Kültür düşmanısınız siz!
Posted by gülenay börekçi on January 14, 2012 · 8 Comments
Fotoğrafta Elif Şafak, İskender Pala, Hakan Günday ve Tuna Kiremitçi gibi yazarları korsan kitap karşıtı bir eylemde görüyorsunuz.
Emine Çaykara bir süredir bu korsan meselesini yazmak istediğini söylüyordu zaten. Şimdi Egoist Okur takipçilerine hem araştırmaları sonucunda öğrendiklerini, hem de Yayıncılar Birliği’nin sürekli iz üstündeki avukatı Abdullah Egeli’nin anlattıklarını aktarıyor. İş baskınla da bitmiyor, sonrası da çetrefilli. Mesela Egeli son büyük baskının sonrasını anlatıyor. Baskın sonrası ne oluyormuş biliyor musunuz? Birkaç gün, bilemediniz birkaç hafta sonra korsan kitap satan dükkân da matbaada yeniden kapılarını açıyor. Niçin? Çünkü Yayıncılar Birliği’nin topladığı kitapları koyacak deposu yok, tabii ki o koca koca baskı makinelerini de… Böylece kitaplar da makineler de korsancının eline bırakılıyor ve ertesi gün aynı şekilde basmaya devam ediyorlar. Sonra, matbaa makineleri yahut fotokopi makineleri gibi araçlardan devlet bir harç alıyor. Aslında bu harç korsanla mücadele için ayrılmış bir para ama devlet bu parayı vermeyip genel bütçeye aktardığından bu kaynak mücadelede kullanılamıyor!
Kültür düşmanısınız siz!
Bölgeler hep aynı… Aşağı yukarı basanlar da… Her seferinde aynı tablo… Israrla, kararlı bir şekilde devam ediyorlar… “Emniyet Müdürlüğü tarafından korsan yayın satışına yönelik yapılan çalışmada, 4 bin 407 adet bandrolsüz kitap ele geçirildi.” 3 bin 115 adet korsan kitap… baskında … kişi… 8 bin 684 adet korsan kitap…
Baskına giden Yayıncılar Birliği avukatı her zaman zor durumda, çünkü okurların gözünde o kötü adamı temsil ediyor. Evet yanlış okumadınız, okurların gözünde. Her baskında okurlar da orada oluyor, olan biteni merakla izliyor ve tepki gösteriyorlar.
Bir kadın diyor ki: ‘Ben öğretmenim. Niye engelliyorsunuz ki, ne var bunda’ Öğretmen ama korsana karşı değil! Bir diğeri o bölgede hep hazır nedense, bakışları korkutuyor, sinir içinde, istemiyor baskını, basanlar kenarda, polisler uğraşırken o izlemeye geliyor ve de kızmaya… ‘Ben çok memnunum korsan kitap okumaktan, ne istiyorsunuz, kitapları niye elimizden alıyorsunuz? Bütçem bunlara izin veriyor, okuma hakkımı nasıl elimden alırsınız?’ Herkes kendi açısından haklı tabii de bu noktada neyi nasıl anlatacaksınız. Yayıncılar Birliği baskınları izleyen okurlar tarafından kültüre düşman olarak filan algılanabiliyor, düşünün siz durumun vahametini… Sahne o kadar ip üstünde ki en iyisi susmak… Kenara ilişen, korsan kitaplarla dolu alanı polislere bırakan avukatlar hiç cevap vermiyor. “Kültür düşmanısınız siz” diyor biri. Gülmek istiyor gülemiyor. Bir yanda da ona düşmanca bakan ve tehditler savuran korsan satıcıları ya da basan tipler var. En iyisi, gecekondu yıkımına gitmiş belediye ve emniyet görevlileriyle artık hepimize tanıdık o sahneyi gözünüzün önünde canlandırın, çünkü tablo çok benzer…
Katıldığım bir telif hakları davası ülkemizin bu konuda durduğu noktayı ne yazık ki gözler önüne seriyordu: Ünlü bir yazarımızın üç şiirini derlemesine almış bir kişi hakkında, şiirleri derlenen şair dava açmış ve hâkim ‘bunun neresi gayrı-tabii ki, sonuçta sizin müvekkilinizin şiirlerinizi tanıtmış’ demişti. Savunan avukat da işlerin sarpa saracağını görünce ‘efendim, şöyle düşünün, Serdar Ortaç’ın yazdığı/bestelediği bir şarkıyı bir başkası izinsiz, ona hiç ödeme yapıp kasete koyup yayınlıyor farzedin, aynı buna benziyor’ deyince hâkimimiz olayı kavrayabilmişti. Popüler kültür dünyamıza o kadar damgasını vurmuştu ki, kültürel alanda fikir hakkının, emeğin ne olduğunu hayal etmek bile zordu, ancak popüler kültürden bir örnekle durum anlaşılabiliyordu.
İşte böyle bir ortamda korsana karşı mücadele veren Yayıncılar Birliği, ateş altında savaş veriyor. Akıl dışı ama gerçek, hak hukuk dışı ama gerçek. Şaka gibi ama gerçek… Bir de o baskına gidene kadar hak ihlalinin dosyalar dolusu ispatı ve tarafların onayından geçmesi gerektiğini unutmayalım. Aylar süren, sıkı bir iş söz konusu. Mücadele ama nasıl mücadele…
Yayıncılar Birliği avukatı Abdullah Egeli, çok ciddi tehditler aldığını söylüyor. Ankara’daki son büyük baskında da onun iz üstünde olmasının payı var. Peki baskın sonrası ne oluyor dersiniz? Birkaç gün sonra, hadi bilemediniz birkaç hafta sonra korsan kitap satan dükkân da matbaada yeniden kapılarını açıyor. Aaaa… Çünkü Yayıncılar Birliği’nin topladığı kitapları koyacak deposu yok, tabii ki o koca koca makineleri de… O zaman kitaplar da makineler de korsancının eline bırakılıyor ve ertesi gün aynı şekilde basmaya devam ediyorlar. Çoğaltım araçlarından, yani iş/matbaa makineleri yahut fotokopi makineleri gibi araçlardan devlet bir harç alıyor ve aslında bu harç korsanla mücadele için ayrılmış bir para ama devlet bu parayı vermeyip genel bütçeye aktardığından bu kaynak mücadelede kullanılamıyor!
Yıllar önce Aziz Nesin Türk milletinin aptal olduğunu dile getirmiş ve günlerce bunu nasıl söyler diye tartışma konusu olmuştu, aptal mıyız değil miyiz diye… Kendisiyle yaptığım bir röportajda ünlü yazarımıza bu konuyu sormuş ve “Efendim, Atatürk ‘Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır’ der, bilirsiniz, eğer gerçekten zeki ve çalışkan olsa der mi, halkı bu alanda harekete geçirmek için bunu söylüyor” cevabını almıştım. Zekâmızı farklı kullandığımız, para kazanmak için cin fikirler üretmede bayağı çalışkan olduğumuz kesin. Bu örneği şunun için anlattım. Ankara’da son dönemde zekice atılımda bulunarak korsan kitap suçunu üstlenmeyi meslek haline getiren kişiler türemiş. Egeli bu konuda şunları söylüyor: “Kitaplar yakalandığında bu kişi gelip ‘bunlar benim’, diyor, hatta bizden önce savcıya gidip suçu üstleniyor. Bu kişilerin 25 – 30 davası var ve bunun karşılığında üstlenme başına 5 ile 15 bin lira alıyorlar, davaları da ciddi takip ediyorlar.” Buyurun buradan yakın…
Korsana karşı mücadelede en zayıf halka belki de korsan kitap. Senede 1500 – 2000 korsan kitap baskını yapılıyor. Haliyle bu tabloda kitapçıları bırakın sokaklar korsan kitap dolu, oysa basan matbaalar da satan kitapçılar da listede ve biliniyor. Uğraş uğraş yakala ve sonra kısır döngü devam etsin, boşuna kağıt, emek, para, bürokratik zaman kayıpları yaşansın, tam da devam eden bu anlayacağınız… Avukat Egeli en önemli sorunun ve yapılması gereken nedir deyince şu cevabı veriyor: “Pahalı otel projelerini bırakıp lütfen bir depo bulalım ve bunları korsancıların elinden kurtaralım. Bu işin çözümü yakalanan matbaaların ve kitapların depolara kaldırılması ve bu iş yerlerinin kapatılmasından geçiyor.”
Atasözlerimize sığınarak kapatayım: “Arsıza yüz verince astarını da ister.” “Hakkı tanıyan haine baş eğmez.” “Düzen bozulursa yıkım yıkım üstüne gelir.”
Emine Çaykara
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Ne yazık ki insanımız bilinçlenmemek için direniyor. Bedirhan Gökçe’nin bu konuda çok güzel bir yorumu var, her yerde bıkmadan usanmadan söylüyorum ben de. Korsan kitap solcular için emek hırsızlığı, sağcılar için kul hakkı. Bunun bir farkına varsak, en pahalısı taş çatlasın 15-20 tl olan orjinal kitaplar almaya başlayacağız. Bugün saçma sapan şeylere gösteriş olsun diye nerdeyse milyarlarca lira harcarken bir tek kitaba 15 tl vermek yük geliyor, insanlar bunu gereksiz ve saçma buluyor. Ben kendi adıma hiçbir korsan ürünü almıyorum ve alanları da uyarıyorum. Uyarmaya da devam edeceğim. Yazık, çok yazık.
Neslihan Hanım, çok haklısınız. Yorumunuz için teşekkürler…
Bence bunun önüne devlet kütüphanelerle geçebilir, o kadar çok kütüphane yaparsınız ki ve kaliteli ; kimse kitap çok pahalı diyemesin!!!Bu kadar korsana rağmen okuma oranı niye hala düşük onu da anlayan varsa bana da anlatsın:(((
kitap fiyatlarının çok yüsek olması ve ekonomik sistemimizin açıkları bu yola başvurdutuyor.polisiye tedbirlergerekli de başka önlemler de şart.gülenay hanım ben burada sizi takdir etmek isterim.okuyanlarınıza o denli saygılısınızki en azından bize görüşleimizle ilgili değerli yanıtlar vermektesiniz.okuyucu yazar interaktif ilişkisi de çok önemli anlayacağınız.ben çoğu yazarımızı bu kouda biraz yetersiz bulmaktayım.herşey gönlünüzce olsun obtaner todo el curozon…
Merhabalar, Evet, kabul ediyorum kitap fiyatlarını bahane göstererek korsan yayın satın almak, başta yazar olmak üzere o kitap üzerinde emeği geçenlere büyük haksızlık. Ancak kitap fiyatlarından “Taş çatlasa 15-20 TL” diye söz etmek de objektif bir yaklaşım değil öncelikle buna değinmek istiyorum. Esas belirtmek istediğim mevzu ise yayın evlerinin kitaplara “popülerliğine” göre fiyat biçiyor olmaları. En basitinden bir örnek vermek istiyorum; Can Yayınları yaz aylarında bir kampanya yapmış ve 4 TL gibi bir fiyata kitaplar sunmuştu. Bu 4 TL’ya sattıkları kitaplardan birinin üzerindeki (eski) fiyatı 16.50 TL, ötekininki de 14 TL. Kitaplar Temmuz ve Ağustos 2010’da basılmış. Yani, neredeyse tam… Read more »
Türkiye’de kitap fiyatları pahalı değil. Türkiye kullandığı kağıdın büyük bir kısmını ithal ediyor, yani İngiliz, Alman, Fransız yayıncı kaç liraya kullanıyorsa, Türk yayıncı da aynı fiyata kullanıyor. Türkiye’de telif oranları da yurtdışındakinin %5-7 oranında daha üstünde. Matbaa maliyeti daha düşük ama toplam üretim maliyetinin içinde payı çok yüksek değil. Yani toplamda Türk yayıncı ile yabancı yayıncıların maliyetleri aşağı yukarı aynı veya daha fazla. Buna karşılık Türkiye’de kitap fiyatı 15-25 TL. arasında değişiyor, İngiltere’de 15-25 £ civarında. Peki sterlinin döviz kuru nedir: 2,85. Türkiye’de yayınevleri aynı maliyetlere katlanıp, İngiltere’nin üçte bir fiyatına kitap satıyorlar. Bu nedenle kimse bilip bilmeden kitap fiyatlara… Read more »
Normalde sanal ortamda, özellikle tartışmayı bilmediğini düşündüğüm insanlarla, tartışmaktan imtina ederim ancak sınavıma çalışmam gereken şu zamanda kaytarmamı sağlayacağı için cevap vermek istedim: Öncelikle ucuz metaforlar kullanarak haklılığınızı gösterebileceğiniz bir konu değil bu maalesef. Zira kültürün, bilginin kime ait olduğu, para kazanmak amacıyla yazılan kitabın ne derece “kitap” sayılabileceği, kitap okumayı özel araç sahibi olmak gibi bir lüksle kıyaslamanız tamamen tartışmaya açık konular. Açık konuşayım: İşin içine kültür ve sanat girdiği zaman, ekonomik imkanım elvermediği için, adına çalmak diyorsak eğer evet, çalmayı yeğlerim. İnternetten müzik indiririm (youtube gibi internet sitelerinden dinlediğiniz hemen hemen hiç bir şarkının telif hakkının ödenmediğini hatırlatmak… Read more »
Toplatılan korsan kitaplar anadolunun ücra köşelerinde kitap bulamayan çocuklara, okullara gönderilse… Buna yazarların da bir itirazının olacağını sanmıyorum. Hem kitabın değeri ne kadar sattığı ile, yazarının o kitaptan ne kadar gelir elde ettiği ile ölçülmez. Kitap okundukça güzelleşir, devleşir. O nedenle toplanan kitapları ücra köylerdeki çocuklara, kitap alamayan çocuklara, okullara göndersinler. Kitabın kuşe kağıda basılmasının ya da baskısının ne kadar güzel olduğunun bir önemi yok. Baskı makinelerini satsınlar. Benim nacizane çözümüm bu!