu, sonra bir anda GÜM! Ne yapacağıma bir türlü karar veremedim. Onu denedim, bunu denedim, ne yaptıysam olmadı, her seferinde tıkanıp kaldım. Karakterim parmağını suya mı soktu,  hemen geri çeksindi, öyle olmazdı.  Vaz mı geçseydim? Başka bir kitap mı yazsaydım? Hukuk fakültesine mi gitseydim? En sevdiğim dizinin tekrarlarını mı izleseydim? Bir yol ayrımında kilitlenip kalmıştım.

Neyse ki harika bir terapistim vardı. Durumu ona da anlattım: Eğer altıncı yolu seçersem diğer tüm olasılıkları kaybedeceğimden korkuyordum. Hem ya on beşinci yol daha iyiyse? Ya üç buçukuncu?

Bu yüzden öylece sıkışıp kaldım, bir fikre bağlanamadım, çözümü mütemadiyen erteledim.

Terapistim yazarlık hayatımı defalarca kurtaracak bir tavsiyede bulundu o gün. Ben de aynı tavsiyeyi sana veriyorum, hem de karşılığında hiçbir şey almadan.

Şöyle dedi: “Biliyorum, önünde bir sürü seçenek varmış gibi geliyor sana ama bir karar verdiğinde tüm diğer ihtimalleri yitireceğini sanıyorsun. Oysa gerçek şu ki, sen karar verene kadar elinde hiçbir şey yok aslında.”

Hmmm… Şimdi sen cevap ver bakalım: Bulduğun çözümlerden hangisini seçeceksin?

Ben söyleyeyim: Kararsız kaldığında karakterinin çorap ör. En kötü ne olabilecekse o olsun. Suyun kenarında öylece durmasına izin verme; sessizce arkadan sokul ve tüm kuvvetinle onu it. Başı adamakıllı belaya girsin.

Hayatta işler değişiktir, derdimiz varsa terapiste gideriz, arkadaşlarımıza anlatırız. Kurmacadaysa çözüm öldürücüdür. Karakterin hata yapmalı, fevri davranmalı, düşmanlar edinmeli, başı beladan kurtulmamalı.

Biz yazarlar yarattığımız kahramanları çok sever, çocuğumuz gibi koruruz. İncinmesinler, başlarına kötü bir şey gelmesin isteriz, dizleri kanasın, yeter. Oysa kurmaca yazmanın özünde, sevdiğin bir karakter yaratıp ona elinden geldiğince işkence etmek vardır. Hem sadistsindir, hem kurtarıcı. En sevdiği şeyi elinden alır, en korktuğu şeyin tam ortasına daldırır, onu tanıdığı en kötü kişinin ellerine teslim edersin. Ve her zaman en yanlış kararları almasını sağlarsın.

O zaman bak gör, hikâyen enerjisini bulur, yay gibi gerilir, sen de onun peşinden koşmaya başlarsın. Bu durumda bir tilki avına çıkmaya hazırsın demektir, tepeyi de aşarsın, bayırı da.

İyi yazmalar!

Janet Fitch
Çeviren: Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments